"Bir sevdaya düşeceksin, o sevda kuyu olacak sana. Sen kuyuda Yusuf olacaksın sabredeceksin, sonra sevdaya sultan olacaksın." Mevlana Celaleddin Rumî
Aynada; omuzlarından beline dökülen altın sarısı saçları, hiç kimseye fısıldanmamış sırlarla dolu iri zeytin yeşili gözleri, gülistanları hatırlatan kırmızı dudakları ve kar beyazı teniyle bir kız duruyordu. Güzeldi. Öylesine güzeldi ki... Hiç dile gelmemiş bir sevda gibi...
Bakışlarını aksinden çekip çıktı tuvaletten. Koridoru aşıp sınıfa girdiğinde duraksamadan okulun arka bahçesini gören pencerelere yürüdü. Pencerelerden birinin önünde üç kız bahçedeki oyunu seyrediyor bir yandan da kıkırdayarak fısıldaşıyorlardı. Onları umursamadan açık cama yaslandı, bakışları sahaya düştüğünde hafifçe gülümsedi.
"Basket oynayan çocuklarda bir şey var. Ne olduğunu çözemedim ama cidden çekici oluyorlar." Kızlardan birisi bakışlarını bir an için olsun oyundan çekmeden konuşuyordu. "Özellikle de senin abilerin, Müberra."
Genç kızın gülümsemesi dudaklarında solarken kaşlarını çatıp "Erkam, benim abim değil." dedi sakin ama buz gibi bir sesle.
"Evet, ama birlikte büyümediniz mi? Üstelik Harun'dan daha fazla abin gibi."
Kıza cevap vermek yerine derin bir nefes alıp camdan aşağıya, elinde top olan çocuğa odaklandı. Kollarını geriye kıvırdığı beyaz gömleğini, terden alnına yapışmış kahverengi saçlarını, sağ kolunun altına sıkıştırdığı basketbol topunu, soluklanmak için olsa gerek öne eğilmiş boştaki eliyle dizine yaslanmış haldeki duruşunu tek tek inceledi. Göğüs kafesinin hızlı hızlı inip kalktığını bulunduğu uzaklıktan bile görebiliyordu. Oyunculardan biri topu çalmak için hamle yaptığında aniden doğruldu ve topu potaya gönderdi. Bulunduğu yer potaya bir hayli uzaktı, dikkatle bakınca üçlük çizgisinin biraz dışında olduğunu fark etti genç kız. Bakışlarını potaya çevirdiğinde top fileden aşağıya kayıyordu.
"Erkam, hadi lan caka satmayı bırak da gidelim. Birazdan ezan okunur!" Açık pencereden içeriye abisinin sesi dolduğunda yanındaki kızlar hayal kırıklığıyla ofladılar. Oysa sadece izlemeye devam etti. Ta ki, abisiyle Erkam okul bahçesinden çıkıp gözden kaybolana kadar.
؞؞؞؞؞
Yanında kitaplarıyla odasından çıktı. Aşağı katta bulunan oturma odasındaki televizyonun sesini duyabiliyordu. Rabia'nın her zaman yaptığı gibi çizgi film seyrettiğini tahmin etti. Büyük ihtimalle annesi de akşam yemeğini hazırlamak için mutfaktaydı. Biraz yürüyüp kendi odasından en uzakta olan odanın kapısında durdu. Kapıyı tıklatmaya gerek görmediğinden kolu çevirip içeri daldı ve genişçe gülümsedi. Oda olması gerektiği gibi boş ve her zamanki gibi tertemizdi, elindekileri çalışma masasının üstüne özensizce fırlattıktan sonra çekmeceleri karıştırmaya başladı. İlk açtığı çekmece beyaz kâğıtlar ve kalemler, ikincisinde CD'ler, en sonuncusunda da boş birkaç defter vardı. Hayal kırıklığıyla kafasını sağa sola sallayıp kitaplığa döndü. Raflarda hızla göz gezdiriyor; işine yarayacak, ona istediğini verecek bir şeyler arıyordu. Fakat Bir Kur'an, birkaç ilmihal kitabı, fazlasıyla dini içerikli kitap ve test kitaplarından başka bir şey bulamadı. Dudaklarını büzüp odayı yeniden süzdü. Krem rengi duvarlarda tek bir poster, etiket, resim yoktu. Koyu kahverengi ahşaptan mobilyalar, mavi bir nevresim takımıyla örtülü tek kişilik yatak ve parkeleri kapatan krem rengi halı haricinde oda boştu.
Odayı incelemesi bittiğinde ani bir kararla şimdiye kadarki hiçbir kaçamak ziyaretinde yapmadığı bir şeyi yapmak için elbise dolabına yöneldi. Kahverengi dolap kapaklarından solda olan çifti açıp askıdakilere bakmaya başladı. Okul gömlekleri, birkaç ceket ve kumaş pantolonlara şöyle bir göz atıp dolabın içindeki çekmeceleri kurcalamaya başladı. Atletler, çoraplar, iç çamaşırları dışında bir şey bulamadı. Yaptığı karışıklığı dikkatle düzelttikten sonra ikinci çift kapağı açtı. Raflarda sadece tişörtler birkaç kapüşonlu eşofman üstü, kazak, kot pantolonlar tertipli bir şekilde duruyordu. En alt bölümdeki birkaç ayakkabı kutusunu da kontrol ettikten sonra aradığı gibi gizli bir şey bulamayacağını bir kez daha kabul etti. Ama tüm bu, neredeyse törensel hale getirdiği oda karıştırma işi genç kız için çok daha başka anlamlar taşıyordu. Usulca gülümseyip raflardan birinde duran siyah tişörtü aldı ve burnuna götürdü. Derin bir nefes alıp ciğerlerini tişörtün kokusuyla doldurdu. Onun gibi kokmak şöyle dursun, annesinin çamaşırları yıkarken kullandığı deterjan gibi kokuyordu yine de genç kız içinde heyecan ve utançla karışık garip bir tatmin duygusu hissetti. Gülümsemesi yüzüne iyice yayılırken tişörtü yerine koyup dolabın kapaklarını kapattı.
![](https://img.wattpad.com/cover/44310050-288-k318555.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mübarek
Romance[Bazen doğru insanı yanlış seversin.] Hüzünlü bir güzellikti adam. Acıyla karılmış; azapla yoğrulmuştu... Ama öyle güzeldi ki, genç kadın biraz daha yaklaştı yatağa. Gözleri kapalı olduğundan göremediği şiir işli bakışlarının bergüzarına sarılıp kah...