●8. Bölüm●

347 44 15
                                    

Medyada fotoğraftaki Safa..

Gün boyunca biri bile okulda gözükmedi, doğaüstü varlıklarımızın. Sınıftakiler, özellikle kızlar sürekli onları konuştukları için unutmam imkansızlaşıyordu. Tabi bana en çok hatırlatan Elara oluyordu! Yaptığım büyüden sonra cadım Enise'nin yanına da gidesim gelmiyordu, bugün okuldan sonra şu Hayalet denilen kafeyi bulacaktım. Adamın elimi tutmam yeterliydi, annem ne kadar cadaloz olsada benim cadalozumdu ve acı çekmesini istemiyordum.

Okuldan çıkıp Elara'dan ayrıldıktan sonra durağa doğru yürümeye başladım, bir yandan internetten Hayalet adlı kafeyi araştırıyordum. Direk taksiye binebilirdim ama ne kadar uzak olduğunu bilmiyordum ve yanımda çok para yoktu. Nerede olduğunu internetten öğrenince otobüse binip yola koyuldum aslında çok uzak değildi sadece benim genelde gitmediğim bir yerlerdeydi, bu yüzden daha önce dikkatimi çekmemişti. Aslında yer olarak iyiydi. Kafe dışarıdan çok hoş gözüküyordu. İçeri girdiğimde kafenin turuncu yoğunluklu çok tatlı bir yer olduğunu ve biraz da lüks olduğunu gördüm. Annemin dediği gibi gençlerin takılacağı türdendi fakat üniversiteli gençlerin ya da cebi dolgun gençlerin. Buradakilerin çoğu havalı tiplerdi ve hepsinin üstündekiler özenliydi. En sonunda bir bayan kibarca kolumu tuttu, bana geçen hisleri buranın sahiplerinden olduğunu ve Aybars'ın kardeşi olduğunu söylüyordu. Hoş bir kadındı, benimkilerin aksine koyu renk gözleri vardı. Buğday tenli, alımlı, orta boylu bir kardeş.

"Bu katta boş bir masamız kalmadı, malesef. Bahçeye ya da terasa çıkmaya ne dersiniz?"dedi kibarca, açık kahve saçlarını kulağının arkasına iterken. 'Acaba gerçekten kibar biri mi yoksa müşteri olduğum için mi?' diye düşünmeden geçemedim.

"Ben patronunuzla görüşmek istiyorum."dedim kısa düz bir sesle. Bana şaşkın bakınca hafifçe gülümsedim. "Yani bir ödevim için."dedim daha kibar bir sesle. Çakma bir gülücük yolladım.

"Pekala, ona önce bunu sormalıyım."dedi, oda hafifçe gülümseyerek. "Siz isterseniz oturabilirsiniz."deyip benden uzaklaştı. Öylece dikilmeye başladım, oturmak istemiyordum, biran önce onunla konuşmak istiyordum. Aybars. Cici baba! Iyk! Sanırım böyle bir şeye hemen alışamam ama annemin mutluluğu da önemli tabi. Aybars iyi bir adamsa, annem için katlanabilirim.

Hislerimi dinlemeye çalışıyordum ama donmuş gibilerdi. Beş dakika sonra geri döndü ve yanında bir adam vardı, Aybars! Yani Aybars amca daha doğru olur. Saçları, aralardaki hafif beyazları saymazsak ve gözleri, aynı kardeşine benziyordu ve yaşına göre yakışıklıydı da. Kardeşi gibi orta boylu değildi, aksine uzun boyluydu. Hafifçe gülümsedi, gülümsediğinde gözlerinin kenarları kırışıyordu.

"Merhaba, tatlı kız."dedi sevecenlikle. "Seni tanıyorum."diye ekledi. Nereden? Ne? Ben ona şaşkın bakmaya başlayınca kızarıp bozardı.

"Yani.. Anneniz oğluma piyano dersleri veriyor bir keresinde seni görmüştüm..." diye toparlamaya çalıştı. Annemin benimle konuşmadığı düşünmüştü herhalde.

"Loya!"deyip elimi uzattım, amacım hislerin bana geçmesini sağlamaktı tabi.

"Aybars."dedi. Elini uzattı. Sevinmişti, onunla tanışmak istediğimi düşünmüştü. Dışarıdan çokmu insan canlısı gözüküyordum? Hisleri bana geçtiğinde gülümsemeden edemedim çünkü hiç de kötü birisine benzemiyordu ama çocuklarıyla sanırım arası iyi değildi, tek isteği biraz ilgiydi ve bunu annemde buluyordu. Güzel!

"Şey.. Tanıştığıma memnun oldum. Ben.. Ödev için gelmiştim ama objektif cevaplara ihtiyacım var ve tanımadığım biri lazımdı."dedim. "En iyisi ben şansımı başka yerde deneyeyim."diye devam ettim. Tam arkamı dönecektim ki sesi beni durdurdu.

"Bir şeyler içmek istemez misin?"diye sordu. Arkamı dönüp "Bir dahaki sefere."dedim kısaca. Sevecenlikle kafasını salladı. Ben cevabımı almıştım. Bu bana yeterliydi. Hızlıca yürümeye başladım ve ilk önüme geçen kişiye otobüsü sordum.

Evin kapısının önüne geldiğimde anneme ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Aybars amca, ammeme beni gördüğünü söyleyebilirdi, ondan önce bunu anneme açıklamam gerekiyordu. Tam kapıyı açacakken birini hissettim, Safa. Arkamı döndüğümde karşı karşıya geldik.

"Ne işin var burada?"dedim, kalp atışlarım hızlanmıştı. Onu bir anda görmeyi beklemiyordum. Yorgun gözüküyordu ve bir o kadar da öfkeli. Eğer gözlerden ateş edilebilseydi düşünmeden bunu yapardı. Bugün onu ilk kez görüyordum. Bir anda kolundaki daha önce görmediğim ize odaklanmıştım.

"O iz için geldim, Loya."dedi, bakışlarımı kontrol ediyordu.

"Ne alaka?"dedim. Kibarlığa gerek yoktu çünkü çok ukalaydı ve hak etmiyordu.

"Şu iğrenç şeylerle kavga ettik! Bizden fazla olmasalar görürlerdi günlerini. Cadılarla uğraşmak istemiyoruz, bir tanesi senin yüzünden şu kıza zarar verdiklerini söyledi. Ne yapıyorsan, yapma! Anladın mı, Loya?!"dedi bilmiş! Ne ara yara oldu, ne ara iyileşti de izi kaldı! Te Allahım. Şu iğrenç şeyler sanırım vampirlerdi. Hem bunu neden yollamışlardı, diğerlerinden biri de söyleyebilirdi.

"Neden sen?"diye sordum, bıkkın bıkkın bakarken.

"Çünkü diğerleri durumun yeterince farkında değil. Buraya geldiğimi bilmiyorlar. Birinin seni uyarması gerek."dedi. Egoist!

"Bu kadar uzatmana gerek yoktu! Seninle konuşmayı sevmiyorum, canımı sıkıyorsun. Hissettirmen yeterli." dedim. Koluma dokunması yeterliyken onunla uğraşmak istemiyordum.

"İyi hissettireceğime emin olabilirsin."deyip iğrenç bir şekilde güldü. Ne mana diye düşünürken etrafımda ışıklar yanmaya başladı. Ne?! Yüzüm kızarmaya başlamıştı. Sen kimsin bana iyi hissettiriyorsun ya!

"Defol!"diye bağırdım, öfkemi gizleyememiştim. Arkasını dönerken kahkaha attı. Gerizekalı! Anahtarımı çıkaracakken annem kapıyı açtı.

"Ne bu gürültü, sen geç bakayım içeri!"şimdi yandın kızım. Büyü mü yapsam acaba, buna uygun bir şey var mıdır?

LOYA | Düşler Sokağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin