Sanirim insan oturunca bile yoruluyor. Oğuz'un beni getirdiği bu dağ evi şehir dışının dışında resmen.
Eda ve Berk de vardı. Oğuz'un annesi ve babası benim için bu evi kiralamışlar. Oğuz'un demesine gore burada rahatlayacakmışım. Sakinleşecekmişim. Üzülmeyecikmişim. İnsan annesinin ölümüne ne kadar üzülemez ki?
Eda ve Berk kalacağımız için bir kaç eşya getirmişti. Aslında bir kaç demek azdı. Koca bir bavul ve anlam veremediğim küçük bir kutu. Bavulun yaninda duruyordu.
Eda "Eşyalarını topladık." dedi gülümseyerek.
Berk "Babanlar biliyor burada olduğunu ve..." deyip başını aşağıya doğru indirip eliyle bavulun yaninda ki kutuyu gösterip "...ve baban bu kutunun sana ait olduğunu söyledi." dedi yüzünü elleriyle silerek.
Ben kutuyu almaya giderken Oğuz beni engelledi ve kendine çevirdi.
"Nil sonra bakarsın sevgilim." dedi. O kutuda ne olduğunu biliyordu sanki. Burada bir bilmeyen ben varım gibime geliyor.
"Simdi bakacağım Oğuz." deyip kutuyu aldım ve oturma odasında olan masaya koydum. Oturmakla zaman kaybı yasamak istemedim ve hemen ayakta durarak kutuyu açtım.
Yaptığım ilk aile resmim, ilk yürüdüğüme dair bir fotoğraf, annem, babam ve benim olduğum çekirdek mutlu aile karesi... Hepsini tek tek incelemek üzsede, göz yaşlarım yanağımdan aksa da bakmaya doyamıyordum. Sırayla incelerken baktıklarımı masaya koydum. Kutu boşaldı. Hayır kutu da Kızıma... diye bir zarf vardı. Annem bana ait olan eşyalarla doldurduğu kutuya öleceğini bilirmiş gibi bir mektup yazmış. Zarfı büyük özenle açıp içinden kağıt parçasını aldım. Ayakta durmaktan yoruldum sanarak sandalyeye oturdum. Katlanmış mektubu açtım. "Kızım sen benim için her şeyden, herkesten önce geliyorsun ve hep öyle olacaksın. Ne kadar kavga etsek de bu seni sevmediğim anlamına gelmez, gelemez. Babanla bir kaç sefer konuştuk. Oguz'la aranız arkadaşlık düzeyinde değilmiş. Baban da bu durumu istemiyormus. Aslı sana dile bile getirmiş ama sen benim kızım olduğunu belli etmissin, Oğuz'u çok sevdiğini ve ondan ayrılmayacağını soylemissin. Sen bakma babana. O seni paylaşmak istememiştir. Bu yüzden de benimle Amerika'ya gelmediğini biliyorum. Oğuz'u bırakmak istemediğinden. Aferin benim kızıma. Sevdiğin kişilerden vaz geçme. Benden de vaz geçme sakın kızım. Babandan da vaz geçme. Hatta Aslı'yı ve Kerem'i de sev. Ben burada iken onlar senin yanında olacağını unutma. Sana bu mektubu yazdım... Yazdım çünkü is yoğunluğu. Arayamaıyorum. Seni çok seviyorum kızım. Bana kızma Amerika'ya gittim diye. Unutma ki İstanbul da olmasam bile ben her zaman senin yanındayım. Ne zaman ihtiyacın olursa beni ara, hatta istersen yanıma gel. Oğuz da gelebilir. Seni çok özledim kızım. Hoşçakal..." yazmış anneciğim. Sessizce ağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Aşk Masalı
RomanceGerçek aşk nedir? Ona zarar vermemek için ondan uzak ne kadar durabilirsiniz? Uzaktan sevmek aşkların en güzeli demek bu olabilir mi?