Little Mix-Towers dinleyin...
••》8. Bölüm《••
Kimimiz için bazı şeyler çok zordur. Bazen, diğerleri için hiçbir şey ifade etmeyen o küçük cümleler, bazılarının dünyasını değiştirir. İşte o iki küçük cümle, benim umut kaynağım olmuştu...
Özür dilerim...
"Ne yani senden özür mü dileyim? Ben? Yağız Görgün."
Bunu diyen o çocuk, şimdi benden özür diliyordu.
Gerçekten hayat çok garip, insanlar çok garip... Bazen beni yorsalarda, böyle güçleniyorum demek ki...
"Gidiyorum ben..."
"Asya lütfen... Konuşalım hadi gitme."
Bu sefer bağırmayacaktım. En kısık ses tonumda konuşmaya başladım.
"Yağız, beni yoruyorsun... Benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun diyorsun, sen benim bir hiçsin diyorsun, seninle sadece oynuyorum diyorsun ve gitme kal diyorsun. Sen, benimle, bir oyuncak gibi oynuyorsun. Sana istediğini veremem. Benden uzak dur, Yağız Görgün."
Bazen, yaşamanız gerekenler vardır. Ne kadar onlardan kaçmaya çalışsanızda, peşinizi bırakmaz... Eğer kaderinizde varsa... Önce veya sonra, hiçbir şey farketmez. Siz onu engelleyemezsiniz, ve korkulu rüyanız gerçekleşir.
Peki iyileşmek o kadar kolay mıdır? Bir iki sözle kırmak kolayken, aynısı iyileşmek içinde geçerli midir? Her seferinde güçlenir mi insan? Yoksa yıkıldığı bir noktada var mıdır?
Evin kapısına geldiğimde buruk bir gülümse oluştu yüzümde... İlk geldiğim gün her şeyden, herkesten nefret ederken, şimdi onları gerçekten sevmeye başlamıştım. Bu evi bile seviyordum mesela. Ama daha her şey düzene girmemişken, yine aynı sonla buluşuyordum.
Eve girdiğimde Can her zamanki gibi ders çalışıyordu. Babam ve annem işte, ve ben koca evde tek başıma. Salona geçip kendimi koltuğa attım. Telefonumu çıkarıp dün tanıştığım arkadaşımı aradım.
Birkaç çalış ardından açmıştı.
"Ciddi misin? İlk arayan taraf ben olurum diye düşünüyordum..."
"Kararımı verdim. Hatta müsaitsen bugün bile gezebiliriz."
"Tabi, tabi müsaitim. Ben gelip seni alayım o zaman. Hazırlan sen..."
"Tamam, görüşürüz."
"Görüşürüz."
Kapanan telefon görüşmesi ardından kendimi odama attım. Güzel bir şeyler giymem gerekiyordu. Ama gerçekten hiç ama hiç keyfim yoktu. Bu zor zamanlarımın tek kurtarıcısı olarak Hande'yi aradım. Bekledim, bekledim ve bekledim. En sonunda o gıcık sesi duyduğumda telefonu kapadım. Al işte. Şimdi ne yapacaktım?
Kendimi yatağa sırt üstü attım. Birkaç saniye sonra kapım çalınınca kendimi yatakta doğrulttum.
"Gel."
Kapımın ardından Lina çıkmıştı. Tabi kızı orada öyle bırakıp gitmiştim.
"Asya. Tatlım iyi misin?"
"Pek değil..."
"En son Yağız'laymışsın, eve gittiğini söyledi. Ne oldu, bir şey mi var?"
"Var." Ah kime ne anlatıyorum?! Kıza ikizini şikayet edecek değilim ya...
"Ufuk aradı. Buluşacaktık da, hazırlanmak için geldim..."
"Yoksa Ufuk ve sen..."
"Lina sakın o cümleyi tamamlayayım deme!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Olsun• RİBÖ
Teen FictionBir öküz ve bir prenses, aynı ortamda ne kadar durabilir? • Babasının iş durumları yüzünden Ankara'dan İstanbul'a gelen Asya, bu koca şehirde burnunun dibindeki ruh ikizini bulabilir mi sizce? Peki bu ruh ikizi bir öküzse? • |24.08.2015|