********
Jimin çoğu zaman olduğu gibi soru işareti saçan gözlerle Yoongi'ye bakmaya devam ederken gümüş olan hiç bir şey olmamış gibi onu elinden tutmuş sürüklemeye devam ediyordu.
Nihayet okulun içine girdiklerinde Yoongi, Jimin'in elini bırakmıştı. Sevimli olan Yoongi'nin tutmasıyla ısınan elini bir kaç dakika havada tutup sonra cebine sokmuştu.
''Sen... Neden beni oradan götürdün ki?''
''O kızlar çok basitler ve sinirimi bozuyorlar. Hem geç kalacaktık.''
''Oh, anladım, demek ondan dolayıydı.''
''Ne?''
''Hiç bir şey. Zilde çaldı ben sınıfa çıkayım, tenefüste kantine gel hyung!''
Yoongi ise Jimin'in görmeyeceğini bile bile başını sallayıp sınıfına doğru ilerlemekle yetinmişti.
Küçük olanın dersleri Yoongi'ye göre daha iyi olsada, Yoongi neredeyse tüm dersleri kaçırmasına rağmen bir şekilde hep sınıfı geçmeyi başarmıştı.
********
Yoongi her zamanki gibi dersle ilgilenmek yerine etrafa bakıyor arada bir uyukluyordu. O sırada gözü Hoseok'un boş sırasına çarptı, o normalde devamsızlık yapmazdı. Bir kaç saniye daha boş yere bakıp başını sıraya gömdü ve ''Belkide hastadır.'' diye düşündü. Ama artık arkadaş olmadıklarına göre onu çokta ilgilendirmiyordu.
Yaklaşık on dakika sonra cebindeki telefonun titreşmesiyle uykusu bölünen Yoongi içinden bir küfür savurarak tuş kilidini açtı.
Gönderen; Jung Hoseok
Yoongi, acilen aşağı inmen lazım okulun arkasındaki parka gelmelisin Hoseok'u sıkıştırdılar ve ben gerçekten kime haber vereceğimi bilemedim. Bunu beklediği için telefonu bana verdi ve bir şey olursa sana haber vermemi söyledi ben gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum lütfen elini çabuk tut çok fazlalar Yoongi. Lütfen.
Gümüş olan bir kaç saniye ekranla bakışıp telefonunu sıraya fırlattı ve hızla sınıftan çıkıp arkasına bile bakmadan koşmaya başladı.
Hoseok ona, babasının bir çok kişiye borçlanıp kaçtığını ve tehlikede olduğunu söylemişti. İçinden lanet okurken aşağı varmıştı bile. Camdan bağıran öğretmene aldırmadan okulun parmaklıklarından atladı ve arka taraftaki parka gitti.
Doğruydu, Hoseok'u tam beş tane adam kenara sıkıştırmıştı ve öldüresiye dövüyorlardı. Bunların gerçekten sıradan adamlar olmadığı belli oluyordu. Yoongi üstündeki hırkanın kapşonunu başına geçirip derin bir nefes aldı ve yerden aldığı bir kaç keskin taşı onun hizasında duran iki adamın başına fırlatıp dikkatlerinin dağılmasını sağladı.
''Tam isabet.''
Adamlar etrafa bakıp atan kişiyi ararlarken Yoongi çoktan arkalarından dolaşmış ve bir adamın bacağına tekmeyi geçirmişti bile. Adam cüssesine rağmen acıyla yere düşmüş kıvranırken Yoongi bir yandan yerde neredeyse bilincini kaybetmek üzere olan Hoseok'a bakıyor bir yandan da diğer dört adamı halletmeye çalışıyordu. O sırada gümüş olan karın boşluğuna aldığı tekme darbesiyle sendeleyip yere düştü ve öksürmeye başladı.
********
Jimin, zilin çalmasıyla kitabını kapatıp gerindi ve gümüş saçlıyla buluşmak için kantine inmeye başladı. Ders boyunca aklını düşünceler kemirmişti ve bunlardan biride Yoongi'ydi. Kantine vardığında boş masalardan birine oturdu ve Yoongi'yi beklemeye başladı. Acaba gene sorun çıkarıp gelmeyecek miydi? Sıkıntıyla oflarken yan masadakilerin konuşmasına şahit olmuştu.
''Ya, kızlar bizim sınıftaki Min Yoongi'yi biliyorsunuz değil mi?''
''İşte o, önceki dersin ortasında hızla sınıftan çıkıp gitti.''
''Öğretmen arkasından bağırsa da o elini kolunu sallayarak okulun dışına çıktı.''
''Gerçekten endişeli görünüyordu.''
********
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hero • Yoonmin
FanfictionMaskemi ondan saklamak için uğraşırken, O beni olduğum gibi kabul etmişti. [2015]