"Sen aşk deyince bilsinler ki artık, o şimdiye kadar bildikleri değildir."
Cahit Zarifoğlu
Sabah ezanı tüm serinliğiyle semayı kapladığında genç kadın üstündeki yatak örtüsünü atıp doğruldu. Gece boyunca biraz olsun uyuyamamış olmanın verdiği sersemlikle oturarak ezanı dinlemeye başladı. Bir yandan da sünnet olduğu üzere tekrar ediyordu. Müezzin "Hayye ale's-salâh"a gelince tekrar etmek yerine "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm." dedi, "Haye ale'l-felâh" deyince yeniden "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm." diye karşılık verdi. Sabah ezanı olduğu için "Es-salâtü hayrün mine'n-nevm (Namaz uykudan hayırlıdır.)" denilince genç kadın "Sadakte ve berirte. (Doğru ve iyi söyledin.)" diye devam edip bundan sonra yine müezzinin söylediklerini olduğu gibi tekrar etti.
Ezan bitince de "Allâhümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmme ve's-salâti'l-kaime, âti Muhammeden el-vesîlete ve'l-fazîlete ve'd-derecete'r-refîah. Veb'ashü makamen mahmûdeni'llezî va'adteh. İnneke lâ tuhlifü'l-mîâd. (Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah'ım! Muhammed'e vesileyi ve fazileti ve yüksek dereceyi ver! Onu vaat ettiğin övülmüş makama yükselt, sen verdiğin sözden dönmezsin.)" diye dua etti.
Abdest almak niyetiyle odadan çıkmak üzereydi ki koridorun karşısından gelen kapı açılma sesiyle duraksadı. Erkam'ın abdest almak için çıktığını tahmin ettiğinden geri dönüp yatağın kenarına oturdu ve beklemeye başladı. Bundan böyle hayatları aynı evin içinde saklambaç oynamakla geçecekti. Bu evlilik Erkam'ı kendi zindanlarından daha dar zindanlara mahkûm edecekti.
Genç adamın odasına döndüğünden emin olunca pantolonunun paçalarını sıyırıp tuvaletin yolunu tuttu. Dün gece üstünü kendi gecelik takımıyla değiştirip saçını hep yaptığı gibi ensesinde tek bir örgüyle toplamıştı. Saten gecelikleri de mehrinin olduğu çantayla birlikte dolabın en derinlerine gömmüştü.
Abdestini aldıktan sonra odasına dönüp eteğini giydi ve başını örttü. Yön konusunda hiçbir zaman iyi olmadığından telefonundaki uygulamayla kıbleyi bulup seccadesini serdi ve sabah namazını kıldı. Namazdan sonra gün doğana kadar oturduğu yerden kalkmadan dua etti, tesbih çekti.
Üstünü giyinmek için dolabı açtığında dün bir ara fark ettiği ama sonra aklından çıkıp giden bir şeyi hatırladı. Dolapta Erkam'a ait çok az eşya vardı. Şimdi bunun nedenini biliyordu işte. Genç adam kendi kıyafetlerini önceden diğer odaya götürmüştü. Acıyla gülümsedi. Elbiselerinden birine uzanıp onu yatağın üzerine bıraktı ve namaz için giydikleriyle geceliklerini çıkarıp elbiseyi üstüne geçirdi. Örgüsünü dışarı çıkartıp fermuarını çekti. Kısa bir süre başını örtme konusunda tereddüt etti fakat vazgeçti.
Mutfağa varınca ses çıkarmamaya özen göstererek önce dolaplara ve çekmecelere sırasıyla baktı. Bütün mutfak eşyalarının ve erzak malzemelerinin yerlerini zihnine not etti. Ardından buzdolabını açıp içindekilere göz attı. Kahvaltılıkları ve omlet yapmak için gereken malzemeleri çıkardı. Masayı hazırlarken bir yandan da çay suyunu koymuştu. Özenle çalışıp her şeyi hazır ettiğinde ne yapması gerektiğini düşündü. Erkam'ı çağırabilirdi ve birlikte kahvaltı yaparlardı, fakat bu fikrin saçmalığı neredeyse elle tutulur derecedeydi. Genç adam, yüzünü bile görmek istemezken kahvaltı sofrasına onunla oturmayı istemeyecekti elbette.
Kendi çayını doldurdu. Yavaşça kahvaltısını yaptı. Sonra kendi bulaşıklarını toparlayıp Erkam'ın odasının yolunu tuttu. Kapının önüne vardığında öylece durdu. İçeri girip özür dileyebilecek cesareti ruhunun en kuytu köşelerine kadar aradı ama bir korkaktan başka bir şey değildi. İçeri girmek şöyle dursun adamın yüzüne bakacak cesareti bile yoktu. Onun karşısında daima hüküm giymiş bir suçlu gibi olacaktı. Şimdi en başından düşündüklerinde ne kadar da haklı olduğunu görüyordu. Yine kendinden vazgeçen, yine sonuna kadar fedakârlık yapan Erkam'dı. Hiçbir şey değişmemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mübarek
Romance[Bazen doğru insanı yanlış seversin.] Hüzünlü bir güzellikti adam. Acıyla karılmış; azapla yoğrulmuştu... Ama öyle güzeldi ki, genç kadın biraz daha yaklaştı yatağa. Gözleri kapalı olduğundan göremediği şiir işli bakışlarının bergüzarına sarılıp kah...