Arkadaşlar ADAMIM adlı hikayeme de bakmayı ihmal etmeyin. Yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum...
Nil'in yanına gidiyorum hemen. Ona sımsıkı sarılıyorum. "Geçti." diyorum.
"Kabus...kabus gördüm Oğuz. Beni yakalıyorlardı." diyor iç çekip ağlayarak.
Yataginin yaninda duran komidininin üzerindeki içi suyla dolu olan bardağı iciriyorum ona.
"Seni kimse, asla yakalayamaz. Korkma." diyorum.
Sonra onu tekrar yatırıyorum. Işığı örtüp cikarken "Oğuz gitme. Yanımda dur." diyor.
Kerem beni odada bırakıp kendisi odadan çıkıyor.
Nil kalkıp yatak başlığına yaslanıyor. Yanına oturuyorum. Ellerini avuçluyorum. Gözlerine kitliyorum kendimi. O yeşil gözlerine.
Kaçırıyor gözlerini benden. Cekiniyor.
"Bakma bana öyle." deyip ellerini çekiyor ellerimden.
"Sen asıl bakma bana boyle."
"Böyle olması gerekti, artık böyle bakmak gerekiyor sana. Eskisi gibi değil yani"
"Biz gerektiğini yapmıyoruz ki Nil." diyorum.
"Ben uyucam." deyip yatıyor.
Yatağından kalkıp oturuyorum koltuğa. Onu izliyorum. Nefes alış verişini içimde hissediyorum onun. Arkası bana dönük olduğu halde uyanık kesin. Bakamıyor bana. Aklıma ona hastane odasında dediklerimi demek aklıma geliyor.
"Aşk nasıl bir şey olduğunu anlayamamıştım. En azından Ece ile sevgiliyken. Anlayamamışım. Aşk aslında kolay elde edilen değilmiş. Aşk imkansızlıklarla olan bir şeymiş. Aşk sözle anlatılacak bir sey değilmiş. Aşk, seni yanımda olduğunu bilsemde kendimden kıskanmakmıs. Her seferinde bıkmadan o yüze bakmakmış. Yerin doldurulamayacak kadar özel Nil. Anla artık beni. Unutmayacağım kadar özelsin. Seninle boyle küs olmak canımı en çok acıtan. Geç olan her şeyi yeni anladım. Herkesi kaybettim. En çok da seni. Bir şey de Nil. Nefesimin kaybettim. Boğuluyorum Nil." dedim.
"Daha fazla konuşma Oğuz." dedi arkası dönük halde.
"Neden Nil, neden?"
"Oğuz olmaz, olmaz iste."
"Bak sen bağımlı değilsin, ben ise seninle bitirmek istiyorum bu illeti."
"Bak ben kendime güvenmiyorum. Yeniden başlarım diye korkuyorum. Bunun içinde bi güvence yok elimde."
"Ya sen elimden tut benim gör, bak. Her şey eskisinden de güzel olacak."
"Sana sadece tek bi soru soruyorum?"
"Sor." diyorum.
"Ne olursa olsun, ne yasarsak yaşa asla ne sen ne ben buna kendimize zorlamayacağız. Donmeyecegiz Eros'a. Tamam mı?" diyorum
Gözlerim açılıyor birden. Nil ile tekrar olacak. Her şey en baştan. Ve de artık o benim.
Koltuktan kalkıp yanina gidiyorum ve yapışıyorum dudaklarına. Sımsıkı sarılıyorum. Cekiyorum içime kokusunu. Saçlarının her telini öpmek istiyorum.
Gözlerine baktığımda parlıyor içi. Kendimi görüyorum onda. Kalbim en son ne zaman bu kadar hızlı attı?
Uzun zamandır Nil'in gülen yüzüyle böyle olmamıştım.
*****
Sabah onun yanında uyanıyorum. Beni izleyen bir çift gözle karşılaşıyorum. Birbirimize kapılmışken kapı tıklatılıyor. Hemen koltuğa oturuyorum. Nil'de o sırada gel komutunu veriyor.
Kapıda Kerem.
"Oo gencler uyanılmış, hem de tüm gece uslu durarak uyanılmış."
Nil "Biz barıştık." diyor
Kerem "Oh be nihayet." ve "Şimdi kahvaltıya." diyor
Ben Nil'den önce çıkıyorum odadan ve Kerem'in peşinden asagiya iniyorum.
Nil'in Ağzından
Oguz'la barıştık fakat uzulmekten tekrar korkuyorum aslında. Ama seviyorum hem de çok. Pişman da değilim ama ne bileyim...
Giyinip kahvaltıya iniyorum. Mutlu bir sabah. Yani sanırım.
Babamın yanına oturuyorum. Hemen o gerekli soruyu soruyorum "Baba dünkü adamlar yakalandı mı?" diyorum.
"Henüz değil ama merak etme sana kimse zarar veremeyecek." deyip alnımdan öpüyor.
Sonra Oğuz ve Kerem'e dönüp "Kızımın doğum günü partisini düşünün siz beyler. Kizim reşit oluyor."
Oğuz'dan unuttuğuna dair küçük bir küfür geliyor. Ama benim anlamadığımı sanıp "Düşünmeye başladık zaten değil mi Kerem?" diyor kolunu durtukleyerek.
Kerem de bozuntuya vermemek için "Evet." deyip tebessüm ediyor.
Bende "Hey isterseniz mekanı da söyleyin." diyorum. "Her şeyi soylicekseniz bıraksam."
"Kız haklı Oğuz. Hadi biz kalkalım. İşlerimiz var da Oguz'la." diyor Kerem.
Evden çıkıyorlar. Beni de disari cikmayan için tembihliyorlar.
Aslında doğum günü partim olmasa da olur. Başımda boyle bir bela varken ne gereği var ki.
Hepsi hevesli gibi duruyor. Aslında onları kırmamak için bir şey demedim ama umarım bisi olmaz.
*****
Ben ne giycem? Kendi doğum günümde ne giyeceğini bilmeyen Nil ile karşı karşıyayım.
"Nil?" diye dışarıdan sesi geliyor Aslı'nın.
"Gelebilirsin." diyorum kıyafetlerime göz gezdirirken.
İçeri geliyor ve oturuyor koltuğa. Elinde büyük bir kutu var.
Beni kolumdan çekip otutturuyor yanına.
"Nilcim al bu benden sana erken doğum günü hediyesi." deyip uzatıyor o kutuyu.
"Bu ne?" diyorum merakla.
"Aç kendin gör." diyor tebessümle.
Merakla açıyorum kutuyu. Gördüğüm şey beni mutlu ediyor.
Aslı'ya tesekkur ederek sarılıyorum.
Kutudan çıkardığım kırmızı elbiseyi aynadan üzerime tutuyorum.
Staples kısa sade ve güzel bir elbise. Zevkli olduğunu bir kez daha anladım Aslı'nın.
"Yakıştı." diyor.
Bana bir anne edasıyla yaklaşıyor. Bu beni rahatsız etmiyor. Daha çok beni mutlu ediyor. Beni kabullendi. Yani onu ilk zamanlar sevmezken benden vazgeçmedi, kin de beslemedi.
Evde ki bir arkadaşım gibi duruyor Aslı.
"İyi de ayakkabı gerekiyor bunlara." diyorum.
"Benim de eşyam kalmamış aslında. Alışverişe mi çıksak?"
Pesimde olan kişileri düşünerek izin vermez ki diye düşünüyorum.
"Çıkmamız tehlikeli olabilir. Yani en azından benim ki" diyorum.
"Şoförle gideriz." diyor
Mantıklı bir şey söylüyor. Neden olmasın ki?
Hazırlanmak için Aslı odamdan çıkıyor. Bende hazırlanmaya başlıyorum.
Lacivert kot ve sıradan bir beyaz tişört giyip koyunun parçalarını kıvirdıktan sonra kırmızı converselerime uyan kırmızı küçük yandan cantamı takıp çıkıyorum odadan.
Aslı da benim gibi giyinmiş. Alişveris sonuçta. Rahat olmak şart.
Kapıda şoför ve araba duruyor. Aslıyla arkaya biniyoruz. Şoföre istediği bir alisveris merkezine götürmesini söylüyor.
Araba duruyor. Sanırım burası.
Alışveriş başlasın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Aşk Masalı
RomanceGerçek aşk nedir? Ona zarar vermemek için ondan uzak ne kadar durabilirsiniz? Uzaktan sevmek aşkların en güzeli demek bu olabilir mi?