Bölüm 49

2.5K 227 12
                                    

Vay be ciddi ciddi 49. bölüm oldu. Yani bunu niye belirtmeye gerek var diye düşünüyorsunuz ama benim için gerçekten çok önemli bir şey. Tamam son zamanlarda oylar biraz düştü ama yine de ben yazarken eğleniyorum umarım siz de okurken eğleniyorsunuzdur. Fazla uzatmayacağım iyi okumalar.

~~~~~Claire ~~~~~

Bizi Melanie'nin yanına götürdüklerinde, kıza bize davrandıkları gibi davranmadıklarını görmüştüm. Laurelia hemen diz çöküp küçük kıza sarıldı. Kız sanki elinden geldiği kadar sıkı sarılmazsa kaçacakmışım gibiydi.

"İyi misin? Bir şey yaptılar mı?" diye sordu Lauelia.

"Sence küçük bir kıza bir şey yapmış olabilir miyiz?" diye sordu Mandi.

"Çığlıklarını duydum." dedi . Çığlıkları Ben duymuştum o zamandan beri uyanıktı 've bana yardım etmemişti. Melanie, Laurelia'yı bırakmaya niyetli değildi.

"Seni nasıl buraya getirdiler?"

"Ağabeyim, o ağabeyim değildi." Bir süre durdu konuşmakta zorlandığını unutmuştum. "O ağabeyim değildi." Bunu daha önce de söylemiş gibi hissediyordum.

"Tamam her şey düzelecek. Seni buradan çıkaracağım." diye fısıldadı. Doğruyu mu söylüyordu yoksa çocuğu rahatlatmak için mi söylüyordu anlayamamıştım. Yani daha bizim buradan nasıl çıkacağımız hatta çıkıp çıkamayacağımız bile belli değilken bir de onu nasıl çıkarabilirdik ki? Eğer Laurelia bir şey planladıysa bile benim henüz haberim yoktu. Mandi kolumdan çekti.

"Yeter, bu kadar. Kızı gördün artık gidelim." dedi. Laurelia itiraz etmeden kalktı.

Laurelia, Melanie'yi ne için istiyorlar?

Ya, sen hiç susmaz mısın? Bir de Teresa'ya çok konuşuyor diyorsun. Bunu bilmen gerekiyordu. Kız bizleri etrafımızda renklerle görüyor, gördüğü herkesin yeteneklerini de anında görüyor.

Nasıl yani?

Üç renk yeşil, mavi  ve beyaz. Safkanlar beyaz, Katilinler mavi ve diğerleri yeşil. Tamam mı?

~~~~~~~Teresa~~~~~~~

"Peki ne yapmaya karar verdik?"dedim.

"Onların sayıca üstün oldukları gerçeği hakkında mı?"dedi Ethan

"Bakın biz on üç kişiyiz. Sizle birlikte on altı. "

"Hayır, unut gitsin Rose buna dahil değil."dedi Ethan.

"Her halükarda onlar bizden çoklar ama aradaki farkı ne kadar kapatırsak o kadar iyi. Demek istediğim bir kişi bir kişidir. Ayrıca dostum kızı hiç mi görmedin? Kızın sırf yanımızda durması bile bizi daha azimli hale getirir."dedi Martin.

"Hey."dedim buna alınmak şu anda yapılacak en son şeydi ama bilirsiniz...

"Hayır, planımız işe yaramazsa kaybetmeyeceğimiz bir kişi bir kişidir. " diye Rose'u dahil etmememiz konusunda diretti.

"Planımız ne ki? Öylece içeri dalıp ölmemek mi? " dedim

"Ölmemek kısmı fazla, Tessie. " dedi Martin parmağını bana doğru sallayarak.

"Bana öyle seslenme. Sana bunu milyonlarca defa söyledim!"diye bağırdım. "Özür dilerim, sinirlerim bozuk."diye özür dilemeye çalıştım ikisi de konuşmuyordu bu yüzden devam ettim." Elbette, bu planın neresi ters gidebilir ki, öyle değil mi Ethan?"dedim. ama hala düşündüğüm şey Martin'in, Rose'un güzel olduğunu düşünmesiydi. Neden bilmiyorum ama aklımdan çıkaramıyordum.

"Bizim zaten ne zaman planımız olur ki?"dedi Ethan

"Bak sizinkileri oradan kurtarmak istiyor musun istemiyor musun?"  dedi Martin. İkimiz de ses çıkaramadık. Ayağa kalktı, ellerini bir kez birbirine çarptı.  "Harika birine söyleyeyim de Rose'u buraya getirsin. "

Martin gittikten sonra oturduğum yerden kalkıp  Ethan'ın yanına oturdum.

"Rahatla, sen ondan güzelsin. " dedi beni kendine çekerken.

"Ethan, benim yanımda tabii ki benim daha güzel olduğunu söylersin.  Aksini söylersen Claire'e de söylerim. "

"Claire'i bulduğumuzda ona istediğini söyleyebilirsin,  hatta beni öptüğünü bile. " dedi. Ah Tanrım,  o olayı tamamen unutmuştum şu an yanaklarınım kıpkırmızı olduğuna emindim. Ama Claire er geç,  öyle ya da böyle öğrenecekti. Eninde sonunda ona söylememiz gerekecekti, eğer oraya gidince her şey olmayan planımıza uygun giderse eğer Claire hala yaşıyorsa. Ama büyük ihtimalle yaşıyordu çünkü Ethan sapasağlamdı.

"Tess, özür dilerim. Arada Ne dediğimi sonradan fark ediyorum." dedi. Tabii ya, Ethan'dan bir şey saklamak çok zordu. Son zamanlarda daha güçlenmişti ya da ben mi daha savunmasızdım bilmiyorum ama işler daha zorlaşmıştı. Artık hiçbir şey saklayamıyordum, utandığım ya da onu öpmekten derinlerde bir parçamın(küçümsenecek bir parça değil) hoşlandığı gibi bana kalmasını istediğim şeyleri. "Tess istersen uyu biraz, Rose'un gelmesi uzun sürer." dedi kolunu omzumdan çekerken. Ayaklarımı koltuğun üstünde topladım, başımı onun göğsüne yasladım.

En kötü ihtimal pazartesi demiştim 've bugün pazartesi yani biraz geç oldu ama Cinderella'nın da hakkı 12'ye kadardı. Arabam balkabağına dönüşmeden bölümü paylaştım. Saçmalıyorum, umarım sevmişsinizdir.

Atlantis'in Beş Kurucusu - Yeni Umut Dünya (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin