Ellerim titriyordu. Hakim olamıyordum. Küçük bir ağlama krizine girmiştim.
Onu affetmeyecektim. Şu ana kadar hep gurursuz davranmıştım. Onu affederek gururumu hiçe saymıştım. Aptallık etmiştim. Ama artık bitti. Onu affetmeyeceğim. Olmayacak. Yer yarılsa bile asla onunla yakınlaşmayacağım. Ona soğuk davranacağım. O yokmuş gibi yaşamaya çalışacağım. Bu benim de hakkım.
Kapının aralanması ile gerildim. Karşımda yeşil irisleri görünce içimdeki öfke daha da çoğaldı.
"B-Ben özür dilerim. S-Sen iyi misin?" Gözleri kızarmıştı. Sesi de titremişti. Ağlamış mıydı? Harry Styles ağlamıştı!
"Def ol buradan. Artık seni affetmeyeceğim." Kapıyı kapattı. Ellerini cebine koyarak kapalı kapıya yaslandı.
"Hep böyle diyorsun. Ama affediyorsun." Tırnaklarımı ağzıma getirip yemeye başladım. Birkaç saniye yedikten sonra tekrar bıraktım ve konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Çünkü aptaldım Harry. Gurursuzdum. Artık gurursuz olmak istemiyorum." Ayağa kalktım. Bu odadan gitmek istiyordum.
Harry bana yaklaşmaya basladığında tedirgin oldum. Aklıma gelen ilk şeyi yaptım. Masamda duran makası aldım.
"Yaklaşma! Yoksa kendimi öldürürüm!" Ağlamak üzereydim. Harry'nin kahkahası beni aşağılamaya yetiyordu.
"Kendini makasla mı öldüreceksin? İstersen kağıt dene. O daha iyi." Alayla sırıtırken makası boğazımdan karnıma getirdim.
"O zaman karnıma saplayıp kan kaybından ölürüm." Yüzündeki sırıtma solmuştu.
"Bunu sakın deneme bile." Kaşlarımı çattım. "O zaman git Harry. Bir adım daha yaklaşırsan yaparım."
Donuk bir ifade ile bana baktıktan sonra yavaş yavaş odamın kapısına doğru ilerlemeye başladı. Tamamen gittiğinde kapıyı kapattı.
Makası yere atıp yatağıma sırt üstü yattım.
Keşke buraya gelmeseydim. Keşke o kazada ölseydim. Keşke komadayken Harry'nin sözlerini duymasaydım.
Keşke anne, babam ölmeseydi.
Hepsi onların suçuydu. Onlar beni bu dünyada bıraktılar. Bırakıp gittiler. Bana ne olacağını hiç düşünmediler. Sadece kendilerini düşünüyorlardı. Onlardan nefret ediyorum.
"Sizden nefret ediyorum." Diye mırıldandım yastığıma gömülerek. Gözlerimden şeffaf sıvı akıyordu.
"Hepinizden nefret ediyorum! Piç kuruları!" Diye bağırdım. Kapıya bakarak. Herkesten nefret ediyordum. Kimse bana gerçekten sahip çıkmıyordu. Bana değer vermiyordu. Herkes beni kullanıyordu. Onlar sayesinde her zaman kendimi bir köle, değersiz biri gibi hissediyordum.
Bu hayatta sadece Liam'ı seviyordum. Belki onu arasam beni evine götürürdü.
Ayağa kalkıp telefonumu elime aldım. Liam'ı aradım. Teledonu kulağıma getirdim. Biraz çaldıktan sonra açtı.
"Efendim Amber?" Sorarcasına seslenmişti.
"B-Beni burdan götür. L-Lütfen..." Sesim kısık ve acınası çıkmıştı.
İstemiyordum. Kimsenin bana acımasını istemiyordum. Ben acınacak halde değildim.
"Sesin iyi gelmiyor. İyi misin?" Burnumu çekip sesimi dengelemeye çalıştım. Sadece çalıştım.
"Değilim Liam. Her şeyi anlatacağım. Ama lütfen beni buradan götür." Gözlerimi kapatıp bir kaç göz yaşımı daha serbest bıraktım.
"Aşağı in. On beş dakikaya oradayım." Onaylayıp telefonu kapattım.
![](https://img.wattpad.com/cover/49405413-288-k336335.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Psychopat Cousin | Harry Styles Fanfic|
Fanfic"Burada ne arıyorsun?" Gelen boğuk sese dönüp bir süre baktıktan sonra tekrar havuza bakmaya devam ettim. "Üstüne bir şey de giymemişsin. Hasta olacaksın kuzen." Gelen toprak kokusu huzur verirken Harry'nin bu huzuru bozduğunu düşünmeden edemiyoru...