15."Cadaloz Kaynana?"

14.1K 437 159
                                    

TUĞÇE KOZAN (04.10.2015)

Güneş ışınları karanlığımı istila etmeye başladığında göz kapaklarım perde misali buğulu ışığı süzüyordu. Yavaş yavaş gözlerimi açıp karşımda ki pencereye baktım. Bu gün hava oldukça iyiydi. Penceremin önünden geçen serçeleri görünce gülümsedim ve gerinerek doğruldum. Sağ tarafımda uyuyan Poyraz'a baktığımda sıkkınca derin bir nefes aldım.

Bu gün Poyraz'ın annesi ile tanışacaktım ve oldukça gergindim. Sonuçta bunlar önemli şeylerdi. Kaynana, gelin... Ne? Evet, Tarık ve Buse gibi seneye evlenmeyi düşünmüyorduk ama burada oyun oynamıyoruz, illaki evleneceğiz. Yani umarım.

Annesi hakkında hiç bir şey bilmiyordum ama iyi anlaşacağımızı düşünüyordum. Sonuçta hiç bir kötü alışkanlığı olmayan -alkol hariç- masum, Polyanna tipli, şeker, saygılı bir kızı kim sevmez ki? Annesi arasa benden daha iyi bir gelin bulamazdı. Ben ona saygılı davranacağım o da beni sevecek. Bu şekilde düşüncelerle kendimi teselli etmeye çalışarak banyoya girdim. Kabarmış saçlarıma göz devirdim. Sürekli kabarmalarından ve dünyanın en korkunç görüntüsünü çıkartmalarından bıkmıştım. Musluğu açarak yüzümü yıkadım. Yüzümü hiç kurulamadan dişlerimi iki kez fırçaladım ve sabahları ağız da oluşan o kokuyu giderdim. Saçlarımı tepemde topuz yapıp banyodan çıktım. Uyanmış, yatakta oturarak uykulu gözlerle halıyı inceleyen Poyraz'ı görünce gülümsedim. 

"Günaydın," diyerek yanağına sulu bir öpücük kondurdum.  Yüzünü bana çevirmeden kollarını belime doladı. Ayakta olduğum için kafasını karnıma koydu. Ellerimi saçlarına götürüp deniz ferahlığını hissettiren saçlarını karıştırdım. "Sanada," sesi uykunun verdiği nahoşlukla fazla yumuşak çıkmıştı.

"Hadi, kahvaltımızı yapalımda bir an önce gidelim," dediğinde suratını kaldırarak endişeli bir ifadeyle bana baktı. "Annemle tanışmak istediğine hâlâ emin misin?"

Ona 'Emin değil Tuğçe'yim' espirisini yapmak istesem de geçen sefer yaptığımı hatırlayıp vazgeçtim. Aynı espiriyi iki kez kullanamam ben.

"Eminim dedim ya Poyraz, kıt mısın?" oflayarak zaten kapanmak için uğraşan göz kapaklarının gözlerini perde misali örtmesine izin verdi ve kafasını tekrar karnıma koydu. "İyi o zaman, sen istedin bunu, olacaklardan ben sorumlu değilim."

Niye böyle davrandığını pek anlamasam da üstelemedim. Bence Poyraz biraz gergindi bu yüzden de abartıyordu. Evet, evet kesinlikle böyleydi.

"Hadi artık ben aşağı iniyorum sen de git elini yüzünü yıka, aşağı in." belimdeki kollarını elimle çözdüm ve bir şey demesine izin vermeden odadan çıktım. Bizim odanın hemen karşısında ki oda da Ceren ve Emir kalıyordu. Gidip kapıyı normal insanlar gibi (!) yumruklayarak seslendim. "Hadi kalkın artık, kahvaltı hazırlayacağız!"

İçeriden ses gelmemesi üzerine ayağımı kaldırdım ve kapıyı tekmeledim. Yani bu kadar sese uyanmayan anca bu mallar olabilirdi zaten. "Hadi ya, hadi! Uyanın artık!" yüksek sesle bağırırken bir yandan kapıyı yumrukluyor, bir yandan da tekme atıyordum.

"Kır, kır. Senin olsun. Hiç çekinme, bizim kapıya ihtiyacımız yok zaten."  alaylı tonda duyduğum sesle kafamı koridorun başına çevirdim. Bedeninin yarısını Buse'lerin kapısına dayamış, kolları göğsünde duran Mina ile göz göze gelince misafirlikte vazo kıran ve ev sahipleriyle karşılaşan küçük çocuklar gibi mahçup bir ifadeyle sırıttım.

"Yani, şey... Ben aslında öyle hayvan gibi şey yapmak isteme- Aman be! Uyanmıyorlar bu davarlar işte!"  Yalan söylemenin gereği olmadığını farkettiğimde, yalan söylemekten vazgeçmiştim. Hayvan gibi asılmıştım sonuçta kapıya. Mina gülerek göz devirdi. "Ceren ile Emir aşağıdalar, boşuna uğraşma."

4 Spastik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin