"Koşullar ağırdı ve ben seni o zamanlarda da seviyordum." Abdurrahman Cahit Zarifoğlu
Müberra önündeki manzaraya bakarken birisi yüreğini deşiyormuş gibi hissetmekten kendini alamıyordu. İşte Erkam, tam karşısında ona inanılmaz yakışan bir takım elbisenin içinde her zamankinden daha ulaşılmaz görünüyordu. Fazilet Hanım'ın ısrarları üzerine berbere gidip tıraş olmuş ve genç kızın yüzlerce kere dokunmayı hayal ettiği o güzel buklelerini kestirmişti.
"Erkam, oğlum kız seni görünce kalkıp gitmeye kalkmazsa iyidir. Seni ilk gördüğü halinle uzaktan yakından alakan kalmamış, lan."
Harun, Erkam'ın omzuna kolunu atıp genişçe sırıttı. Evdekilerin tamamı Erkam'ın ilk görüşmesi için çok heyecanlıydı. Fazilet Hanım, kimseye söylemese de delicisine bir mutlulukla torun planları yapmaya başlamıştı bile. Abdullah Bey, Harun'la bir olup Erkam'ı iki gün önce zorla takım elbise almaya götürmüştü. Rabia, ilk başlarda biraz surat asmış fakat Erkam'ın onun yerini kimsenin tutamayacağıyla ilgili sözlerinden sonra Tuğçe Ablasına yaptığı boyamalardan bir tanesini göndermeye karar vermişti. Beyza'nın kendisi için endişelendiğini hissediyordu, fakat kız kardeşi Erkam için inanılmaz sevindiğini de saklamamıştı. Genç kız da sol tarafına batan milyonlarca iğneye rağmen evdekiler gibi gülümsemeye çalışıyordu.
Erkam... Erkam'sa her zamanki sükûnetini koruyor, ne hissettiğini belli etmiyordu. Hep olduğu kadar dingin, ağırbaşlı, mütebessim... Hep olduğu kadar Erkam'dı. Müberra, her defasında onun bu durumdan hoşnut olmadığını gösteren işaretler arıyor fakat bulamıyor; sonra sevincinin izini sürüyor, onu da bulamıyordu. Son kez yüzünü incelerken içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti genç kız. İşte bu gerçekten de sondu. Hayallerinin, beklentilerinin, hislerinin; kısacası Müberra'nın sonuydu. Eski Müberra'nın.
Bakışlarını zorlukla Erkam'dan ayırıp hırkasını giydi ve yürümeye başladı. O giderken evde durup beklemeyecekti, annesine çoktan Eliflerle buluşmaya gideceğini söylemişti. O kapıya yaklaşırken Erkam geçmesi için kenara çekildi, fakat Harun olduğu yerde kapıya yaslanmış vaziyette dikilmeye devam ediyordu.
"Bu aralar da amma gezer tozar oldunuz Müberra Hanım, ne iş?"
Kaşları çatılırken abisine baktı. Sanki o yaptığı her şeyin hesabını veriyordu da şimdi hesap sorar olmuştu. Dişlerini sıkıp derin bir nefes aldı.
"Eliflerle buluşacağım işte, ne olsun?!" Sesinin azarlarcasına çıkmasına engel olamamıştı fakat umursamadı. Harun kafasını hafif sola yatırıp onu dikkatle izlerken "Daha iki gün öncesine kadar katlanamadığın kızla dolaşmaya bu kadar meraklı oluşun pek hayra alamet değil." diye homurdandı. Müberra bir an için abisinin her şeyi bildiğini sandı ama Harun'un geçmesi için kenara çekilmesiyle durumun bu olmadığını anladı. Sadece şüpheleniyordu.
Daha dikkatli olması gerektiğini aklına yazarken eğilip dolaptan ayakkabılarını çıkardı ve onları olabildiğince hızlı giyip kendini dışarı attı. Ve eski Müberra'nın sonu, yeni Müberra'nın başlangıcına doğru yürümeye başladı.
؞؞؞؞؞
Aynadaki yansımasına bakarken genişçe gülümsedi. Yeni Müberra, öyle nefes kesici, öyle dikkat çekici olmuştu ki uzanıp yansımasına dokunmadan edemedi. Şimdiye kadar hep dalgalı olan sarı saçları dümdüz, dudakları ateş kırmızısı, yeşil gözleri çevrelerini saran siyah çizgilerle daha da belirgindi.
"Beğendin mi?"
Buse'nin cevabını bildiğine emindi fakat cevap olarak daha da genişçe gülümseyip kafasını salladı. Birlikte kafenin tuvaletinden çıkıp masalarına doğru yürümeye başladıklarında kendini muhteşem hissetmeye başlamıştı. Artık bir köşede fark edilmeyi bekleyen o zavallı kız değildi. Kafedeki istisnasız her insanın dönüp bir kere daha baktığı genç kızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mübarek
Romantik[Bazen doğru insanı yanlış seversin.] Hüzünlü bir güzellikti adam. Acıyla karılmış; azapla yoğrulmuştu... Ama öyle güzeldi ki, genç kadın biraz daha yaklaştı yatağa. Gözleri kapalı olduğundan göremediği şiir işli bakışlarının bergüzarına sarılıp kah...