Bölüm 77

1.6K 161 2
                                    

Ben yazdığım bölümü yayınlamayı başarsam var ya gerçekten bölümler en az bir iki gün erken gelir dün o kadar bunu yazmaya uğraştım bi baktım yine yarım. Neyse umarım şimdi tamdır.

Komutanın gözlerinde solan ışığı görmüştüm. Vücudundan akan enerjiyi hissediyordum ondan doğruca Ethan'a daha doğrusu böyle olması gerekiyordu ama bağın zayıflaması onu tam olarak tedavi etmeme izin vermiyordu gücün bir kısmı da bana geçiyordu. Yine de Ethan'ın nabzı tekrar atmaya başladığında ayağa kalkacak gücü zor bulmuştum. Ama büyükbabamı öldürmek bu kadar kolay olmamıştı yapamamıştım. O ve babam dakikalarca konuşmuş daha sonra kendi canını kendi almıştı.

"Kimse onu kontrol etmemiş miydi?" diye bağırdı Aiden. Ayakkabısından çıkardığı bıçağı şah damarına saplamıştı o kadar güçlü ve hızlı olmuştu ki sıçrayan kandan sakınacak vaktim bile olmamıştı.

"O bıçağı sana ya da bana da saplayabilirdi. Bunun farkındasın değil mi baba?" dedim sessizce büyükbabamın yanına diz çökmüş halde duran babama.

"Asla bizi öldürmezdi. O yine bir şeyler yaptı, yaşlı manyak bir adamdı ama seni severdi. " dedi omzumu sıkarak.

"Ne kadar da belli değil mi?"

"Sana madalyonu verdi ya." dedi sonrasında başka bir şeyler ekledi ama ben duyamayacak kadar yorgundum. Arkama düşmek üzereyken babam beni yakaladı. "Claire kendini tamamen iyileştirdin mi?" diye sordu ama cevap veremedim. Gözlerim kaydı.

Kendime geldiğimde başımda annem ağlıyordu, oldukça yumuşak bir yatakta yatıyordum. Doğruldum, anneme doğru uzandım. Sanırım herkese açıklama borçluydum. Annem başımdaydı ve ağlıyordu, elimde olmadan ne kadar süredir bu halde olduğunu merak ettim. Doğrulup oturmaya çalışınca sağ tarafımdaki acıyla inledim. Annemin dikkatini çekmiştim.

"Ne oldu? " diye sordum. Canımın yanmaması gerekiyordu, şimdiye kadar iyileşmiş olmam gerekiyordu. Sonra ağlamaya başladım. Kendime engel olamıyor sakinleşemiyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

" Baban bizi arar aramaz hepimiz buraya geldik olanları duyunca neler hissettiğimi anlatamam. " dedi içini çekerek.

" Bana çok kızgınsın değil mi? Benim nasıl bir evlat olduğumu sorgulayıp duruyorsundur. Benden nefret ediyorsundur. Be-"

"Claire evet sana çok kızgındım, hala da kızgınım ama senden nefret edemem ki. " dedi yanıma oturup başımı kucağına alırken. Konuşurken hafifçe başımı okşuyordu. Hıçkırmayı kesmiştim ama gözümden dökülen yaşları hissedebiliyordum. Hıçkırmamak için kendimi zor tutuyordum." Baban aradığında o kadar korktum ki. İlk önce anlamadım ne demek istediğini. So-"

"Tabi ölü sandığın kızın burada demek normal bir telefon konuşmasının içeriği değil zaten. " dedim

" Hayatım, buraya geldiğimde durumun çok kötüydü çok fazla kan kaybetmiştin. " dedi bana daha sıkı sarılarak. " Buradakiler ne yapacaklarını şaşırmış bir haldeydiler ben bile seni tam iyileştiremedim sonunu dikişlerle kapattılar. " dedi böbreğimin üstündeki yaraya dokununca acı dalgası tüm vücuduma yayıldı.

" Anne, babam ne - "

" Ne yaptığını anlattı. Sen kötü bir şey yapmadın Ethan'ı kurtarmaya çalışıyordun, insanlar sevdikleri için bunu yaparlar. " dedi. Sadece bunu bilmesi içimi rahatlamıştı.

" Teresa, o nasıl?"diye sordum Ethan'ın durumunu sormaya korkuyordum.

"Karşı odada ve uyanık istersen gidip bakabilirsin. " dedi annem. Odadan kaçmak istediğimi anlamıştı. Ancak yataktan kalkınca kanlı kıyafetlerimin hala üstümde olduğunu fark etmiştim, kapının arkasındaki ayna da yüzümdeki kanın da hala orada olduğunu göstermişti. Sanırım insanlar birilerini kurtarmakla o kadar meşgullerdi ki bizleri temizlemek ikinci plana atılmıştı. Belimdeki acıya dayanabileceğim hızda karşı kapıya ilerledim. Koridorlar o kadar genişti ki kendimi yeniden Atlantis'te hissetmiştim. Kapıyı vurmaya gerek duymadan içeri daldım. Teresa tek başına yatakta yatıyordu. Annesi ve babası yoktu. Oysaki ben annemin herkesle herkesi kastettiğini sanmıştım.

Atlantis'in Beş Kurucusu - Yeni Umut Dünya (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin