40. BÖLÜM İntikam

1.3K 47 4
                                    

Selaaaammm çok uzun zaman oldu farkındayım. Arayı fazla açmadan yeni bölümü yayınlamanın zamanı geldiğini düşündüm. Son zamanlarda hikayeme konsantre olamadım. Bu yüzden de geç gelmek zorunda kaldı. Lafı fazla uzatmadan bitiriyorum. Müziğin sesini açın ve kendinizi bölümün içine bırakın eminim çok iyi gelecektir. Keyifli Okumalar... ❤☕

"Nasıl yani şifreli ?

"Bak bu mektupta özellikle baş harflerini büyük yazmış salak. Yani yukarıdan aşağıya doğru okuyunca" BEYLERBEYİ " yazıyor.

Kerem mektubu eline alıp incelemeye başladı. Gerçekten de yukarıdan aşağıya BEYLERBEYİ yazıyordu. Kerem elini çenesine koyup düşünmeye başladı.

Daha fazla vakit kaybetmeden bütün Beylerbeyi nin altını üstüne getirmem gerekiyordu. Güç bela kendimi dışarıya atıp arabama bindim. Barışta arabaya bindikten sonra yola koyulduk. Bildiğim en kısa yolları kullanıp sonunda Beylerbeyine geldik. Meydanın önünde durup etrafa bakınmaya başladığımda duvarda asılı duran bir kağıt dikkatimi çekti. Elime alıp hemen okumaya başladım :

" Sen beni salak mı sandın boş işlerdesin Sayer, Zeynep senin geçmişinin içinde.

Kağıdı parça pinçik edip yere attım. Bu iş sandığımdan da zorlaşıyordu. İki gündür göremedim güzelim in güler yüzünü kim bilir ne kadar ihtiyacı var bana ama ben o o***** çocuğunun çocukça oyunlarına alet olmaktan başka bir şey yapamıyorum.

Telefonumu elime alıp Ufuğu aramaya başladım.

" Alo Ufuk.

" Buyrun Kerem Bey.

" Bana Bora Sönmez'i araştır. En ince ayrıntısına kadar istiyorum. Hemen !

" Hemen efendim.

Telefonu kapattıktan sonra Barışla birlikte emin olmak için bütün Beylerbeyini aramaya devam ettik. Bir sonuç elde edemeyince geldiğimiz yere geri döndük.
***

Zeynep -

Havada yine kara bulutlar yerini almıştı. Umut veren o sapsarı güneşten eser yoktu, ne kadar ağladım bilmiyorum göz altlarımın yandığını hissediyorum. Çaresi yoktu, olacağı vardı ve oldu karanlık yine peşimi bırakmadı. Hiç bir şeye üzülmüyorum da yeşil gözlümün gözlerine hasret kaldım ona çok üzülüyorum. Kokusunu içime çekemedim, ellerini tutamadım, sıkı sıkı sarılamadım diye üzülüyorum. Gerisi varsın dünya yansın umrumda bile değil !

Uzaktan ayak seslerini duyunca iç sesimi susturup gelen kişiye doğru baktım. Bora, elinde yemek tepsisiyle birlikte bana doğru geliyordu.

" Günaydın canım.

" Aç değilim.

" Açsın Zeynep kendini kandırma eğer yemezsen açlıktan öleceksin.

" Yaşıyor muyum ki zaten ?

" Kendin bilirsin.

Tepsiyi bir kenara bırakıp pencereden dışarıya doğru bakmaya başladı. Kafamı öne eğip dikkat çekmemeye çalıştım.

" Bugün de hava baya bozuk. İyiki dağ evindeyiz sıcak sıcak iyi geldi.

" Bora.

" Efendim canım.

" Sen beni gerçekten seviyor musun ?

" Evet seviyorum.

" Tamam o zaman bırak beni gidiyim. Sen birinin kokusuna hasret kalmanın ne demek olduğunu bilir misin ? Özlem açlığı çekiyorum şuanda nolur bırak beni eğer bana bu iyiliği yaparsan senden asla şikayetçi olmam hatta minnet duyarım. Bora sen beni burada tutarak daha çok öldürüyorsun ama sonuç aynı olucak ya Keremin olucam ya da kara toprağın... Beni uçurumun kenarına sürüklemeye mecbur etme lütfen... Lütfen...

ARKADAŞIM #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin