14. Bölüm

19.9K 1.2K 54
                                    

Multimedya; Khalil <3


Ortalık biraz sakinlemişti. Halk yatışmış, suçlular sorguya çekilip cezalandırılmış ve sarayda gerekli tamirler yapılmıştı. Ancak Humeyra hâlâ ortalıkta yoktu. Khalil bütün Riyad'ı ayağa kaldırmamak için muazzam bir savaş içindeydi. Eli kolu bağlıydı ama.

Kargaşa bittikten sonra ortaya çıkacağını düşünmüş ve evvela babası, Sultan, ile birlikte huzursuzluk ile ilgilenmişti. Sultan tekrar ulemayı toplayıp, sert ama son derece saygın bir dille bu isyanı çıkaranları bulup, cezalarını vereceklerini söylemiş, hatta gizliden gizliye bir uyarıda bile bulunmuş ve hakimiyetin kimin elinde olduğunu güzel bir şekilde kanıtlamıştı.

Her sorun çözülür, her fırtına dinerdi elbet. Ama sorunlardan arda kalan kırıklar ve fırtınanın geride bıraktığı yaralar zor iyileşirdi. Humeyra ise esip gürlemişti gitmekle.

"Son kez soruyorum," dedi sertçe. Otoriter sesi hem bakışlarına hem de yüzünün her karesine yansımıştı. Fırtına öncesi bir sessizlikti ondaki esasen. "Hanginiz ona yaltaklık yaptınız?"

Abdul, Ayah ve Hanifah da prensin neler dediğinden bihaberlerdi şu an. Sarayın çatı katında, küçük bir odadalardı dördüde ve her an bir tehlikeyle karşı karşıya kalabileceklerinin farkındalardı.

"Efendimiz, bilmediğimiz bir şey mi oldu?" Dedi Hanifah çekinikçe.

"Hanifah, benimle oyun oynamayı kes!" Diye bağırınca sıçrayarak geriye kaçtı üçü de. "Nerede dedim?"

"P...Prensesten haberimiz yok." Hanifah onun kayıp olduğunu biliyordu. Bütün sarayı aramaları için o haber etmişti herkese.

"İsterseniz Riyad'ı..."

"Çıkın dışarı. Bu meseleden de kimseye haber etmeyin." Khalil sinirden titreyerek arkasını döndü. Kalbi, göğsünü odada tıkılı kalmış bir mahkum gibi yumrukluyordu. O kadının gitmemesi için Allah'a yalvarmıştı! Hür iradesini kullanarak ait olduğu yere dönmesini arzulamış ama yine yanılmıştı. Humeyra ne bu ülkeye, ne bu saraya ne de onun yanına yakışıyordu. O asiliği bir gün başına bir belâ açacaktı ama bu belânın bu boyutta olabileceği aklının ucundan dahi geçmemişti. Yaptığı bütün şımarıklıklara ve asiliğe göz yumabilirdi ama söz konusu halkı ve şerefi olunca, bütün anlayışı silinirdi. Khalil de şu an şeref kalmamıştı..

Gelecekteki kraliçenin ülkeyi terk etmiş olduğunu duysalar hem alay konusu olur, hem de....O ikinci seçeneği düşünmek bile istemiyordu. "Efendimiz,"

"Çıkın dedim!" diye yineledi sert sesiyle. Hanifah korksa da, cesaretini topladı. "Üzülmeyin, Allah bizimle." Khalil dişlerini sıktı ve başını hafif sağına çevirdi. Sınanıyordu, şüphesiz, bu bir sınavdı. Ama en çetininden. Humeyra buradan kaçmak için attığı her adımla kocasının göğsüne bir hançer saplamıştı. Gelmemekle o hançerleri daha da derinlere ittirmişti.

Sol tarafında peyda olan duygu ne nefretti, ne de öfke. Bariz soğumuştu. Dişlerini daha da çok sıkmaya başladı. Çenesi ağrıyordu ama dişlerini sıkmaktan gözünün önündeki görüntü titremeye başladı. Ardından da koyverdi. Bağırarak yumruk yaptığı elini sertçe, acımasızca karşıdaki duvara geçirmeye başladı. Art ardına hızla duvarı yumrukluyor ve yaralı bir aslan gibi bağırıyordu.

"Duvarlar yumrukla yıkılmaz!"

Babasının gür sesini işittiği an dizlerinin üzerine çöktü. O koskoca, heybetli bedeni boş bir un çuvalı gibi yere yığılmıştı. Alnını duvara yasladı ve ellerini, avuç içleri duvara gelecek şekilde yıkmaya çalıştığı duvara yasladı.

Asi GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin