Tam düşecekken belimi kavradığı elinden beynime aktarılan şeyler beni şok etti. Bu çocuk kurtlarla konuşabiliyordu yani hislerim bunu iddia ediyordu. Doğrulup yüzüne baktığımda esmer bir yüzle karşılaştım. Açık kahve, ela arası göz rengi vardı ve sert yüz hatları sanırım... Adı Safa idi.
"Pardon!"dedim bütün şaşkınlığımla. Şaşkınlığım kurtlarla arasındaki ilişkiydi. Bakışlarımı fark ettiğinde arkasındaki üç çocuğa döndü ve onlarla bakıştı.
"Sen-"deyip sustu, yanımdaki öylece kalakalan Elara'ya baktı. Elara'nın kahverengi gözlerindeki kıvılcım birazdan dünyaya karışır diye korkacaktım neredeyse. Her ne kadar kurt meselesi dikkatimi çekse de bir an önce buradan uzaklaşmak istiyordum. Bu garip ortam beynimde ışıkların patlamasına neden oluyordu.
"Arkadaşını ödünç çalabilir miyiz?" dedi arkadaki çocuklardan biri. Yapısı, duruşu, sempatik tavırlarıyla eğlenceli birini yansıtıyordu.
"Ta-tabi."dedi Elara. Normal bir kızdı o, diğer gençler gibi hormonlarına kaptırabiliyordu kendini. Kafasını yoran bir şey yoktu. Bu hayattaki tek gayesi hayatının aşkını bulmaktı haliyle bu dörtlüye iyice göz gezdirip salyaları akarken isteksizce bizden uzaklaştı.
"Sen, şu şey misin?"dedi dolgun dudaklı, kahverengi gözlü ve açık kahve saçlı olan. Beynimde yankılanan bütün o şeyleri sindirmem gerek diye düşündüm. Bütün şaşkınlığımla ona baktım. Şu şey misin?
"Ne?"dedim anlamayarak. Dördü birden bana gözlerini dikmişlerdi. Tehlikeli fakat garip bir şekilde çekici dört erkek. Kurtlarla konuşacak kadar deli olsalar bile.
"Cadı!"dedi çarpıştığım Safa. Sanki başımdan aşağı kaynar sular inmiş gibi hissetmiştim. Gözlerim sonuna kadar büyümüştü. Nereden biliyordu. Yoksa o da mı cadıydı.
"Ne saçmalıyorsun. Bu çok saçma."dedim sözlerim kendimden güvensiz çıktı. Bana acınası bir şeymişim gibi bakıyordu. İfşa olmayı istemiyordum. Annem kafayı yerdi. Ne yapabilirdim?!
"O!"dedi elma yüzlü gibi olan. Pörtlettiğim gözlerimle ona baktım. Koridorda kimse kalmadığı için içimden şükrediyordum.
"Evet, kesin." dedi eğlenceli olan. Dördüncü ise bana sadece bön bön bakmakla ve sırıtmakla yetiniyordu. Ona odaklandığımda adının Çakıl olduğunu öğrenmiştim.
"Size kimse inanmaz."dedim safça. Bu sözlerim bana Alacakaranlık Efsanesini hatırlatmıştı. Edward'ın Bella'ya söylediği çaresiz o sözleri. Bulunduğum şu durumda Edward'ı benden daha iyi anlayabilen olamazdı. Dördü de çarpık gülüş attı.
"Merak etme, cadı. Bizim de sende bir sırrımız var. Kurtlar yok, cadılar yok."dedi çarpıştığım Safa. Tehditkar sözleri ve ruhuma işleyen ürkütücü bakışlarından çaresizce kaçtım.
"Yani doğru mu bu, Safa. Arkadaşlarından çekinmediğine göre onlarda mı kurtlarla konuşabiliyor?"dedim gözlerimi yere dikmiştim fakat usulca onlara bakışlarımı çevirmeden edemedim. Dördüde bir anda gülmeye başladılar. Ben ise hiçbir şey anlamıştım. Onların kahkalarının sona ermesini bekledim.
"Böyle cadı mı olur ya? Bu işte bir yanlışlık var."dedi elma yüzlü gibi olan. Dedikleri konusunda yüzde yüz haklı bulmuştum onu.
"Bana ne olduğunuzu söyleyin."dedim sinirli bir sesle. Beynim bu kadarına katlanamıyordu artık. Gözlerimi hırsla hepsinin üzerinden geçirdim.
"Ona kim olduğunuzu söyleyin derler."dedi dolgun dudaklı, kahverengi gözlü ve açık kahve saçlı olan. "Ben, Çakıl. Çakıl Korel."dedi ve güldü Safa'nın soğuk gülüşünün aksine tatlı bir gülüşü vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOYA | Düşler Sokağı
FantasyGözlerim açık yatakta öylece uzanıyordum ve annemin gelip beni kaldırmasını bekliyordum. Tam iki dakika yirmi iki saniye sonra yanımda olacaktı yani öyle hissetmiştim. Cadılık ile ilgili pek fazla bilgim yoktu efsanelerde kan bağıyla aktarıldığı duy...