Kızlar, bölüm çok kısa biliyorum ama kitabın son okuması ile uğraşıyordum. Yenice bittim sayılır ve biter bitmez de hikayeyi yazmak için laptopa geçtim. Gece uzun olsaydı bölümün tamamını yazar, yüklerdim, ama sabah stajım var :( bununla idare edin, lütfen. Devamı çarşamba veya perşembe gelir muhtemelen. Keyifli okumalar :)
Belki de adamın konuşmasına izin verseydi başka bir şeyler söyleyecekti.
Belki.
Bu belkiye umut bağlamak ne kadar doğruydu, o da bilmiyordu ama şimdilik tüm umutlarını buna yüklemişti. O cümlenin sonunu duymaması güzel bir şeydi aslında bu yüzden. Aklına o an kötü bir şey geldiyse de, sonradan düşününce aslında ucu açık bir düşünce olduğunu anlamıştı.
Bir bilinmezliğin ortasındaydı. Bilmediği, daha önce haberdâr bile olmadığı saçma sapan kuralların içinde, yeni bir hayatı vardı ve bu yeni hayatında sevgi yoktu. Görünüşe göre sevgi bu hayata hiçbir zaman dahil olmayacaktı. Konu mankeninden bir farkı yoktu.
Kollarını bağladığı göğsü, aldığı sıkıntılı nefesle yukarı kalktı. İçeriden su sesleri geliyordu. Alayla gülümsedi ve gözlerini yumdu.
Bu hayatı istemiyordu. Ama buna mecbur olduğunu biliyordu. Sadece geleceğini garanti altına almak istediği için sevilip, sevilmeyeceğini sormuştu. Anlaşılan bir ömür, gerçek sevginin ne olduğunu anlamadan geçirecekti. Kendisi ile alay ederek başını salladı.
Beklenti içine girdiğine gülüyordu aslında. Khalil'in eşi olarak yapacağı tek şey emirlerine uyup, yatağını ısıtmak ve vakti geldiğinde ona bir sürü çocuk doğurmaktı. Son düşünceyle kaşları çatılmıştı. İnsan sevgisiz de biriyle beraber olup, ona çocuk verebilir miydi?
Gözlerini araladı ve olduğu yerde zıpladı. Bir iki adım geride durarak karşısındakine baktı. Gözleri, gördükleri ile kocaman açılmıştı. "Ati!"
Adı zikredilen genç adam pişkince gülümsedi. "Seni ruh hastası." Diyerek yanına yaklaştı ve koluna bir tane vurduktan sonra gülerek boynuna sarıldı. "Ödümü kopardın, piç kurusu."
Arthur da kollarını kızın bedenine dolayıp, sıkıca sarılmıştı. Gülümsüyordu. "Bir prensesin ağzına yakışmayan laflar bunlar."
"Prensesliğin canı cehenneme." Ondan geri çekildi ve yüzüne baktı. Hâlâ gülümsüyordu. "Gel buraya, ahmak." Tekrar boynuna sarıldı ve özlemle sarıldı arkadaşına. "Çok özlemişim ya."
"Kilo vermişsin."
"Çok sıcak, pek bir şey yiyemiyorum. Normalin üstünde terliyorum, ter bezlerim maratonda sanki."
Arthur onun bu benzetmesine erkeksi bir şekilde kıkırdadı. "Sen nasıl buldun burayı?"
"Kola.." Cümlesini tamamlayamadan banyonun kapısı açıldı ve akabinde Humeyra'nın gözleri kocaman oldu. Derhal arkadaşını göğsünden iterek, yere düşürdü ve panikle içeri girdi. Adamın acı içinde kıvranması içeri duyulmasın diye balkon kapısına uzanmıştı.
"Örtme."
Khalil'in sesi ile yerinden sıçradı ve arkasını döndü. "Hı? Ha, üşüdüm. Örteyim."
"Bu havada?"
"Ne?"
"Bu havada mı üşüdün?"
"Üşüyemez miyim? Belki içim üşüdü?" dedi kırgınca kocasına bakarak. Neye gönderme yaptığını anlamıştı Khalil. Derin bir nefes alarak belindeki havludan kurtuldu ve dolaba gitti. İçinden iç çamaşırı alıp, çıplak bedenini kamufle ettiğinde çıtı çıkmayan karısına bakmak için arkasını döndü.
Onu çok üzmüştü sanırım. Esasen o da Humeyra'yı tanımaya çalışıyordu ve sevgi verip veremeyeceğinden emin değildi. Khalil ömründe hiçbir kadını sevmemişti ki. Ona boş vaatler vermek yerine beklemeyi seçmişti sadece. Ama Humeyra konuşmasına dahi izin vermemiş ve hemen kelimeleri ağzına tıkamıştı. Şimdiyse çatık kaşlarla üzdüğünü düşündüğü kadını izliyordu. Üzüntüden bayağı uzak bariz bir endişe içindeydi asi gelini. Bir şeye bakıyormuş gibi durmadan doğrulup, geri yerine oturuyordu.
"Neye bakıyorsun sen?" dedi gözlerini dışarıya çevirerek.
"Hiç." Gözlerini panikle kocasına çevirdi ve göz göze geldiler. Khalil şüphelenmişti. "Yok, bir şeye bakıyorsun sen." Balkona doğru yürüdü ve koluna kıvırtmak için perdeyi sıyırdığı anda karısından bir cevap aldı. "Tamam, tamam. Kaybolan ümitlerime bakıyordum. Moralimle birlikte kaçmışlar."
Khalil güldü ve elini perdeden çekti. Arkasını dönüp, yatağa yaklaştığında " Habibiti," diyerek yanına oturmuştu. "Karım olarak sonsuz hörmet ve saygı göreceksin."
"Ya sevgi?" dedi tiz bir sesle. Morali gittikçe düşüyordu. "Sevgiye aç kalbimi doyurmayacak mısın?"
"Sana bedenimi, soyadımı, tahtımı sunuyorum. Bundan daha fazlasını veremem."
"Ben senin bedenini, soyadını, tahtını değil, kalbini ve ruhunu istiyorum, Khalil. Karın olarak bunlar hakkım." O da saydığı tüm bunları ona sunmaya razıydı ama adam bu anlaşmayı reddediyordu.
Vazgeçmeyecekti. Öyle inattı ki, istediğini almadan bırakmayacaktı. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. "Sadece karım olamaz mısın?"
"Öyleyse sen de sadece benim kocam olacaksın." Hırsla yanıtlamıştı onu. Ne kadar da kararlıydı sevgisini vermemekte.
"Doğrusu bu." Dedi genç adam omuzlarını silkerek. Karısının çatık kaşları ve düşmüş suratını izliyordu. Onu bu somurtkan hâline alışık değildi. Üstelik bu yüz ifadesinin ona yakışmadığını düşünüyordu. O gül yanaklarına sadece gülmek yakışıyordu.
Uzun süren bir sessizlikten sonra konuştu. "Beni hiç sevecek misin Khalil?" Adam uzanıp, yüzünü okşadı. "Belki bir gün." Ama bu cevabı Humeyra gibi bir kadına yeterli değildi. Duygusuzca kocasına baktı ve elini yüzünden çekip ayağa kalktı. Bunun üzerine söyleyecek sözü yoktu.
Khalil yerinden doğrulup, tekrar banyoya gitti. Aralarındaki bu mesafeyi sevmiyordu. Humeyra'nın ondan uzaklaşmasından da hoşlanmıyordu. Sağ elini ıslak saçlarına daldırdı ve önüne gelen saçları çekti. En iyisi traş olmaktı.
Genç kadın banyodan gelen traş makinesinin sesini fırsat bilerek hızla balkona koştu ve trabzanlardan tutup, aşağıya baktı. Arthur hâlâ yerde yatıyordu. "Ati," diye seslendi ona fısıltı eşliğinde. Ardından arkasını dönüp içeriye baktı. Khalil gelmiyordu. Henüz.
"Uyansana, aptal şey. Alt tarafı balkondan düştün." Genç adam kıpırdamayınca koşar adım yatak odasına gitti ve sürahideki suyu alıp, tekrar balkona çıktı. Bir kere daha arkasına baktıktan sonra elindeki suyu hiç düşünmeden yerde yatan adamın üzerine boca etmişti.
Arthur yüzüne değen su ile derin ve sesli bir nefes aldı ve başını sallayarak yerinden doğruldu. "Humeyra."
"Buradan hemen kaybol. Yarın, saat ikide, çarşının içindeki Starbucks'ta görüşürüz."
Arkadaşının arkasından seslenmesine aldırmadan içeri girdi ve Khalil'e karşı karşıya geldi. Adamın çatık kaşları ve sert yüz hatlarına bakarken seslice yutkundu.
Part 1 son. Devamı gelecek!
İletişim;
Facebook sayfam; Fırtına'nın Kalemi
Facebook grubu; Fırtına Fan Club
Facbook profil; Fırtına Hamide
İnstagram; firtina_hamide
Twitter; FirtinaHamide66
Tumblr; firtina-hamide
ask.fm; @firtinahamide