11."Optimum!"

16.5K 513 108
                                    

Koray Koç

"Ben değiştim anne. Eskisi gibi değilim artık. Antidepresan kullanmıyorum mesela, bir yıla yakındır doktora gitme ihtiyacı duymuyorum, öfkemi kontrol altına alabiliyorum, ilişkiye girdiğim hiçbir kıza eziyet etmiyorum, canım yandığında acımı dindirmek için vücuduma zarar vermiyorum artık. Değiştim bak, hayata yeniden tutundum. O olayı unuttum diyemem, her gece kabuslarıma misafir oluyor hala. Sadece daha olumlu yaklaşmaya başladım hayata," derin bir nefes aldım.

"Hiç kimse tam anlamıyla mutlu olamaz bu hayatta. Benim de böyle işte; o yaptığım piçlikten sonra hayata yeniden tutunmayı başardım, mutlu olmaya başladım. Ama mutluluğum gece yarılarına kadar sürüyor. Gece olup gözlerimi yumduğumda; kabuslarım, İzel'in çığlıkları beynimin için de dolanıyor. Bu da benim bedelim. Yaptıklarımın bedeli; ne zaman mutlu olursam olayım, gece yarısı yine ağlayarak uyanacağım o yataktan."

Sözlerimi bitirdiğimde bakışlarımı evin modern havasıyla tamamen zıt olan eski, küçük kitaplıktan alıp anneme çevirdim. Gözleri kızarmış, ağlamamak için birbine bastırdığı dudaklarını, titreyen çenesi ve sağ gözünden akan bir damla yaş ele veriyor. Eğilerek gözünde ki yaşı öptüğümde bedeninin titrediğini hissettim. Ağlıyor işte. Oğlu için ağlıyor.

Dolmuş gözlerime küfrederek bakışlarımı tavana çevirdim. Boğazımda ki yumrunun gitmesi için defalarca yutkunsam da fayda etmedi.

Kafamı iki yana sallayıp dolan gözlerimi sildim. Buruk bir gülümseme atarak annemin elini tuttum.

"Bu konuyu daha sonra da konuşabiliriz, ha Sultanım? Şimdi sana o yaramaz ve çapkın oğlunun kalbini fethetmeye başlayan kızdan bahsedelim. Ne dersin?"

Aklıma Mina geldiğinde bu sefer dudaklarımı gerçek ve içten bir gülümseme kapladı. Annemin sabahtan beri tavanda olan bakışları söylediklerimle birlikte bana döndüğünde bakışlarında ki şaşkınlık kendini ele veriyordu. Şaşırması doğaldı çünkü ona ilk kez birinden hoşlandığımı söylemiştim. İzel'den sonra..

Az önce kendime, annemin bana küçüklüğüm de taktığı lakaplarla seslenmem hoşuma gitmişti. Özlemiştim o yılları. Çapkın ve yaramaz..

Annem yine her zaman yaptığı gibi umrunda değilmiş havası vermek için bakışlarını tavana çevirdi. Biliyordum; içi içini yiyordu şu an. Onun bu haline gülümseyerek derin bir nefes aldım.

"Dövmeli. Ona ilk böyle seslenmiştim. Adını biliyordum aslında ama onu kızdırmak istemiştim. Uzun, cesur, salak, umursamaz, aklı havada olsa bile yeri geldiğinde ondan beklenmeyecek kadar olgun oluyor. Sinirlendiğinde sağ gözü seğirir, boynundaki damar belli eder kendini. Uyurken elleri yumruk halinde oluyor. Bunu kendinin hatta arkadaşlarının bile farkettiğini sanmıyorum." hafifçe gülümsedim. Çünkü kimse onu uyurken saatlerce izlemedi.

"Orospunun teki. Ama sorun yok, bende piçin tekiyim. Orospu ve Piç yaşar gideriz gül gibi." sırıtarak söyledilerimde ciddi değildim. Onu sürtük olmaya zorlayan şeyler olduğunu biliyordum ve bu yüzden ona kızmıyordum. Yine de bu; yanında bir erkek gördüğümde çıldırmadığım anlamına gelmiyor.

"Bir geçmişi var hala geçmeyen. Yaraları var, acıları var, yarıda kalmış hayalleri var. Benim gibi. Belki de bu yüzden hoşlanıyorumdur ondan. Bana benzediği için?..

Fazla umursamaz, bir şey söyleyeceği zaman insanları kırıp kırmayacağını düşünmüyor, umursamıyor. İçinden geleni söyler, tabi bir de fazla soğuk. Bazen senden daha soğuk olabiliyor anne. Mimiklerini o kadar iyi kullanıyor ki; kesinlikle oyuncu olmalıymış. Sağ yanağında çenesi ve kulağının arasında dört beş tane ben var. Kollarında, karnında dövmeleri. Ha birde, kızıl. İzel gibi..." burukça gülümsedim. O da kızıldı.

4 Spastik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin