●19. Bölüm●

95 9 3
                                    

Öncelikle hepinizin yeni yılını kutluyorum. Umarım, yeni yılda, ne arzu ediyorsanız Allah onu hayırlısıyla verir. Mutlulukla sağlıkla kalın... ♥♥♥

"Yarın Aybars buraya gelecek, o benim arkadaşım."dedi annem, tek nefeste. Alya bir saniyelik şokun ardından ifadesiz bir yüzle anneme baktı. Annem bize bakmadan çorbasından birkaç kaşık aldı. Zorla yutkunduktan sonra ona baktı. Alya ifadesiz bir halde çorbasından bir kaşık aldı.

"Erkek arkadaş gibi mi?"dedi, çok garip bir sakinlikle. Yeşil gözlerini masadan ayırmıyordu. Gerçekten mi sakindi yoksa birazdan bağırmaya mı başlayacaktı, hiç belli olmuyordu. Annem Hımm gibi bir tepki verince biçimli narin dudaklarını birbirine bastırdı. Uzanıp elini tutmak istedim ama içten içe ürkmüştüm. Sonunda dayanamayıp hızlıca elini tuttuğumda içimde küçük bir fırtına kopmuş gibi hissettim.

"Alya, bu annem ve Aybars arasında. Eskiden beri tam olarak o aile sıcaklığını yaşayamadığının farkındayız. Aybars babamın yerinde olmayacak."dedim içindeki endişeleri anlayarak. Buna karşılık bana sıkıca sarılınca göz yaşlarıma hakim olamadım. Annem de masadan kalkıp ikimize birden sarıldı.

"Sizi böyle görmek güzel."demeyi ihmal etmedi. Dayanışmamız hoşuna gitmişti. Aslında içten içe hayal kırıklığına uğramıştı çünkü en baştan beri böyle tepkiyi verenin ben olacağımı düşünüyordu. Tabii, bu Alya'nın genel olarak olgun bir kız olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. İkisi de temas halinde olduğu için beynimde bir sancı hissettim. Bu yoğun hisler bana ağır gelmişti. Öksürür gibi geri çekildim, Alya anlamış gibi gözlerime baktı. Bende onun cadı olayını aştığını anlamış oldum.

*

Bu sabah yataktan kalmak benim için daha zor olmuştu. Sırlı Dünya'yı içten içe merak etsem de korkmuyor da değildim. Alya hiçbir şey yokmuş gibi davranmıştı ve biz sabah evden çıkarken beni öpüp iyi dersler demeyi de unutmamıştı. Annem bu hallerimize hayranlıkla bakmıştı. Ona da el sallayıp servislerimize binmiştik. Okuldakiler hala bana bön bön bakmayı tercih ediyordu ama konuda yapacak bir şeyim yoktu. Okuldaki bana karşı olan yoğun his geçene kadar sabırla beklemeliydim. Bana omuz atan Ayşe'yi görünce ona masum bir bakış atmaya çalıştım, sonuçta ben okuldan kimseyle konuşamayan öylesine bir kızdım ve düşman edinmek benim isteyeceğim son şeydi. Kurt adamlar, vampirler ve Elara okul hayatımı kaplıyordu.

"Bu masum bakış neyin nesi?"derken Elara'nın büzüşmüş yüzüne baktım. Sabahtan beri onun hisleri bana geçmesin diye bana asla dokunmuyordu. "Okuldakiler bu şekilde bir melek olduğunu düşünmezler. Hem sen buna çok uzaksın."

"Beni kıskanmaya mı başladın?"deyip gülümsedim. Cevap vermek yerine bana gözlerini devirmeyi tercih etti. Sınıfa girmeden önce derin bir nefes almayı es geçmedim. Elara'ya son kez baktığımda yorgun gözüküyordu. Dokunup sorunun ne olduğunu öğrenmek istedim fakat özel hayatına müdahale etmek istemiyordum. Ona ısrarla anlatması için baktım. Ağzını bıçak açmıyordu. Sıraya oturduktan sonra kızların yoğun hisleri kafamı kaldırmam için baskı yaptığında garip bir şekilde iç çektim. Tan sınıfa girmişti. Uras yanında yoktu, onun yerini edepsiz bir şekilde gülen Ayşe almıştı. Evet, Ayşe. Kızların yoğun hislerinin sebebi anlaşılıyordu. Tan ile göz göze geldiğimde bana öyle korkunç bir bakış attı ki öleceğim sandım. Ayşe bakışlarımı fark ettiğinde onun yanağına bir öpücük kondurdu. Tan'ın kasılan vücudunu yanlış yorumluyordu. Ona acıyarak bakıp önüme döndüm.

"Hoca gelmeden önce lavaboya gidelim mi?"dedim. Elara, Tan ve Ayşe sıraya oturana kadar şaşkınlıkla onlara baktıktan sonra bana döndü. Kaşlarını Küçük Emrah gibi bakmıştı. Sanırım, bu durumun beni yıprattığını düşünmüştü. Kötü olan benim ne hissettiğimi anlayamıyor olmamdı. Üzülmeli mi, sevinmeli miydim?

"Haydi, gel gidelim."derken yavaşça ayağı kalkmıştı. Eli yavaşça bana doğru uzansa da sonra bundan vazgeçti. Bende üstüne gitmedim, ayağa kalkıp onu takip ettim. Tan, vampir olduğunu düşünmeden flört işlerine bulaşıyordu ve bunu düşünmesi gereken kişi ben değildim. Yani, sanırım...

"Bana öyle bakmayı kes, Elara. Kendimi düşündüğün gibi kötü veya yıkılmış hissetmiyorum."dedim. Bana gözlerini kocaman açıp baktığında ona bunu yapma der gibi başımı iki yana salladım. "Hayır, düşüncelerini okumuyorum. Ben, sadece yüzüne bakmam yeterli."

"Tamam, sadece senin beynimden geçenleri biliyor olman beni geriyor."dedi, masum bir halde. Onu diyecek bir şeyim yoktu, bu olanları öylece kabul etmesini bekleyemezdim. Bana çok bile katlanıyordu.

"İnan bana, önemli değil."deyip ona sevecenlikle gülümsedim. Lavaboya gidip aynada kendime baktım. Sabah yıkadığım kızıl saçlarım özensiz gözüküyordu. Elimle düzeltmeye çalışsamda çok da başarılı olduğum söyleyemezdi. Elara sabırla beklerken ben öylece aynaya bakmaya devam ettim. Çocuk gibi gözüken yanaklarıma, koyu mavi gözlerine baktım. Tan'dan hoşlanıp hoşlanmam umurumda değildi. Ayşe benden daha güzel sayılabilirdi ve o kesinlikle bir cadı değildi. Benim annemi bir vampir öldürse, vampirlerden nefret ederdim. Tan'ın benimle ilgilenmesi rüya gibi bir şeydi. Eminim o beni öptüğü hayalini benden hoşlandığı için göstermemişti.

"Loya bana bir şey yapamaz mısın, gerçekten? Bak tamam elli bine girsem de olur."dedi Elara, lavabodan çıktığımızda. Merdivenlerde bizim derse girecek olan öğretmeni adımlarımı hızlandırdım.

"Bilmiyorum Alya. Belki de daha fazla çalışsan bana gerek kalmaz."dedim, sınıfa girince. Aceleyle sırama oturdum. Kurt adamlardan sadece Çakıl buradaydı. Her teneffüs gelip yan sıramda oturdu bana küsmüş gibi, hiçbir şey söylenmeden. Bu sınıftakilerin yoğun bakışlarına neden olsa da önemsememiştim. Tan'a bakmam için beni okul çıkışına kadar rahat bırakmayan hislerim maalesef sonuçsuz kaldı.

"Çakıl beni ürkütmeye başladı!"dedi Elara okul çıkışı, bize doğru gelen Çakıl'ı gördüğünde. İsteksiz olduğu gözlerinden belli olan Çakıl'a baktım. Deri ceketi elinde, üstünde emanet gibi duran formasıyla yanımda bitti ve haydi der gibi kafasıyla motorunun olduğu yeri gösterdi. Dudaklarımı birbirine bastırıp Elara'ya baktım.

"Yarın görüşürüz. Özgürlüğüm kısıtlı."dedim. Çakıl bu cümleme gülümsemeyle karşılık verdi. Onu güldürebildiğim için seviniyordum çünkü bugünkü halleri bana Safa'yı hatırlatıyordu. Elara elini sallayıp "Bay Bay!"dedi, Çakıl'a gözleri kısık bakarken.

"Bugün uslu bir kız olduğun için teşekkürler."dedi Çakıl. Elara giderken arkasından bakıp hafifçe gülümsedi. "Bu kız gerçekten çok komik."

"Elara konusunda hassasım ve merak etme bundan sonra yaramazlık yok. Vampirlerden iyi anlaştığım bir Karya vardı onu da artık çok görmüyorum."dedim. Bana gülümseyip kolunu omzuma attı. Sonunda eski Çakıl'a dönmüştü işte. Motorun yanına gelince kaskı kibarca başıma taktı. Motora binip ondan olabildiğince uzak durmaya çalışınca Çakıl bunu fark edip motoru iyice hızlandırdı. Çaresiz bir halde ona iyice sarıldım bende.

"Bugün cici babamla akşam yemeği yiyeceğiz."dedim, motordan indiğimde çakma bir heyecanla. Bana ağzı açık şaşkınca bakarken kaskı başımdan çıkarmaya çalışıyordu. Ona yardım edip kasktan kurtuldum.

"Bu konudaki gerçek düşüncelerin neler, biliyorsun ki ben sana dokununca bunu öğrenemiyorum."dedi, işaret parmağıyla yanağıma dokununca. Açık kahve ela arası gözlerine ifadesiz bir yüzle baktım.

"Bilmem, neyse. Sonra görüşürüz."dedim. Tek elimle çantamı düzeltip. Hislerim birinin geldiğini söylüyordu. Elimle Çakıl'ı durdurdum. "Bir dakika." Arkama döndüğümde elinde çiçekle bir adamın bana doğru geldiğini gördüm.

"Loya Bayar siz misiniz?"diye sordu yanıma geldiğinde. Kaşlarımızı çatıp Çakıl ile birbirimize baktık.

"Benim!"dedim, gözlerimi mavi orkideye diktiğimde.

LOYA | Düşler Sokağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin