Y İ R M İ Ü Ç

21.7K 1.7K 566
                                    





"Biz sakalları şiirlerle karışık, yüreği Allah ile barışık adamları sevdik." 
                   Abdurrahman Cahit Zarifoğlu

Öylece oturuyordu kâğıtların arasında. Çığlık çığlığa ağlamakla, gülmek arasında gidip geliyor nihayetinde yüreğinden kopan şükürlere sımsıkı sarılıyordu.

Rabbinden gelen bir müjdeydi okudukları. Yüreğinden kanatlanan yine O'ndan bir rahmetti.

Bütün satırlarını tek tek öpmek istediği mektupları yeni baştan hıfzedene kadar okumaktı niyeti lakin salonun kapısı ansızın açılıverdi.

Erkam'la buluştu bakışları. Adamın ifadesiz bakışlarının elindeki kâğıtlara takılışını izledi. Sonra halıya dağılmış olan zarflara ve diğer kâğıtlara tek tek bakışını, kendi yazısını tanıyışını seyretti. Yüzünden okuyamadığı ifadeler akıp giderken "Müberra..." dedi adam. İlk kez genç kadına ne söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.

Erkam'ın bakışlarını yere eğişini seyrederken Müberra adamı nasıl bu kadar ondan nefret ettiğine inandırdığını anlayamadı. Ruhunun karılıp çıkarıldığı sevdaya adamın kör oluşu nasıldı akıl erdiremedi. İkisini de sarıp sarmalayan sükûnette Erkam'ı seyretti gönlünce. Yumruk yaptığı ellerinde bastonu yoktu. Yere eğdiği yüzünde o güzel gözlerini göremedi kadın fakat yıllardır hasret hasret içine işlediği o surete derince baktı. Kahverengi saçlarını, burnunun hafif kemerini, duruşundaki merhameti seyretti.

Yanağına usulca akan ilk damlayı hissediyordu. Oturduğu yerden doğruldu önündeki mektuplardan avuçlarına doldurabildiğini doldurup adama yürüdü. Aralarında bir adımlık mesafe bırakıp "Bunlar ne?" diye fısıldadı. Gerçeği bir de onun dudaklarından duymak istiyordu. Kağıda satır satır işlediklerini, harf harf anlatsın istiyordu. Olanı, okuyarak anladığını, bir de ondan dinlemek istiyordu.

Adam yüzünü kaldırıp acıyla gülümsedi. "Elimde olsa asla haberinin olmayacağı birkaç şey."

Adamın anlatılmamış milyonlarca sırrın gölgesini gizleyen gözlerine bakarken yüreğinden bir şeyler havalanıyordu. Onun kahverengisi çok, yeşili az bakışlarında tüm yaralarına şifa buluyordu. Hüzünlü geçmişleri ilk kez daha da dayanılmaz acılara boğuluyordu fakat aldırmadı kadın, incitmekten korkarcasına tuttuğu kâğıtları kaldırıp "Burada yazanlar gerçek mi?" diye sordu.

"Kime göre?" diye sordu adam. Zira adama göre sahihliğine bir damla şüphe karışmamış bir hakikatken kadın karşısına geçmiş 'Gerçek mi?' diye soruyordu. Hüzünle kadına baktı adam. Dağılmış altın sarısı saçlarında binlerce düş gördüğü kadını hüzünle seyretti. Güzeldi kadın, öyle güzeldi ki... Lakin ona güzel oluşu ne kar beyaz teninden, ne acı yeşil gözlerindendi. Kadın ona yüreğiyle güzeldi ve gülümsediğinde çiçek açan ruhuyla.

"Burada yazanlar gerçek mi?" diye tekrar etti kadın. Gözlerinden ince bir yağmur başlarken adama baktı, bin yıllık sevda miktarında. Kime göre olursa olsun değişmeyecek bir gerçekti aralarındaki.

Neden sonra "Gerçek." dedi adam. Kıyamet kadar, ölüm kadar diye eklemedi. Sadece "Gerçek." dedi.

Müberra yüreğinde sızlayarak açan çiçeklere inat "Gerçekse madem..." diye fısıldadı. "Gerçekse madem neden beni geri çevirdin? Gerçekse eğer neden boşanmak üzereyiz?"

Adam hüzünle acılaşan bakışlarını kadının yüzüne kaldırdı.

"Evet, seni sevdim Müberra, istedim de. Dün gece seninle gelmeyi de çok istedim. Ama her şeyden önce kalbini istedim ben. Ruhunu... Gülümsemeni... İstediğim en son şeydi bedenin. Seni çok istedim ama kalbin benim değilken sana dokunmak öldürür beni. Seni böyle yaralamam, anlıyor musun?"

MübarekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin