B11-Şimdi Ne Yapacağız?

226 20 2
                                    

Çoğu kişi yeni bölümü cumartesi filan bekliyor olabilir ama böyle daha iyi diye düşündüm. Bende de çok bölüm biriktiğinden düzenlemeleri yapıp bir iki güne yayınlarım.

İstediğiniz gibi  bir bölüm olmuştur umarım. Herneyse, keyifli okumalar-,-

••》11.Bölüm《••

(Asya'dan)

Taşlar teker teker yerine oturuyor artık. Aslında şimdi anlıyorum. Yani öküzde olsa Yağız'ın da bir gideri var. Barış desen, onun bin katı. Ve bu aradaki kan bağı yüzünden... Şimdi her şey daha net gözümde.

Yağız ve Lina'nın Barış'ın kuzeni olduğunu anlayalı henüz dakikalar geçti... Şu an Yağız'ın yanındayım, harika değil mi? E sonuçta Barış'ın yanına geçemezdim. Bu yüzden tek boş yer olan Yağız'ın yanına geçmiştim.

Göz ucuyla ona baktığımda kıkırdadığını farkettim.

"Ne gülüyorsun?"

Yalandan öksürdü ve yüzünü ciddileştirdi.

"Ne gülmesi? Peh!"

Kaşımı kaldırıp ona bakarken suyumdan bir yudum aldım.

"Neden beni Hande'yle daha önceden tanıştırmadın? Baksana şu güzelliğe..."

Sorduğu soru karşısında boğazıma kaçan su ardından öksürmeye başladım. Etrafa elimle bir şey yok hareketi yaparken Yağız'ın daha çok güldüğünü farkettim. Kendime gelince derin bir nefes aldım.

"Artık evinde... Değil mi? Ne yaparsan yaparsın artık!" Sinirden titrettiğim ayağım ve bir karış olmuş yüzüm eşliğinde yemeğimi yemeye başladım.

"Masa mı titriyor?" diyen Bilal amcaya döndüğümde Yağız bir bana bir de bacağıma bakıyordu. Aniden bacağımı durdururken Yağız devreye girdi. Babası yerine bana bakarak konuşuyordu.

"Yok babacığım. Sana öyle gelmiştir..."

Herkes yemeğine devam ederken bende önüme döndüm.

"Şimdi biz hepimiz aynı okulda mı okuyacağız?" dedi Hande.

Ağzımı açmış cevap verecekken yine Yağız konuştu.

"Evet Hande'ciğim. Umarım... Senle ben aynı sınıfta oluruz. Yani, oluruz değil mi baba?"

Hande kızarıp bozarırken ağzıma koca bir kaşık dolusu pilav attım.

"Sizi ayırmayı düşünmüyorum çocuklar..."

Harika!

Bir kaşık daha ağzıma tıkarken, henüz diğerini yutmamış olduğum aklıma geldi. Ama yine de onu da tıktım.

"Asya? Boğulacaksın, farkında mısın?"

Barış'a baktığımda dolu ağzımla konuşmaya başladım.

"Boğolmom son morok otmo!" Ağzımdakilerin hepsini yutmaya çalıştığım için boğazım acımıştı. Elimle boğazımı tutup sızlanırken ayakta dikilen Yonca'ya "Çok güzel olmuş pilav... Elinize sağlık."  dedim.

Resmen gözümden yaş gelmişti...

"Yarın bir şeyler yapalım mı? Ne dersiniz?" dedi Yağız. Ay bu akşam ne kadar çok konuştun sen ya...

Barış "Olur valla kuzen. Buraları gezdirirsin bize..." derken Hande mızmızlanarak bana döndü ve "Ama Asya'da gelsin, lütfen..." dedi ve Yağız'a bakıp dudak büzdü. En yakın arkadaşım olmasa şu an onun o dudaklarını alıp... Neyse.

"Gelmek ister misin?"

Yağız'a döndüm. Ardından da "Tabi. Neden olmasın!" dedim gülümseyerek. Vakit intikam vakti arkadaşlar... Hemde bir taşla iki kuş olarak... "Hatta ben Ufuk'u arayayım, o da gelsin..."

Dediğim üzerine Yağız'ın yüzü düşerken, Barış mal mal bakmakla meşguldü. Tamam. Şu ikinci kuş fazla beyinsiz olabilir, ama dikkatinizi çekerim. Kuş beyinli! Mâdem öyle, onun da ipini yarın çekeriz...

Yağız "Belki işi vardır çocuğun nereden biliyorsun?" diye dişlerinin arasından konuştu.

"O beni kıramaz tatlım..." Şimdiyse sıra Hande olayına gelmişti.

"Ha bu arada... Hepimiz toplanmışken Simge'yi de çağır, olur mu Yağız'cığım?"

Yalandan gülümseyip bana bakarken kafa salladı.

"Ee... Bir şey sorabilir miyiz? Ufuk kim? Simge kim? Neden bizimle geliyorlar?" diyen Yusuf'a baktığımda gülümsemem daha da artmıştı.

"Simge Yağız'ın sevgilisi. Ufuk'ta...-"

"BENİM arkadaşım!" deyip 'benim'e vurgu yapmıştı Yağız.

Sırıtıp göz ucuyla ona baktım ve masadan kalktım.

"Size afiyet olsun." diyerek içeri geçtim ve banyoya girdim. Kapımı kaparken bir el buna engel olmuştu. Gözlerimi ona çevirdiğimde beni iterek içeri girdi ve kapıyı kapayıp kilitledi.

Gözlerim yuvalarından çıkarken, bana yapacaklarının kafamda koca bir listesini oluşturmuştum...

"Ne oluyor be? Niye kitliyorsun ki kapıyı? A-açık kalsın ceyeran yapar..." dedim ve gözlerimi Yağız'a diktim.

"Ufuk seni niye kıramaz? Sevgili misiniz ki seni- Ah tabi ya! Sevgilisiniz siz!"

"Sanane canım. Benden sanane!"

"Arkadaşımın iyiliğini düşünüyorum sadece! Senin gibi bir cadıyla başı dertte olur!"

"O zaman bu durumda benimde Simge'ye acımam lazım değil mi? Senin gibi bir öküzle iki yıl geçirmiş. E kız geçte olsa anlamış senin ne mal olduğunu, ondan kaçıyor demek ki!"

Lafımı bitirmemin ardından "SİMGE BENİ SEVİYOR!" diye kükredi.

"Sen öyle san Yağız! Lina bana her şeyi anlattı. Senin yaptıklarından sonra, bu bile az!"

"O bir kazaydı, tamam mı?!"

"Kızın kardeşi senin yüzünden yürüyemiyor! Seni hâlâ sevdiğini mi düşünüyorsun?"

"SARHOŞTUM!"

"Ama bu onun umrunda değil! Sonuç olarak kardeşi hep böyle kalacak! SENİN YÜZÜNDEN!"

"Bak biz o konuyu çoktan aştık tamam mı? Simge beni affetti, ve hâlâ benimle birlikte. Beni, seviyor."

Lina Ufuk'la buluşmamızın ardından, ve Yağız'ın çaldığı ilk öpücüğümün ardından ertesi sabah bize gelmişti ve ona her şeyi anlatmıştım. Yağız Simge'nin erkek kardeşine bir kazada çarpmış ve ardında yapılan müdahelere rağmen çocuk bir daha yürüyememiş. Lina Yağız'ın Simge'yi sevmediğini söylüyordu, yani vicdan azabı yüzünden onunla beraber olduğunu ve herkese onu sevdiğini söylüyor demişti. Simge'nin onu sevmediği bâriz ortada, ama neden hâlâ Yağız'la olduğu konusu kesin değil.

Lina'nın tahminiyse, maddi durumları yüzünden onunla birlikte olduğuydu. Ve Yağız'a bazen duygu sömürüsü yaptığından Lina ondan nefret ediyormuş.

"Peki sen?" Gözlerimi ondan ayırıp başka yerlere çevirdim. Diyeceği karşısında duygularımı kontrol edemeyebilirdim.

"Dolu mu?"

Sesin geldiği yöne, yani kapıya gözlerimizi çevirdiğimizde, ardından dehşetle tekrar birbirimize döndük. Şimdi ne yapacağız?

Sizce kapıdaki kim?

Peki Asya'lar oradan nasıl gözükmeden kaçakacak?

Asya ve Yağız arası nasıl gidiyor?

Öneri ve şikayetleriniz varsa bekliyorum. Dediğim gibi bir kaç güne yeni bölümle gelirim. Sizi seviyorum ballar♡


Aşk Olsun• RİBÖHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin