●6. Bölüm●

374 49 24
                                    

Koşturmaya başladım kurt adamları bulmam gerekiyordu. Hislerim motorlarına bindiklerini gitmek üzere olduklarını söylüyordu. Şimdiye kadar hiç böyle hızlı koştuğumu hatırlamıyorum! Onların olduğunu hissetiğim yere geldiğimde gidiyorlardı.

"Baran! Hey! Durun!"diye bağırdım. Baran dedim çünkü en arkadaki oydu ve duydular! Yaşasın! Yine koşmaya başladım.

"Baran! Ne-fes almalıyım!"dedim. Soluksuz kalmıştım. Nefesim düzenli bir hal alınca konuşmaya başladım. "Ben başımı bir belaya soktum, bana yardım eder misiniz?"dedim hızlıca. Dürüstlüğüme şaşırmıştım doğrusu. Dördü birden başıma toplanmış beni izliyordu.

"Elara senin yüzünden mi ölmek üzere?!"dedi, ukala beyimiz Safa. Bir dakika, ne?! Ölmek üzere mi? Donakaldım, öylece boşluğa bakmaya başladım. Başımdan aşağı kaynar sular inmişti.

"Ölmesini istemiyorsan ağlamayı kes ve arkama atla!"dedi Safa motorunu göstererek. O zaman ağladığımı yeni fark etmiştim. Hemen kafamı sallayıp gözlerimi silmeye çalışırken motora bindim. Tek bir kask vardı ve Safa centilmen olmayan bir erkekti bu yüzden onu kendine takıp "Donmak istemiyorsan sıkı sarıl!" demişti. Neden Baran, Bulut veya Çakıl'ın motoruna binmediysem! İlk önce ne sıkı sarılması dedim sonra motosikletin hızı yüzünden sarıldım ve motoru durdurduğunda ben korkudan onunla neredeyse bütünleşcek haldeydim. Kendimi o kadar sıkmıştım ki, ellerimi haraket etmedi öylece ağaca sarılmış kuala gibi kaldım. Safa kendini benden kurtarmaya çalışırken Çakıl ve Bulut hunharca gülüyorlardı. En sonunda Baran'ın yardımlarıyla motosikletten kurtuldum.

"Sana sıkı sarıl dedik, iyice yapış demedik cadı!"dedi Safa. Başka kim demiş olabilir tabi Safa! Kaba olduğu yetmezmiş gibi ukala olmanın iyi bir şey olduğunu düşündüğü kesindi. Yine de yüzümün kızardığını hissettim.

"Kimse sana sonuna kadar bas da demedi! Neye uğradığımı şaşırdım! Hem siz Tan'ın burada olduğunu nereden biliyorsunuz?"dedim. Tenha yıkık dökük bir yerdi. Uzun çam ağaçlarının arasında direnen bir kaç bina. Safa uyuz uyuz baktı.

"Kurt iç güdüsü..."dedi Baran. Bulut'la Çakıl birden gülmeyi kesip ciddi bir hale büründüler. Ben tam noluyoruz diyecektim ki hislerim alarma geçti. İçimdeki ses "Kaç!" diye bağırıyordu.

"Kızdan uzak durun!"diye tısladı Çakıl beni arkasına alırken. Birkaç saniye sonra iki adam önümüzde bitti, çatıdan atlamışlardı ama ayakları yere o kadar sessiz konmuştu ki! Hislerim koreli olduklarını söylüyordu. Tenleri Tan kadar solgundu, bebeksi yüzlere ve çekik gözlere sahiptiler.

"Ona zarar vermeyeceğim, vermeyeceğiz. Değil mi D.O?"dedi değişik aksanıyla daha açık saç renkli olan, kalp gibi dudaklı adının D.O olduğunu ögrendiğimiz onu onayladı.

"Kavga çıksın istemiyoruz. Tan, Elara'yı bırakacak ama Loya'yı verirseniz."dedi D.O ve hafifçe gülümsedi. Yarım yamalak gözüne gelen saçını düzeltti. Tüylerim ürpermişti, Elara neredeydi? Onun için kendimi tehlikeye atabilirdim sonuçta o benim yüzümden onların elindeydi.

"Olur!"diye atladım. Hepsi aynı anda bana döndü. Dört başak tenli yüz ve iki solgun yüz.

"O bir kaçık, ne dediğini bilmiyor. Elbette kabul etmiyoruz!"dedi Safa. Safa'nın arkadaşlık konusunda nasibini almadığını anlamış oldum, tabi bu onun için mantıksızdı. Sonuçta o yarı hayvan yarı insandı.

"Merak etmeyin onunla sadece konuşacak yoksa bu büyük bir kavgaya dönüşür ve Elara ilk ölen kişi olur."dedi hislerim adının Jackson olduğunu söylüyordu. Elara ölmemeliydi!

"Kesin artık Elara tehlikedeyken ben böyle duramam, size büyü yapmak istemiyorum beyler! Tan'la konuşacağım."dedim kurt adamlara doğru. Önüme bir duvar örmüşlerdi. Bölüme kanmamış gibi gözüküyorlardı. Fakat bugün bu cesaretin bana nereden geldiğini gerçekten bilmiyordum. Kendimden emin bir duruş sergilemeye çalışarak sabırla onlara baktım. Bütün bedenleri kasılmıştı. Birkaç adım atıp onları geçmek için yeltendim.

"Loya, yapma!"dedi Bulut. Ona üzgünce baktım. Yavaşça kurt adam duvarını aştım. O soluk tenlilere doğru yürümeye başladım.

"Siz de vampirsiniz değil mi?"dedim ikisi zaferle sırıtırken. Beyaz dişler, parlayan beyaz dişler bana ne olduklarını kanıtlıyordu.

"Elbette kızıl ve çok güzel kokuyorsun."dedi beni kucağına alırken Jackson. İlk defa bir erkek tarafından kucaklanmak ve bu kişinin vampir olduğunu bilmek tabi çok korkunçtu. Gözüm hafifçe arkaya kaydığında arkadakilerin aniden saldırabilecek görüntüleri beni ürkütmüştü. Önüme dönüp kaydırak burna baktım ve dişlere tekrar odaklandım. Bir vampirin kucağındaydım. Boğazım ona birkaç santim uzaktaydı. Hafifçe zıpladı ve şu anda demin atladıkları çatıya çıkmıştık. D.O'da yanımızdaydı.

"Elara depoda biraz kan kaybetti üzgünüz çok susamıştık!"diye kurt adamlarıma bağırdı Jackson ve bunlar benim duyduğum son sözcükler oldu.

Gözlerimi açtığımda loş bir ışıkla hafifçe aydınlanan bir odadaydım. Eski bir çekyatın üstünde boylu boyunca yatıyordum. Odada zaten tozlu ve pis birkaç şey vardı.

"Sonunda uyandın!"dedi bu Tan'dı! Korkuyla gözlerim büyürken dediğim ilk şey "Elara!"oldu. Gözlerini kısmıştı.

"Merak etme yaşayacak! Aynı şey senin için geçerli mi bilemiyorum..."dedi soğukkanlılıkla. Bende odaya göz atıyor ve kaçacak yer arıyordum.

"Seni yakalarım!"dedi beynimi okumuş gibi. O anda kapı açıldı ve barbie kızımız Karya içeriye girdi. Narin vücudunu saran kibar bir elbiseyle.

"Onu korkutmayı kes, Tan."dedi Karya gülerek. Korkutabilirdi, zaten korkmuştum da. Bana zarar verebilirdi, Elara'nın kanını emmişlerdi bana da bunu yapabilirlerdi. Gerçekten bir vampire hangi akılla büyü yapmıştım. Ne düşünüyordum?

"Konuş, Loya!" diye bağırdı Tan ve tekrar ona odaklanmamı sağladı. Pörtlettiği gözlerini bana dikmişti.

"Ben sadece sana birkaç soru sormak için bir büyü yapacaktım ama olmadı, zil çaldı. Seni yollamak zorunda kaldım."dedim yalan söyleyerek.

"Sence salak mıyım?!"yine bağırdı. Öylesine vahşi gözüküyordu ki korkudan gözlerim doldu ve ağlamaya başladım.

"Ben neden buraya geldiğinizi merak etmiştim."dedim hıçkırıklarım arasından. Normalde böyle sürekli ağlayan biri değildim ama karşımdaki vampir benim duygularımla oynuyordu.

"Ne söyledim?!"dedi, bu sefer Karya bile farklı bakıyordu.

"Tek dediğin şey İntikam oldu. Gerçekten!"dedim yavaşça sakinleşiyordum. Yalan söylediğim için suçlu hissediyordum ve gözlerimin içine içine bakıyordu.

"Haydi ama, kızı yeterince korkuttun zaten ağabey... D.O onu evine getir lütfen."dedi Karya. D.O burada değil diyecektim ki D.O yanımda bitti. O kadar hızlı geldi ki saçlarım onun rüzgarından hareketlendi.

"Gerçekten çok güzel kokuyorsun, Loya. Eğer cadı olmasaydın şu an ölüydün."dedi çekik gözlerini olabildiğince büyüterek. Şaka mı, gerçek mi anlamadım. Yutkunmakla yetindim. Yavaşça ayağa kalktım.

"Belki de onu benim bırakmam en iyi fikirdir."dedi Karya ve beni yönlendirdi. Çok hızlı hareket ediyorlardı, bu da tüylerimin ürpermesine yetiyordu. Hızlı adımlar atmaya başlayınca bende adımlarımı hızlandırdım. En son Tan'a baktığımda gözleri parlıyordu.

"Evin nerede?"dedi Karya arabaya bindikten beş dakika sonra. Ona adresi anlatıp tekrar sustum. Parlak kırmızı bir Jeep ve kokusundan anlaşılan o ki yeniydi.

"Tan yani ağabeyim bazen çok sinir bozucu olabiliyor değil mi!"dedi soru sorar gibi söylememişti. "Meraklı insanlardan pek hoşlanmaz, gizemli takılmayı seviyor."dedi benimle konuşmaya çalışıyordu. Bu sefer bana bakarak samimiyetle güldü. Saçları her hareketinde hafifçe dalgalanıyordu.

"Elara şuan nerede?"diye sordum. Bu sefer dişlerini göstererek güldü. Tatlı dişleri bembeyaz parlamıştı.

"O çok şanslı. Evde parmağına iki dikiş atıldı. Kurtlar öyle söyledi."dedi. Parmağına dikiş atıldı! Arkadaşımı canlı canlı yemişler. İstemsizce kaşlarım çatılmış kalbimdeki sızı ile kıvranmıştım.

"Kurtlarla nasıl konuştunuz?"dedim. Bana inandırıcı gelmemişti. İyi anlaştıklarını sanmıyordum.

"Defalarca seni kontrol etmeye geldiler. Cadılarla bir anlaşma yapmışlar, sen onlara emanetmişsin. Bir dakika! İnanmıyorum!"dedi Karya. Yola anlamlı anlamlı bakıyordu ama ben hava iyice karardığı için hiçbir şey anlamıştım.

LOYA | Düşler Sokağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin