49. BÖLÜM Korku

818 37 16
                                    

Merhaba arkadaşlar... Hikayeye olan ilgi baya bi düştü neden böyle oldu anlamadım. Ama yorumlar azaldı beğeniler düştü haliyle moralim de düştü. İnanın ki yorumlarınız benim için çok önemli ! O yüzden yorumlarınızı benden esirgemeyin. Bu arada müzik kahve ve arkadaşım üçlüsüyle sizi baş başa bırakıyorum. Keyifli Okumalar... ❤ ☕
Zeynep -

İnsan yaşarken kaç kere ölebilirdi ? Yaptığı hataların cezasını kaç kere ödeyebilirdi ? Kaç gözyaşı dökmek gerekiyordu pişman olduğumuzun en ufak bir göstergesi için ? Kalbim çarpıyordu... İçimde kötü bir his vardı ! Titreyen ellerim yüzünden elimdeki telefon yere düştü. Ellerimi göğsüme kenetleyerek bir noktaya doğru bakmaya başladım. Karanlık dünya ? İçinde bulunduğum dünya çok mu aydınlıktı ? Oysa benim tek ışığım Kerem 'di. O ışığım sönerse ben karanlığa düşerdim. Geçmiyordu ! Her tarafımı korku kaplamıştı, ellerimle birlikte bütün hücrelerim titremeye başladı. Bugüne kadar yaşadığım her şey gözümün önüne geliyor simsiyah bulutların arkasında kayboluyordu. Geçmişim gözümün önüne geldikçe gözlerimdeki yaşlar dökülüyor... Bir türlü dinmiyordu... Gözyaşlarım benden izinsiz akmaya devam ediyordu... Keremim, karanlık dünyamın tek ışığı... Neden hayat tek ışığımı almaya bu kadar istekli ? Neden kalbimin tek sahibini benden koparmaya çalışıyor ? Neden bana bu kadar acımasız davranıyor ? Neden ? Cevabını alamayacağım bu soruları sormaktan çok sıkıldım.

Ayağa kalkıp mutfağa gidip su içtim. Askılıktan ceketimi alıp evden çıktım. Nereye gideceğimi bilmeden arabayı hareket ettirmeye başladım. Cebimdeki telefonu alıp mesajı gönderen numarayı aradım. İkinci çalışta telefon açıldı :

" Beni özlediğini biliyordum Zeynep.

" Nerdesin ?

" Burada söyleyemem adresi mesaj olarak atıcam her an telefonlarım dinleniyor olabilir.

Hiç bir şey söylemeden telefonu kapattım. Kısa süre sonra mesaj geldi. Mesajı okuduktan sonra arabayı verilen adrese doğru sürmeye başladım. Baya bi yol katettikten sonra etrafın ıssız bir yer olduğunu anlamam uzun sürmedi. Arabadan inip etrafa bakınmaya devam ederken önümdeki boş depoya doğru adım attım.

İçeriye girdiğimde loş ışıklarla aydınlatılmış depoyu incelerken gördüğüm suratla ellerimi cebime koyarak asık yüz ifademi bozmadan yanına yaklaşıp önünde durdum. Bacak bacak üstüne attığı ayaklarını çekip, ayağa kalktı. Dibime girmişti resmen ! İki adım geriye giderek soğuk bakışlarımı üzerinden çekmedim. O ise adeta zafer kazanmış gibi gülümseyerek bakıyordu. Bu sessizliğin ne kadar süreceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ama benim beklemek gibi bir niyetim yoktu. Gözlerimi gözlerinden çekmeden konuşmaya başladım :

" Derdin ne ?

" Sence ?

" Soruma soruyla cevap vererek zaman kazanmaya çalışma. Derdin neyse açık açık söyle ?

" Ben sana ne söyledim Zeynep ? Cık cık cık... Sana olan sevgimden sana acıdım seni serbest bıraktım. Ama sen ne yaptın o Kerem itine geri döndün. Anlaşmamız böyle değildi.

" Sen benim neler yaşadığımı biliyor musun ? Uçurumun kenarındaydım ben Keremsiz bir hayatın olmayacağını anladım. Ama o ne yaptı, beni karanlığımdan aydınlığa çekip çıkardı. Ben onu çok ağlattım, çok üzdüm onu... Sevgisini bile haketmiyordum ama onun kokusunu özledim, dudaklarının verdiği susuzluğu özledim, bütün hücrelerime kadar onu çok özledim. Yeniden ellerinden tuttum ve kimsede hissetmediğim güven sıcaklığını hissettim. Oysa sen buzsun, yüzüne tükürsem yüzünde donar. Gözlerine baktığımda korku değil nefret var. Evet doğru duydun senden korkmuyorum. Ölüme bile kafa tutmuşken senden niye korkayım ki ?

ARKADAŞIM #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin