Bazen çok sevdiğiniz şarkılar olur hani. Bir de o çok sevdiğiniz şarkıları dinlerken beklediğiniz bir kısmı. Belki 5 saniyeden bile kısa bir süredir ama öylece orayı beklersiniz. Duyduktan sonra içinizde güzel bir his oluşur. Hemen gelip geçer ama sizi mutlu etmeye yeter işte.
Bazen Yoongi'yi böyle düşünüyordum ve bu beni korkutuyordu. Hayatımda ki yeri öyle kısa olsun istemiyordum. Gelmesini beklemiştim bir süre, gelmişti ve beni mutlu da etmişti fakat gitsin istemiyordum. Onu kaybetmek istemiyordum bu yüzden içimde bir burukluk vardı. Kafede kendime çok güvenerek konuşmuştum ama işin aslı güvenmediğimi yeni fark ediyordum.
Sonuç olarak düşününce Yoongi şerefsizin tekiydi. Onu ilk tanıdığımdan bu yana hakkında ki tek düşüncem bu olmuştu ve şimdi onu sevdiğini iddia eden bir kız hayatımıza girerse ellerimden gider diye korkuyordum.
"Yoongi.." dedim. Yatağında uzanıyorduk ve onun göğsüne kafamı koymuştum. Hoş bir andı. Onun elleri saçımı okşarken ben karın kısmına hayali dairler çiziyordum. "O kız hakkında ne düşünüyorsun?"
"Hangi kız?" dedi ama o da en az benim kadar iyi biliyordu kimden bahsettiğimi.
"O kız işte, Suran." dedim dudaklarımı bükerek "Sevgili olduğumuzu söylerken 'çok yeni' diye belirtme gereği duyduğun kız hani."
"Güzel." dedi ve ben daha o saniye başımı kaldırmadan edemedim. Gözlerimden ateş saçıyordum galiba. Güldü. "Yani ona güzel demedim, o kısma takılmış olmana güzel dedim."
"Ne saçmalıyorsun sen?"
Yerimden kalkmaya çalıştığım sırada saçlarımdaki elini sırtıma indirerek buna engel oldu. Şu an onu dövmek istiyordum. Çok fena pataklayasım vardı.
"Kıskanman işte, seni denedim ve bu baya hoşuma gitti." şimdi kahkaha atıyordu. "Az daha zorlasam kafenin orta yerinde bana şey yapıyordun."
"Tamam sus, tamam."
O konuyu açmak dahi istemiyordum. Şimdi dönüp bakınca o an ne düşündüğümü bile bilmiyordum. Yaptığım delilikti. Tanrım, salağın önde gideniydim ben. İlk öpücüğümü bile bu yaşımda Yoongi'den almıştı. Böyleyken nasıl cesaret edebilmiştim acaba?Çok düşündürüyordu cidden. Hatırlamak istemiyordum ama avuçlarımda bile hala hissediyordum.
"Beni zor durumda bıraktın, lavaboda biri gelmeden kendimi nasıl tatmin edebilirim deneyi yaptım sayende."
"Üzgünüm." mırıldandım. Aslında gülesim de vardı ama doğru bir an değildi galiba. "Öpücükle kurtulma şansım kaç?"
"Yüzde sıfır falan ama sana tolerans gösterebilirim sanırım."
Memnunca tebessüm ederken biraz yukarı kayıp dudaklarına mini minicik bir öpücük kondurup hemen geri çekildiğinde kaşlarını kaldırdı. Bende tekrar küçük bir öpücük kondurdum. Sonra tekrar ve tekrar. Karışmadı. İtiraz da etmedi. Bende devam ettim. Sonra çenesine kondurdum bir kaç öpücük. Sonra boyun kısmına ve en sonunda kulağının hemen altın. Ona bir hickey yapmak isterdim ama bunun nasıl yapıldığına dair bir fikrim yoktu.
"Seni seviyorum." dedim. "Beni bırakmazsın değil mi?"
"Sen beni bıraksan da ben burada olacağım Jimin, hep peşinde ve hep seninle."
Gülümsedim ve o da gülümsedi.
Şarkının en sevdiğim kısmıydı işte burası. Nakaratı değildi belki ama içimde güzel hisler uyandırıyordu. Bende o kısa anı en iyi şekilde değerlendirmek istedim. Tekrar yattım göğsüne ve o saçlarımı okşamaya devam ederken kalp atışlarını dinledim.