Dinleyin! Tom Odell- I Know
••》7.Bölüm《••
Gözlerimi kapıyorum ve çok geçmeden açıyorum. Bunu yüzüncü kez yapıyor olabilirim galiba. Yağız ve o kendinden büyük egosu beynimi kemiriyor. Onca yaptıklarından sonra hep haklı çıkmayı başarıyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Bu gerçek bir intihar sebebi!
Bu gece ne kadar da uzadı birden... Saatler resmen yıla dönüştü. Kim acaba sevgilisi? Hiç bahsetmedi de... Hayır onu geçtim Lina'da bir şey söylemedi. Yani onun gibi çenesi düşük bir kız... Güzel mi ki?
Asya bazen çok saçmalıyorsun varya!
Ay canım sen çok biliyorsun çünkü...
Bir kere güzel olmasa Yağız onunla çıkar mıydı? He? Sence bunu gibi saçma bir soru olur mu?
Ya sanane! Sen karışmasana bana!
Ve işte delirdiğim o an!! Kendi kendimle kavga da ettim ya, aferin bana! Hem bir kere Yağız bunu hakketmiyor. Yani benim kendi kendimle bile kavga etmeme deymez o... Ah! Ne diyorum ben? Biri beni susturabilir mi acaba?
Kendimi kasarak gözlerimi kapadım. Ve bu sefer sonuncu olmasını dileyerek gözlerimi açmadım. Bedenim hafiflemeye ve vücudum uyuşmaya başlayınca kendimi uykunun yumuşacık kollarına bıraktım...
***
(Yağız'dan)
Sabah uyandığımda Simge'nin neredeyse üzerime çıkmış olduğunu farkettim. Onu uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktım ve banyoya girip kısa bir duş aldım. Çıktığımdaysa Simge yatakta değildi ve bende kendimi kasmayıp odamda giyindim. Aşağıya indiğimde herkes masadaydı.
"Günaydın ailem." diyerek Simge'nin yanındaki boş yere oturdum.
"Ve günaydın sevgilim..." deyip onun yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Saniyesinde yanakları pembeleşmişti. 2 yıldır çıkıyor olmamıza rağmen hâlâ ailemden utanıyordu.
"Sana da günaydın Yağız." diyerek önündeki tabağından bir şeyler ağzına attı.
Onun bu hâllerine gözlerimi devirirken bende bir şeyler yemeye başladım. Onu seviyordum, ve benden kaçıyormuş gibi davranmasına tahammül edemiyordum.
Çalan kapıyla beraber Lina ayağa kalktı ve kısa bir konuşma yaptı. "Asya'dır. Kahvaltıya çağırmıştım. Sorun olmaz değil mi anne?"
"Tabi ki olmaz. Gelsin tatlım."
Asya mı? Sabahın köründe mi? Cidden mi? Ah! Hiç çekemeyeceğim...
İçeriye girdiğinde ona göz ucuyla bakıp yemeğime devam ettim. Her zamanki gibi yok denilecek derecede bir şort ve t-shirt giymişti. Bu kız her seferinde giyinmeyi unutuyor bence...
"Günaydın herkese..."
Annem, babam ve Lina ona "Günaydın" derken Simge ve ben yemeğimize devam ediyorduk. Simge ayağa kalktı ve Asya'ya elini uzatarak "Ben Simge." dedi. Asya'da kendini tanıttıktan sonra Simge tekrar yanıma geldi. O sırada Lina'nın "Simge Yağız'ın sevgilisi..." dediğini duydum. Kendisi benim kadar sevmiyordu Simge'yi. Belki bana gıcıklığındandır bilmiyorum ama bunu da tiksinerek söylemişti.
Asya'ya baktığımda bana dik dik bakıyordu. Simge'ye bakması gerekmiyor muydu bunun? Kafamı sallayıp ne var temalı bir bakış attım. O da sertçe sandalyeyi çekip karşıma oturdu. Aile sohbetlerine her zamanki gibi katılmamıştım. Genelde sohbetlerimin çoğu Simge'yleydi.
Masadan kalkınca beraber benim odama geçtik. Simge'de gitmek için eşyalarını topladı.
"Görüşürüz aşkım..." Dudaklarına uzandığımda kendini geri çekti.
"Görüşürüz..." Kapının kapanma sesini duyduğumda gözlerimi sabitlediğim duvardan ayırdım. Artık bu kızın bu halleri fazla olmuştu! Yumruk yaptığım elimi duvara sert bir şekilde geçirdim ve bağırdım.
Kapımı açıp aşağıya indim. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Mutfağa gittim ve dolaptan bir bira aldım. Mutfaktan çıkarken sert bir şekilde biriyle çarpıştım. Çığlığın sahibini anlamam uzun sürmedi.
"Ya sen hep böyle öküz müsün?"
"Asya çekil!"
"O ne elindeki? B-bira mı o? Sakın onu içeceğini söyleme..."
"Ne içmesi canım. Bira hiç içilir mi? Banyo yapacağım birayla ondan aldım. Manyak mısın kızım sen?"
"Yağız içme o pis şeyi..."
"Asya sana sormayacağım."
"Ya tamam ben ne dersem diyeyim sen beni dinlemeyeceksin ama onu içince her şey geçecek mi? Her neyse derdin, o birden yok mu olacak? Hayır. Sadece kendine zarar vermiş olacaksın..."
"Bak. Ne güzel söyledin... Sen ne dersen de, seni dinlemeyeceğim!"
"Anlat bari..."
"Seni ilgilendirmez!"
"Öleyim mi meraktan?"
"Her ne yapıyorsan yaparsın ama şu an yapman gereken tek bir şey var. O da buradan yokolmak!" dedim ve omzundan onu kenara ittim. Merdivenleri çıkarken peşimden geldiğini tıkırtıdan anladım.
Bu kızın derdi ne? İnatçının teki ve her şeye burnunu sokuyor. Bir gün kalbini çok fena kıracağım. Tabi ya... O gün neden şimdi olmasın?
"Ne yapmak istediğini anlayamıyorum! Her şeyi öğrenmek, her şeyi bilmek istiyorsun ama bu mümkün değil! Bana bak prenses, bana bulaşırsan canın yanar. Anladın mı bunu? Seninle sadece oynuyorum anlamadın mı hâlâ? Her şeye iyi yönünden bakmaya çalışmaktan da vazgeç! Şimdi odamdan defol!"
Dediklerim üstüne gözleri dolmuştu ve arkasını dönüp giderken birden durup tekrar yanıma geldi.
"Ne yaparsan yap umrumda değil tamam mı? İstersen kır, istersen üz, istersen oyna... Senin kadar duygusuz olamadığım için üzgünüm! Ama bende böyleyim işte... Öküzde olsan senin düşüncelerini umursuyorum! Belki yaşadıkların çok büyük olabilir ama acısını benden çıkaramazsın! Sende bunu anla!"
"Beni umursama! Ben herkese böyle davranırım, seninde diğerlerinden hiçbir farkın yok. Sen, benim için, hiçbir şey ifade etmiyorsun!"
"Senden nefret ediyorum..." derken ağlamaya başlamıştı.
Tamam, bu tahmin ettiğimden de kötü olmuştu. Ama benim üstüme bu kadar gelmemesi gerekiyordu.
Asya gitmek için hamle yaparken onu kendime çektim. Aramızda çok çok az bir mesafe kalmıştı.
"Özür dilerim."
•
Pazar bölümümüz geldi... Yağız'ın özür dilemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Peki sizce Asya ne tepki vermeli?
Salı günü YB de görüşmek üzere minnaklar>~<
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Olsun• RİBÖ
Teen FictionBir öküz ve bir prenses, aynı ortamda ne kadar durabilir? • Babasının iş durumları yüzünden Ankara'dan İstanbul'a gelen Asya, bu koca şehirde burnunun dibindeki ruh ikizini bulabilir mi sizce? Peki bu ruh ikizi bir öküzse? • |24.08.2015|