Önemli: Lütfen bölümü Humeyra'nın Amerika'da yetişmiş bir Hrıstiyan olduğunu göz önünde bulundurarak okuyun. Önyargıya kapılıp, hakaret ediyorsun ve inançlara saygı duymuyorsun gibi düşüncelere kapılmayın; kızımız zaten çarşafa karşı bayağı önyargılı. Kulaktan dolma bilgilerle konuştuğunu bildirmek isterim. Zaten Khalil'de gerekli açıklamaları yapıyor. Beni yanlış anlamanızı istemem. Ben sadece, hazır elimde fırsat varken ve ben bu gibi önyargıların içinde büyümüşken, sözde Hrıstiyanların biz Müslümanları nasıl gördüğünü olabildiğince gerçekçi aktarmaya çalışıyorum. Ve bunu da elimden geldiğince diyaloglara yansıtmaya çalışıyorum. Sevgilerle :) Bana bu bölüm yardımcı olan @Özkan Sessiz Çığlık'a kocaman teşekkür ediyorum. :*
Khalil sarhoş bile olsa, ağzında bırakılan tadı hayatta unutmazdı. Genç kadını da bu yüzden öpmüştü. Kadınsı yumuşaklıklardan aldığı tadı unutması mümkün değildi. Öyleyse neden bu tadı ilk defa tadıyormuş gibi hissediyordu? Alkol feci çarpmıştı demek ki. Dudakları, her gün dokunmayı arzulayacak kadar lezzetlilerdi. Bir eroinmanın kolayca bağımlışı olabileceği bir tattı. Karşılık alabildiği için de ayrıca mutluydu. Onu ürkütmemek için çok çabalıyordu.
Humeyra yol boyunca etrafını ilgiyle izlemişti. İlk defa sarayın dışında, medeniyete adım atıyordu. Hava oldukça sıcaktı ama arabadaki klimadan bunu fark ettiği söylenemezdi. Az sonra bindikleri araç kocaman bir AVM'nin önünde durduğunda dönüp Khlail'e baktı.
"Geldik mi?"
"Geldik." Demişti adam arabadan inerken. Az sonra kendi kapısı da açılmış ve yere bakan şoför eşliğinde arabadan adımını atmıştı. Başını kaldırıp yüksek binaya baktı. Güzel bir yere benziyordu ama tedirgindi. Khalil'in onu nereye getirdiğinden hâlâ haberi yoktu. Gerçekten de o bahsi geçilen müstehzi eşyaları burada almayacakları ne malumdu? Kaşlarını çatarak arkasını döndü ve Khalil'in neredeyse içeri girdiğini görünce koşarak peşinden gitti.
Lüks bir mağazanın içine adım attılar. Kapıdan vuran klima kadının saçlarını hafif uçurtmuştu. Etrafına şöyle bir göz gezdirince hafif şaşırdı ve rahatlığını gösteren derin bir nefes aldı burun deliklerinden. Khalil ondaki bu değişkliğe endişelenmişti. Ciddice sordu. "Başına güneş mi geçti?"
Adamın çatık kaşlarını gülümseyerek karşıladı. "Hayır. Sadece beni böyle bir mağazaya getirdiğin için rahatladım." Dedi ve etrafına bakarak yürümeye başladı. "Sandım ki, beni sadece çarşafların bulunduğu bir demode dükkana sokup, beğenmemi söyleyeceksin."
Khalil gülümseyerek onun arkasından gitti. Onun ilgisiz olmasını kendisine –şu durumda- küfür olarak saymıyordu. Aslında pekâlâ neden bahsettiğini biliyordu. Yakışıklı yüzü krunaz bir gülümsemeyle aydınlanmıştı evden çıkmadanki hallerini düşününce. "Ben bir prensim. Elbette seni lüks mağazalara götüreceğim. Ayrıca şu çarşaf fobini anlayamıyorum, sevgili karıcığım." Dedi alayla. Öte yandan karısının çarşafa karşı olan tutumunu biliyor ve hakkında tiksintiyle konuştuğunu hatırlıyordu. Düşüncelerine bile hakimdi batının pis yüzü ve onu değiştirmek hiç kolay olmayacaktı.
"Saçma bir kıyafet. Kadının bütün güzelliğini örter gibi. Ne anladım ki o zaman kadınlıktan?" dedi omuz silkerek. Turistik bir mağazaya gelmişlerdi ama yine de kıyafetler oldukça gelenekseldi.
"Kadınların neden çarşaf giydiğini biliyor musun?"
Kaşlarını çatarak düşünmeye başladı Khalil'in sorusunu. Hiçbir fikri yoktu. "Arap ülkelerinde moda bu yönde sanırım."
Khalil gülümsedi. Mantıklı düşünme çabası takdir edilesiydi. "Hayır." Dedi ve onu nazikçe kolundan tutarak elbiselerin olduğu reyona götürdü. Gözüne çarpan açık kahverengi elbisenin ona yakışacağını düşünmüştü. "Kadınların çarşaf giyme nedeni sandığının aksine moda olduğu için değil, inançları için. Vücut hatları belli olmamaları için. Kadının tek bir saçının teli bile görünmemesi için."