Bölüm 12

57 0 0
                                    

Bölüm şarkısı

Yalın - Ki sen

"Eren bu konuşma saçma yerlere gidiyor. Ben gidiyorum. Beni rahat bırak" diye kaçamak bir cevap verdim.

Duygularım alt üst olmuştu. Ne hisettigimi, kime karşı, neye karşı... Napacaktım. Bu sefer neyi dinlemek gerek? Kalbimi mi, yoksa yaptiklarımı mı? Beynim durmuştu. Kararsızlıklar resmen beni boğuyor. İçim yanıyor. Canım acıyor. Güneş ne kadar parlasa da karanlık düşüncelerimi aydınlatamıyor. Zorlanıyorum her şeyde. Yok olmak istiyorum. Kimsenin varlığımdan haberi olmayacak bir yerde olmak istiyorum.

"Nil..." deyip soluk alıp verdikten sonra sakin ses tonuyla "...bitirelim, daha fazla üzülmeyelim." dedi. Ayrılmışmıydık. Üzülmem gerek, ortalığı yakıp, yıkmam gerekmez miydi? Neden susuyorum? "Ne?" dedim anlamamzliktan gelerek.

"Duydun işte." dedi ve "Bit-ti" deyip kelimeyi heceledi ve yanımdan gitti. Eren binaya geri dönüp arkasına bakmadan gitti. Bende merdivenlerin ortasında kalıp etrafa bakmaya başladım. Cebimden telefonu çıkarttım ve Kerem'i aradım. Başka kimseyle konuşamam. Şu an arkadaşım kalmadı. Ne Eren, ne Eda ne de Oğuz...

"Kerem nerdesin?"

"Okulda, dersim bitti eve gidiyordum. Noldu?"

"Ben-ben çok kötüyüm. Beni almaya gelir misin okuldan?"

"Tamam bekle hemen geliyorum."

Başım dönüyordu. Sebebini bilmediğim. Okul etrafımda dönüyordu sanki. Bulunduğum yere istemsizce cöktüm Merdivenlerde ki düz ve geniş olan basamağa ayaklarım geriye doğru kıvrılmış halde oturuyordum. Başıma hiç gitmeyecekmiş gibi bir ağrı girdi. Telefonumun çaldığını bile anlayamıyordum telefona baktığımda Kerem'in aradığını gördüm.

Kerem arıyor...

"E..efendim Kerem."

"Nil benim dersim çıktı ben gelemeyecegim bir problem olmaz dimi? Eğer olacaksa gelebilirim hemen."

"Yoo hayir gerek yok. Ben taksi çağırıp gidebilirim." deyip telefonu kapadım. Sesim çok zor çıkıyordu.

Merdivenin kenarında bulunan demirlere tutunup ayağa kalkmaya çalıştım. Öyle sıkı tutunuyordum ki ellerimde izi çıkarcasına. Zorlanarak kalktığım geniş basamaktan küçük basamağa doğru adım atmaya başladım. Her yeri çift çift görüyordum. Basmaya çalıştığım basamağı da bu yüzden geniş gormemden dolayı birden bos yere adım atıp dengemi kaybettim. Sayamadığım kadar çok basamaktan yuvarlanarak düştüm....

Oğuz'un ağzından

Hiçbir şey diyemez oldum. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Nil nasıl olur da gider. Başka bir okula. Hemde benim bilmediğim bir yere. En iyisi gidip onunla konuşmak olacaktı. Ön bahçeye doğru gidip Nil'i bulmam gerekiyordu. Binanın köşesinden döndüğüm de gördüğüm manzara korkunçtu. Nil merdivenlerin önünde yatıyordu. Olduğum yerde oylenecek kalıp onu izliyordum ne yapacağımı bilmeden... En iyi onu alıp hastaneye götürmek olacaktı. Etrafta kimse yoktu. Nil'in yanina gidip kucağıma aldim otoparka doğru götürdüm. Başı kanıyordu ve kollarında onemsiz sıyrıklar vardı. Başının kanaması beni tedirginlestirmişti. Hemen arabaya götürdüm. Onu arka koltuğa yatırdım ve kendim de hızlıca direksiyonun olduğu koltuğa oturup hızlıca arabayı sürmeye basladim. Öyle hızlı sürüyordum ki kaza bile yapabilirim de düşünüyordum. Arabayı dikkatlice sürmeye devam ederken Nil'den bir sayıklama sesi geldi 'Oğuz bırakma beni' dedi. Nil'in nasıl olduğuna bakmak için 3-4 saniyeliğine ona bakıp önüme geri döndüm ve "Burdayım karemelo, burdayim." deyip arabayı daha hızlı sürmeye devam ettim. Nasıl olmuştu bu. Nasıl düşerdi. Nihayet hastaneye gelmistim. Arabadan inip acil kapısının önune geçip "Yaralı var cabuk yardim edin" diye bağırdıktan Nil'in yattığı yerin kapısından gelip onu kucağıma aldım ve hemşirelerin getirdiği sedyeye yatırdım. Telaşla muayene etmek için bir odaya aldılar.

Bir Küçük Aşk MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin