8 ↝ sanırım gitme vaktim

22.2K 2.2K 1.4K
                                    

Sizi neyin beklediğini bilmediğiniz anlar olur ya bazen, sonunda neyle karşılaşacağınızı, bütün bunların nasıl son bulacağını kestiremezsiniz. Hani kaçıp gidemediğiniz gibi duramazsınız da. Her şey tanıdık olduğu kadar yabancı olur birden. Öyleydi. Uzak duruyordu. Aramız bozulmadan önce çok gülüp eğlendiğim bedenin yanında donuk bakışlarla oturuyordum. Tepki vermeyi kısa zaman önce bırakmıştım. Ne olacaksa olsun da bitsin bu işkence diyordum şimdi de. Kaçarım yoktu ya, ondan bu kadar gevşemiştim belki. Sonunda ne yaparsam yapayım aynı yere varacaktık. Öyle ya da böyle aklındaki planı sokacaktı devreye ve ben karşılık veremeyecektim. Hoseok zeki biriydi ve bunun farkında olması onu daha tehlikeli kılıyordu.

"Hadi Jiminie, Yoongi'ye mesaj atta her zaman ki kafemize gelsin." dedi direksiyonu 360 derece çevirip geniş bir u dönüşü yaparken. Aslında orası artık her zamanaki kafemiz değildi. Bütün olan bitenden sonra bir daha ne ben ne de Taekook ikilisi adımını atmıştı oraya. Gitmezdik de zaten. Belki görmek istemediğimizden belki de yaşanan bütün kusursuz anılarımızın orada olduğundan.

"Neden yapıyorsun bunu?" dedim. Yoongi'ye mesaj falan atmak istemiyordum. Tae'nin daha yirmi dakika önce dediği gibi ortalık karışacaktı ve onun yanımıza gelmesi konunun daha çok arap saçına dönmesini sağlamaktan başka işe yaramazdı. "Ben sana ne yaptım Hoseok?"

Bunu sormaya ilk cesaret edişimdi. Kalbimizi paramparça edip her şey bibirine girdiğinde bile dile getirememiş, karşına geçip hesap soramamıştım. Sanırım duyucaklarımdan korkup kaçmıştım ama artık köşedeydim. Bunun ilerisi yokmuş gibiydi ve bana adım atacak yer kalmamıştı. Şimdi yüzleşmem gereken her şey apaçık karşımdaydı ve ben kabullenmeye hazır bekliyordum.

"Henüz hiçbir şey yapmadım." Araba hızını arttırırken gözlerini asla yoldan ayırmıyordu. Annesini trafik kazasında kaybettiği günden beri böyle olduğunu biliyordum. Nereye, kaç kişi gidersek gidelim arabayı o kullanıyorsa bakışları yoldan başka yere kaymazdı.

"Hep yanındaydık," dedim kendi kendime gülerken. "Her anında; ağladığında, güldüğünde, kahkahalar atarken de, üzüntüden ölürken de yanı başındaydık." kafamı iki yana sallayıp sağıma döndüm ve dışarıya baktım. "Ama mahvettin bizi."

"Siz zaten asla tam kabullenmediniz beni, hep biraz dışarıda kaldım." dedi yaşanan günlerimizle çelişirken. Böyle bir şey yapmamıştık biz. Diğerlerini ne kadar seviyor, onlara ne kadar değer veriyorsam Hoseok da aynıydı. "Yoongi'ye mesaj at Jimin." dedi emir veren bir tonda. "Acil ve önemli olduğunu söyle, hemen gelsin."

"Neden? O neden gelmek zorunda? Derdin neyse hallet işte benimle."

Gülümsedi. Herkes bilirdi onun gülüşünün bulaşıcı olduğunu. Gülümsediğinde öyle bir moda girerdi ki yanındaki herkesi de kendiyle birlikte gülümsetirdi. Bununda eski de kaldığını o an fark ettim. Artık onun tebessümleri bana üzüntü veriyordu ve benim üzüntülerim de ona mutluluk. Şimdiyse Hoseok hiç olmadığı kadar mutlu olmak istiyordu.

"Bir planı var. Anlamayacağımı sandı ama tanıyorsun beni, kimse anlamasa bile ben anlarım."

"Tanımıyorum." diye düzelttim. "Eskiden tanıyordum seni, artık aynı kişi değilsin Hoseok."

"Çünkü artık size göre yaşamıyorum. Hep böylesiniz işte, isteklerinizin dışında bir şey olduğunda hemen değişti damgası vuruyorsunuz."

Yanımda oturan kişinin Hoseok olmadığını biliyordum. Belki kendi hala aynı kişi olduğunu savunuyordu ama umurumda değildi. Ben gördüğümü söylüyordum ve bu ilk tanıştığımda bizi kahkahalara boğan, tek derdi bizimle anılar biriktirmek olan çocuk değildi. Olamazdı. Şimdi biri çıkıp bu aslında onun ikiziydi dese hiç şüphesiz inanırdım. Belki sevinirdim bile.

madness : yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin