"Baba, en azından balayındayken beni rahat bırakamaz mısın?"
Görüntülü arama yanıtlanır yanıtlanmaz Minji bıkkınlıkla kameraya baktığında "Saygısız velet." diye mırıldandım. "Ben verdim o tatilin parasını, çek kafanı şuradan denize bakacağım." Elimle çekilmesi için işaret ettiğimde şaşkınlıkla bana bakıyordu. Birkaç şey dese de oralı olmadım. Pekala, elbette uçaktan sağ salim inip inmediklerini merak ettiğim için aramıştım ama yeni evli sendromuna mı ne girdiyse bana gıcık gidiyordu. Hah! Ben de ona giderdim o halde.
"İşte." diyerek etrafı gösterdiği kamerayı kendine çevirdi. "Harika bir yer gerçekten. Çok teşekkür ederim baba."
"İlk açtığında öyle demiyordun?" diyerek tek kaşımı kaldırdığımda "Üzgünüm." diyerek mırıldandı. "Yanlış bir anda aradın ve şey-"
"Aman Tanrım sevişmenizi mi böldüm?" diyerek sevinçle sorduğumda anlamayarak bana bakmış ve "Ne?" demişti.
"Sevindim." dedim omuz silkerek. "Artık nasıl bir duygu olduğunu biliyorsun en azından çünkü lanet olası en harika sevişmelerimi bile bölen bir çocuktun anlıyor musun? Karanlık korkulacak bir şey bile değildi ama ben zevkten inlemek üzereyken tak! kapıyı çalıyor ve kendini yanımızda uyumak için acındırıyordun-"
"Baba!" diyerek çıkıştı. "Kulaklarım kanıyor resmen, bana neden babamla olan gece hayatını anlatıyorsun? Olamaz ya, şu an gözümde canlandınız ve, öğk." Kusar gibi sesler çıkardığında sinirden kameraya vuruvermiştim.
"Sensin öğk, pis homofobik velet seni. Babanım ben senin."
"Bak, eşcinsellere saygım sonsuz tamam mı?" yerinden kalkarken ilerlemesiyle muhtemelen balkondan içeri girmiş ve yatağa atmıştı kendini. "Ama lütfen babamla olan sevişmelerinizi anlatma çünkü Tanrı aşkına, babamsınız siz benim ve yüzlerinizi gördükçe aklıma o anılarınızın gelmesi hiç hoş değil."
"İyi." dedim gözlerimi devirirken. "Biz gençken herkes Yoongi ve benim seks kasetimizin çıkması için dua ederdi. Neler kaçırdığının farkında bile değilsin. Sen kaybedersin ne diyeyim.."
"Yok yok, sıkılmışsın sen. Babam nerede? Niye tek bıraktı seni?"
"Ne tek bırakması ya?" dedim koltukta biraz daha yayılırken. "Duşa girdi, bilirsin sabah seks-"
"Kapatıyorum!" diye bağırdığında kıkırdayarak "Tamam, tamam." dedim. "Bir toplantısı var ben de o gelene kadar oğlumla uğraşayım dedim." Sanki zil çalmak için bu anı bekliyormuş gibi tüm eve yayıldığında da Minji'ye bakmış ve "İyi eğlenceler, sanırım geldi." diye mırıldanarak yerimden kalkmıştım. Minji kapatmadan hoşçakallı bir şeyler mırıldanırken kapatmasıyla ulaştığım kapının kulpunu indirerek karşıma çıkan adama ve dudaklarındaki sırıtışa baktım.
"Ne o?" dedim kollarımı önümde bağdaş yaparken. "Ben sana küsken eve girebileceğini mi sandın?"
Min Yoongi ile neredeyse beş-altı aydır asla kavga etmiyorduk. Tamam, bunun belirli ve büyük nedenleri vardı. Önce Namjoon babam sonra Seokjin babam ellerimden kayıp gidince tutunacak tek dalım Yoongi kalmıştı. Tanrı şahit, hayat öyle boş gözüküyordu ki gözüme, Minji ve Yoongi olmasaydı kendimi öldürmüş olacağımı adım kadar iyi biliyordum. Ama yanımdaydı. Yoongi bir an bile yalnız bırakmamıştı beni ve hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmem için elinden geleni yapmıştı. Bende ona sığınmıştım işte. Tüm o acının ardından da Minji'nin dillere destan düğünü olunca en azından o döneme oranla toparladığımı hissediyordum. Yaşamaya değecek şeylerim vardı. Babamlar bunca zaman bana destek olup yanımdan ayrılmamışlardı ve şimdi sıra bendeydi. Minji'nin yanında olmalıydık. Her anlamda.
