Multi: Buse
Mina'dan (19.09.2015)
Sabah kalktığım da kimsenin uyanmamış olmasını fırsat bilerek koşuya çıkmıştım. Evimizin dört beş sokak aşağısında ki koşu parkına gelmiş bir saate kadar koşmuştum. Şimdi ise yorulan bacaklarımı dinlendirmek için parkta ki çardaklardan birine oturmuştum.
Dün olanları düşününce yine sırıtmaya başladım. Ceren Emir'in suratına bildiğimiz sıçmıştı. Emir'i öyle görünce hepimiz gülmekten yarılmıştık. Emir yarım saate yakın bir süre Ceren'i kovalamış yakalayınca da ellerini kollarını bağlayıp suratının her milimini boyamıştı. Daha açık anlatmak gerekirse sim kutusunu yüzüne boşaltmıştı.
Ceren'in suratı iğrenç olmuştu ama Emir daha intikamını almamış olacak ki onu yatağa bağlayıp karşısında Ceren'in tapacak kadar çok sevdiği karamelli çikolatalardan yemiş bir tanesini bile Ceren'e vermemişti. Öyle ki Ceren bir ara sinirden ağlayacak kıvama gelmişti. Çünkü Ceren o çikolatalarla aşk yaşayacak kadar çok seviyordu. Koray ile Tarık ise fırsattan istifade Emir'in bir sürü fotoğrafını çekmiş, İnstagram, Facebook ve Twitter'a atmışlardı. Emir bir de onları kovalamıştı.
Saatin 09.30'a geldiğini farkedince ayağa kalktım. Bizimkiler 10.00 gibi kalkarlardı ve ben bu gün sebebini bilmediğim bir şekilde fazlasıyla mutluydum.
Kulaklığımda Avril Lavingne- Grilfriend şarkısı çalarken ağır adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Parkın çıkışında ki fırından taze poğaça ve simit aldım. Yolda yürürken benden beklenmeyecek şekilde gördüğüm çocuklara ve yaşlılara gülümseyip
selam veriyordum. Çocuklar gibi seke seke gidiyordum ve elimdeki poşette benimle birlikte zıplıyordu. Neden bu kadar mutluydum bilmiyorum ama içimden bir his bu mutluluğun uzun sürmeyeceğini söylüyordu.Köşeyi döndüğüm de kaldırım da kafasını dizine yaslamış bir şekilde ağlayan muhtemelen 4-5 yaşlarında olan çocuğu fark etmemle durakladım. Normal de olsa umursamazdım, bana ne ki der geçerdim ama bu gün kendim gibi davranmadığım için kızın yanına çöktüm.
"Neden ağlıyorsun bakalım sümüklü?" kafasını kaldırıp bana baktığında ikinci bir şok yaşadım. Yaşına göre fazla güzeldi. Beline kadar uzanan, güneş ışınlarıyla parlayan kumral, bukle bukle saçları bembeyaz tenin de şelale misali dans ediyordu. Masmavi gözleri ve fındık kadar burnunun aksine dolgun dudaklarıyla Jünior Barbara gibiydi. Kızı kıskandığımı fark edince kafamı iki tarafa sallayıp kendime gelmeye çalıştım.
"Ağlamıyoyum.
'R' harfini söyleyemiyor olmasına gülmek istesem de gülmedim. Buna alınabilirdi. Fark ettiniz değil mi? Alınabileceğini düşündüm! Ben bu gün cidden farklıydım!
"Gözlerin kızarmış ayrıca ben gelmeden önce hıçkırıyordun ve... Ağlamıyorsun öyle mi?"
"Off! Tamam ağlıyoyum ama bu seni ilgilendiyen bi konu değil. Lütfen gideymisin?" Bir çocuğun aksine gayet olgun biçimde konuşmasına şaşırsam da aldırmadım.
"Neden ağladını söyleyene kadar gitmiyorum."
"Bu konu seni neden ilgilendiyiyoy?"
Ben de bilmiyorum!
"Bilmem," omuz silktim. "Sanırım bu gün kendim gibi davranmak istemiyorum."
Kafasını iki yana sallayıp ufacık parmaklarıyla bizden bir iki metre uzaklıkta oynayan bir erkek ile bir kızı gösterdi. Beynim yavaş yavaş neler olduğunu anlamaya başlayınca gözlerimi yumdum. Bu yaşta?
"Onu göyüyoy musun? Oyuna beni değil Çisem'i aldı."
Göz devirerek konuştum.
"Eee, ne var bunda?" sinirle bana döndüğünde bakışları bir çocuğa göre fazla ürkütücüydü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 Spastik
HumorBir anlık hevesle tatile çıkmaya karar veren güzellerimiz, Mina'nın salaklığı yüzünden dolandırılmış ve adaya düşmüşlerdi. Adada onlardan başka birileri daha vardı ama onlar ne Mina'nın salaklığıyla, ne de doğa üstü olaylarla haber alarak oraya gitm...