●17. Bölüm●

87 10 2
                                    

"Bu bakışlar ne anlama geliyor? Sen bir cadısın bir şey bul, bir şey yap!"dedi. Kızgın değil yıkılmış gibi. O haline o kadar üzüldüm ki neredeyse onun tüm o yaptıklarını affedecektim. Kibar ve yavaş bir şekilde ona sarıldım. Vücudu kasılırken yavaştan geri çekilmem gerektiğini anladım. "Her şey için çok üzgünüm ama geri getiremezsin."diye kulağına fısıldadıyıp onu bıraktım. Gözlerinin parladığını gördüm. Hislerim Tehlikeli diye bakırırken ona arkamı döndüm. Ve birde ne göreyim koridordakiler (kurt adamlar dahil) bize bakıyordu. Safa dayanamayıp hızlıca yanıma geldi ve beni arkasına aldı.

"Sakinleş, Tan. Burası yeri değil. Ne yaptığını bilmiyordu. İstersen Uras'ı çağıralım."dedi. Safa'dan daha önce hiç böyle sakinleştirici ses duymamıştım. Tan kokum yüzünden şuan kontrolü kaybetmek üzereydi. Koreliler beni kucağına alırken hiç böyle bir şey olmamıştı. Bu kadar büyük bir olaya dönüşeceğini düşünmemiştim. Yaptığımdan utanıyordum, ona sarılma cesareti nereden gelmişti ki! Baran koluma girip beni çekelemeye başladı. Tan'a en son baktığımda Safa'ya odaklandığını gördüm, ben yokmuşum gibi davranmaya çalışıyordu. Tek amacım onu sakinleştirmekti, onu da yüzüme gözüme bulaştırmıştım. Çakıl koridordakilere Dağılın diye bağırıyordu. Bulut'ta bir bana bir Tan'a bakıyordu, onun o eğlenceli hallerinden eser kalmamıştı. Baran'a döndüğümde, beni hızlandırmak için elini belime koymuştu ve bahçeye doğru sürüklüyordu.

"Hızlı ol Loya."dedi Baran, endişeli bir tonda. Beni bahçeye çıkardığında belimi yavaşça bıraktı. "Ne düşüyordun, Loya? O bir vampir. Bir hamburger ayaklarına gelse ne yaparsın? Onu yersin! Ondan hoşlanmazsın. Tan, seni bir hamburger olarak görüyor. Bak, bizim grupta en olgun olan benim bunu fark etmişsindir. Senin yanına bu yüzden özellikle ben geldim çünkü birilerinin sana en doğru şekilde bunu anlatması gerekiyordu. Burası gerçek hayat, öyle gözükmese bile! Onun filmlerdeki ya da romanlardaki vampirler gibi olmasını bekleme. O sana zarar verirse onu öldürmek zorunda kalacağız. Onu önemsiyorsan ondan uzak durmalısın. Onu ve seni izliyoruz... Bak... Neyse, korkmuş olmalısın."dedi. Hiç konuşmamış, hiç tepki verememiştim. Öylece onu dinledim. En sonunda yanağımı kibarca öpüp bana güven vererek sarıldı. Hislerim samimi olduğunu söylüyordu.

Geri çekilmek istediğinde izin vermeyip daha çok sarıldım. Pot kırmamak için insanlardan hep uzak durmuştum bu yüzden Baran böyle sevgiyle sarıldığında, ilgi gösterdiğinde insan kendini garip hissediyordu.

"Teşekkür ederim."dedim ve yavaşça geri çekildim. Baran'ın elleri omzumda olduğu için hala yakınımdaydı. Ne kadar tatlı gözüküyordu. Ay, ne saçmalıyorum. Öksürüp geri çekildim.

"Ben seni hamburger olarak görmüyorum, Loya."deyip gülümsedi. Bu ne demek şimdi, eline dokunacaktım ama izin vermedi. Kaşlarımı çattım ama hiç umursamadı. Arkasını dönüp yürümeye başladı. Arkasından gidecektim ki Safa'yı okul kapısının orada etrafa bakınırken gördüm. Benimle göz göze gelince sinirle yanıma gelmeye başladı.

"Sen! Çok oldun artık!"diye bağırdı. Geri geri yürümeye başladım, Baran onun kolunu tuttu. Göz göze geldiklerinde Baran doğru değil der gibi başını iki yana salladı. "Bırak!"diye bağırdı Baran'a.

"Ben onunla konuştum, Safa."dedi, sakince Baran. Safa ona hırsla bakmaya devam etti.

"Ama ben konuşmadım!"dedi. Hayır bağırdı. Kolunu kurtarıp yanıma geldi.

"Ölmek istiyorsan bana gel! Bende sarışınları aptal sanardım! Sen onlara fark atarsın! Bir çıta gidip aslana sarılır mı? Hayır! Asla! Senin amacın ne?!"diye bağırdı Safa. Beni hep sinrlendiriyordu. Neden hep böyle olmak zorundaydı? Tişörtünü hızlıca düzeltmek için çekiştirdi fakat daha beter oldu.

"Ben ona yardım etmeye çalışıyordum ama edemedim. Kötü hissetmesini istemediğim için onu teselli etmek istemiştim."diye bende ona bağırdım. Dibime girip ısrarla gözlerime baktı. İrislerinin tonu beynime kazınmıştı.

"Bende kötü hissediyordum Loya, beni de teselli etsene!"dedi Safa hırsla. Gözleri duduklarıma kaydı, istemsizce geri çekildim. Ne demeye çalışıyordu?! Baran kulağına hafifçe bir şey fısıldadı. Safa bana bakmaya devam etti.

"Yüzüne tüküreyim desem ona bile demezsin! Hayatımdan defolup gideceğin günü sabırla bekleyeceğim."dedim Safa'ya. Ona ve Baran'a arkamı dönüp beni kantinde yüzlerce sorusuyla bekleyen Elara'nın yanına gitmeye başladım. Koridordan geçerken yüzler bana dönüyordu, yüzümü utançla yere diktim. Sonunda kantinin kapısından geçerken adının Ayşe olduğunu hissettiğim kız bana omuz attı. Tan'dan hoşlanıyordu, benden hırsını bu şekilde çıkarmak istiyordu. Ona istediğini vermeyecektim, umursamadan geçtim. Elara, Samet ile oturuyordu ve beni görünce ona bir şeyler söyleyip yanıma geldi. Ağzını tam açacakken ona elimle dur işareti yaptım. Okula rezil olmuştum, Safa beni aşağılamıştı ve bütün bu yaşadıklarım cadıların kulağına gidecekti. Enise bu sefer yüzüme tokat geçirip vampirlerden uzak durayım diye büyü bile yapabilirdi.

Cadı olmanın iyi yönleri olduğu kadar kötü yönleri de vardı. Asla birisi size yalan söyleyemezdi mesela, o daha yalanı söylemeden hissedebilirdik. İnsanlara karşı daha sabırlı olmamız gerekiyordu. Cadı olduktan sonra bu yüzden tek güvenebildiğim gerçek arkadaşım Elara kalmıştı, o da benim yüzümden hala parmağında izle geziyordu. Cadı yeteneklerime son vermem gerekiyordu, bütün bunları bir kenara bırakıp sadece bir insan olmak istiyordum. Elara gibi sadece saçma şeylere kafa takmak istiyordum!

"Elara, her şeyi açıklayacağım ama önce Enise'nin yanına gitmeliyiz."dedim.


LOYA | Düşler Sokağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin