Multimedyada yeni afişimiz var. :)
"Khalil, bunu giymek istemiyorum ama ben." Kocasının elindeki elbiseye baktı. Yüzü, berbat bir görüntüyle karşı karşıya kalmış bir kadının ifadesini taşıyordu. Omuzlarını silkti. "Çok demode."
"Sen nerenin mankenisin de demode diyorsun." Dedi adam sertçe. Elindeki elbiseyi karısına fırlattı ve kaşlarını çattı. "Alt tarafı Humeyra'sın, giy şunu. Acelemiz var."
Kadının üzerine fırlatılan elbise yerde yatıyordu. Humeyra ise şaşkınlıkla kocasına bakıyordu. Kollarını göğsünde bağladı ve tek ayağını yere vurmaya başladı. "Beni kızdırma Khalil, asileşirim!" Onun küçümseyen bakışlarına ve sözlerine karşın verebileceği cevap sadece bir tehditti. Çünkü asileşmek en iyi yaptığı şeydi ve bu konuda kendine güveniyordu. Üstelik Khalil'e, en azından biraz uysal olmaya çalışacağına dair söz vermişti.
"Şu an çok uysalsın, maaşallah!" Dedi sinirle, yüksek sesle konuşurken. Sonra arkasını döndü ve kapıya yürüdü. Çıkmadan evvel "Beş dakika içinde elbiseyi üzerinde göreceğim." Ardından kapıyı sertçe çekip çıktı. Onunla daha fazla ilgilenmek istemiyordu.
"Sen görürsün." Humeyra elbiseyi yerden aldıktan sonra yatağın üzerine bıraktı. Bir adım gerileyip, ellerini yanlarına koymuş ve önünde duran turuncu, sade elbiseyi izlemeye başlamıştı. Üzerinde bir tane bile motif yoktu. Dolabındakilerin yakası işlemeliydi en azından ve albenisi vardı. Bu uzun elbisenin hiç gideri yoktu. "Çok çirkinsin, kusura bakma da. Seni, üzerine para verseler giymem ben." Derin bir nefes aldı ve dolabına doğru yürüdü. İçinden dikiş malzemeleri olan bir kutuyu alıp, açtı ve yatağa bıraktı. En üstte duran makası aldıktan sonra da kumaşa mahvetmeye koyuldu. "Alt tarafı Humeyra'yı göstereceğim ben sana, prens bozuntusu."
Khalil onlara eşlik edecek korumaları da ayarladıktan sonra tekrar yatak odasına gitti. Bu günü bir an evvel tarihe gömmek istiyordu. Babası, Sultan'ın emri üzerine ülkenin önde gelen Dini Aileleri ile teker teker tanışacaktı Humeyra. Tabii kadınları ile. Sultan, gelininin yeteri kadar edep ve ahlak kurallarına hakim olmadığını düşünsede, bu işi daha fazla uzatmak istemiyordu. Prensin karısı ve gelecekteki torunlarının varisi olarak bir an evvel ülkede tanınması ve 'kabul' görülmesi gerekiyordu. Bunun için de evvela Dini Aileler ile tanışıp, kaynaşacak, ardından da halka takdim edilecekti.
Ancak Jalal ile karşı karşıya gelecek olması canını sıkıyordu.
Düğünleri aile ve saray halkı arasında, küçük bir törende yapılmıştı. Bu evliliğin aceleye geldiğini Khalil de biliyordu ama bunun ardındaki sırrı hâlâ çözememişti. Derin bir nefes aldı ve tuttuğu kolu kıvratıp, odadan içeri girdi.
Kalakalmıştı.
Kapının ağzında, bir eli kapının pervazında, bir diğeri de kapının kulpunda karısının muhteşem derecede ateşli görünümünü izliyordu. Getirdiği elbiseden eser yoktu! Etek bou kısaltılmış, uzun kollar yerine sıfır kollar gelmiş ve sanki etek boyu şu an çok uzunmul gibi bir de yırtmaç kesilmişti.
Sinirle dişlerini sıktı ve kapıyı çarpıp içeri girdi. Humeyra yerinden sıçrayarak arkasını dönmüştü. Gelenin Khalil olduğunu görünce gülümseyerek ona baktı. Bir eli belindeydi. "Nasıl? Benzemiş miyim Victoria Secret mankenine?" hafif sağa sola dönerek adama elbisesinin yeni formatını gösteriyordu.
"La ilaha illallah! Kadın." Eliyle yüzünü sıvazladı ve başını yukarı kaldırdı. "Suçum neydi de böylesine büyük bir belâ verdin bana."
"Kaderine isyan mı ediyorsun? Ne kadar günah." Kıkırdamasını bastırarak Khalil'in sertleşen yüzüne baktı. "Eğer kaderimdeki gerçekten sensen..."