Merhaba arkadaşlar, bu bölümü yazalı bayağı oluyor. Sonraki açıklamayı okumayı mutlaka okuyun...
Keyifli okumalar. Şarkı seçimi size kalmış^^
••>20. Bölüm<••
Çantamdan telefonumu çıkarmam yaklaşık iki dakikamı alırken kulağıma götürmeden açmıştım.
"Efendim Ufuk?" dedim bıkkın bir sesle. Çantamın fermuarını kapamaya çalışırken merdivenlerden inmek o kadar kolay değildi.
"Daha gitmedim, hatta şu an kapının önündeyim. Bakınca ararım..." diyerek konuşmayı kısa kestim ve telefonu kapadım.
Kapıyı çaldığımda pek beklemeden Lina açmıştı. Benim gibi telaşlı gözüküyordu. "Lina? Senin yatıyor olman gerekmiyor muydu?" diye sordum şaşırarak.
"Aynen öyle olması gerekiyordu ama Lina Hanım'ın daha önemli işleri var..." diyerek arkadan çıktı Can.
"Ya aşkım n'apabilirim? Zaten kaza yüzünden ertelendi sınav, bu da son şansım. Kaçıramam." dedi Lina. Ne ara olduğunu bilmesemde bir şekilde hastaneden sevgili olarak çıkmışlardı. Henüz ne ara olduğunu çözemedim evet...
Hastaneden çıkalı üç gün olmuştu. Yağız'da, Lina'da evde ıstırahatteydi. Bende hergün okul çıkışı alelacele gelip elimden geldiğince onlara yardımcı oluyordum. Gelme amacım tabi ki Lina'ydı saçmalamayın.
Şimdiyse, yine bir okul çıkışıydı ve giyinip hemen yine onlara gelmiştim. Ve bugün farklılık olarak Ufuk gelecekti. Onların da arası düzelmiş sayılırdı. Hastanede kaldığımız bir gün içerisinde Yağız ona kan verenin Ufuk olduğunu öğrenmişti. Simge Yağız'ın dibinden ayrılmamış ve refakatçi kalmıştı.
Bana da oradaki bir hemşire bir oda ayarlamıştı sağolsun. Simge uyurken gizlice girip Yağız'ı seyretmiştim biraz. Yağız'ın anne ve babasının durumlarıysa gayet iyiydi. Hatta onlar işe bile gitmeye başlamışlardı.
Simge, Yağız hastaneden ayrıldıktan sonra uğradı mı pek bilmiyorum. Ama ben varken hiç görmemiştim onu. Ki ben her dakika yanlarında olduğuma göre, evet kesin gelmemişti.
"Ne sınavı bu?" dedim içeri girerken. Elimde tuttuğum montu askıya astım.
"Ehliyet sınavı! Ya bilmiyorum, Yağız'ın varsa benimde olmalı diye düşündüm ama... Pek kolay olmadı nedense."
"Kendini Yağız'la bir mi tutuyorsun?" dedim tek kaşımı kaldırıp.
"Birileri benim dedikodumu mu yapıyor?" Arkamı döndüğümde Yağız'la karşılaştım. Merdivenlerden inip yanımıza geldi.
"Birileri yatağından niye çıkıyor?!" diyerek çemkirdim.
"Ee... Biz gidelim, sizde artık... N'aparsanız yapın canım. Yürü kadın, ya daha benim bile ehliyetim yok sana ne oluyorsa." Birbirlerini iterek sonunda kapının dışına çıkmayı başardılar. Kapı kapandığında aniden Yağız'a döndüm. Ağzımı açmama gerek kalmadan hızlı adımlarla odasına yönelmişti zaten.
***
Elimdeki tepsiyi Yağız'ın gözüne sokarcasına ittirdim.
"Ne bu?" dedi yatakta doğrulup.
"Neye benziyor?" dedim onunla aynı anda tepsideki tabağa bakarken.
"Hmm... Bir çeşit... Suyla karıştırılmış baharat. Buldum! Baharat suyu!" Gözlerimi kısarak ona baktım.
"Tamam tamam..." derken gözlerim eski hâlini almıştı.
"Su çorbası! Bak bu doğru ama..." deyince baygın baygın bakmakla yetindim. Gayette çorbaya benziyordu ayrıca. Sadece, ayarını tutturamamış olabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Olsun• RİBÖ
Fiksi RemajaBir öküz ve bir prenses, aynı ortamda ne kadar durabilir? • Babasının iş durumları yüzünden Ankara'dan İstanbul'a gelen Asya, bu koca şehirde burnunun dibindeki ruh ikizini bulabilir mi sizce? Peki bu ruh ikizi bir öküzse? • |24.08.2015|