Chapter Six

900 142 34
                                        

Multimedya: Unravel - Tokyo Ghoul Opening

"Neden buradasın?" Parmaklarını gevşetip sıktı kalın demir zincirler etrafında. Üşüdüğünü, hatta iliklerine kadar donduğunu anlayabiliyordum.

"Bir saat kadar önce büyük annemin kalp krizi yüzünden bu hastaneye getirildiğini öğrendik annemle birlikte." dedim kısık bir ses ile, kahvemden bir yudum alarak.

"Anladım," Başı hafifçe ileri geri sallandı. "Korkmuş olmalısın."

Muzip bir tavırla kaküllerimi geri savurup kıkırdadım. "Güçlü akrabalık ilişkilerimiz yoktu, yani en fazla yolda gördüğüm birinin ölümü kadar etkiler beni."

Bana dehşetle bakan gözlerden rahatsız olduğumda ise ona dönüp, "Neyse ki ölen yok!" deyiverdim yanlış anlaşılma endişesi ile. Okulda büyük annesinin ölümünden zevk duyan bir psikopat olarak anılmak en son isteyeceğim şeylerden biriydi.

"Büyük annenin iyi olmasına sevindim." diye fısıldadı, tiz bir gıcırtı ile salıncaktan kalkıp serum askısını tuttu Yoongi. "İçeri girsen iyi olur, hava oldukça soğuk."

"Sorun değil," Başımı iki yana salladım, ayaklarımın altındaki toprak zeminden güç alarak salıncağı hareketlendirdim. Kahvem bittiğinden dolayı onu dökme gibi bir endişem kalmamıştı artık. "Ben soğuğu severim."

Çocuk dikkatle baktı yüzüme ve sonra omuz silkip, "O halde iyi geceler." dedi ve serum askısının ürettiği küçük bir gürültü ile ışıltılı hastane girişine doğru ilerledi.

Hayatımda ki en uzun diyaloglardan birini kurduğumdan dolayı memnundum.

"Bu arada," Ayaklarım ile biraz daha hızlandırdım popumun altındaki salıncağı. "Ben de Seunghwan, tanıştığımıza memnun oldum."

Salıncak belki de ulaşabileceği en yükseğe ulaşmıştı şimdi. Saçlarımın arasında dolaşan, bir tokat gibi yüzüme çarpan ve vücudumu titreten rüzgar artık üşütmüyordu.

○○○

 "Okulun nasıl gidiyor?"

Belki bininci kez yanıtladığım soru tekrarlandığında, hafifçe gülümseyip başımı eğerek, "Ders notlarımı iyi tutmaya çalışıyorum, efendim." diye mırıldandım.

"Bizim SooAh'ımız bu dönem girdiği tüm sınavlarda tam başarı elde etti." diye araya giren annemin kuzeninin karısı, kızını tekrar övmeye başlamadan önce hemen oradan sıvışmak için birkaç adım geri attım.

Bu dağ başındaki koca evde bildiğim tek nokta bile yoktu ve ben bu inanılmaz kalabalık arasında kaybolmuştum. Öyle ki, annemin nerede olduğunu bile bilmiyordum. Hava çoktan kararmış, geceyi burada geçirmemiz kesinleşmişti.

Büyük annemin geçirdiği kalp krizi nedeniyle eve doluşan akraba takımı gerçekten kalabalıktı. Büyük annem kendi kardeşleri arasında en büyüğü olmasına rağmen, kendi neslinden yaşayan tek kişiydi ve oldukça sağlıklıydı. Yine de şirketin yönetimi kime geçecek karmaşası şimdiden herkesi ele geçirmiş, bütün kardeşler ve kuzenler birbirini iyice rakip bellemişti. Üstelik annemin sahip olduğu "Bayan Park'ın en sevdiği kızı" unvanı ona düşman toplamaktan başka bir getiri sağlamıyordu.

 Verandaya çıkıp derin bir nefes aldım. Eve gitmek ve bu insanlardan uzaklaşmak istiyordum yalnızca. Kendini beğenmiş, bencil ve düşüncesiz insanlar ile aynı soydan olmak midemi bulandırıyordu. Aynı zamanda, buradaki kimseye benzemediğim için de kendim ile gurur duymamı sağlıyordu.

 "Güzel yağıyor, ha?"

Başını çevirip omzumun üzerinden arkama baktığımda annemin kuzeni ile karşılaştım. Park Chanyeol, annemin kuzenleri arasındaki en küçük olanıydı.

Başımı salladım.

"Son günlerde çok fazla yağmur yağıyor." dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Saatlerdir konuşmadığımdan, sesimin böyle çıkması normaldi.

"Yağmuru sever misin?" Elindeki kadehi dudaklarına götürürken konuştu.

"Yalnızca sesini." Kollarımı önümde bağladım. "Siz?"

"Ah, benimle saygılı konuşmana lüzum yok." Kalın sesi ile hoş bir kahkaha attı. "Senden çok da büyük sayılmam."

Yalnızca başımı salladığımda ağaca tırmanmaya çalışan bir kediyi izlemeye koyuldum. Park Chanyeol, milyonlarca satan bir kitabın sahibiydi. İyi bir yazardı ve onun hayranı sayılabilirdim.

Benim için konuşulması zor olan biriydi.

"Son romanındaki çocuk," dedim boğazımı temizleyerek. "Acaba o çocuk sen olabilir misin?"

Gözlerini kocaman açıp bana baktı. Dudakları alaylı bir ifadeyle aralanmış olsa da sonrasında tebessüme dönüştüler ve şu yanıtı aldım: "Bu düşünceye nereden vardınız acaba Bayan Son Seunghwan?"

"Ben küçükken, büyükbabanın cenazesinde sizin evinize gelmiştik. Geç vakte kadar orada kaldığımızdan, uyuyakalmıştım ve uyandığımda siyah ve koyu sarı renkte bir odadaydım." İçeriden gelen kahkaha sesleri sesimi bastırdığında birkaç saniyeliğine durakladım. "Kitabında bahsettiğin odanın tıpatıp aynısıydı."

"İyi bir gözlemcisin." dedi gülerek. "Yıllar önce gördüğün bir odayı nasıl hatırlayabiliyorsun?"

"Neden kendini felçli birisi yaptın?"

Ciddi bir şekilde sorduğum sorunun karşısında gülümsemesi, yerini boş bir ifadeye bıraktı. Merakla sorduğum soruyu bir kez daha düşünmeme neden oldu onun bu tepkisi, yanlış bir şey mi sormuştum?

"Bu uzun bir hikaye," dedi derin bir uykudan uyanır gibi serpilirken. Tekrar omuzlarını dikleştirdi, gülümsedi ve artık ısınmış olduğunu düşündüğüm viskisinden birkaç yudum alarak gözlerini kıstı. "Favori yazarın ile bir gün buluşup romanının ana karakterinin sırrını öğrenmeye ne dersin?"

"Favori yazarım değilsin." dedim hayıflanarak.

Omuz silkti. "Annen favori yazarın olduğumu söyledi."

"O sürekli bir şeyler söyler."

"Ben küçük yeğenimin favori yazarı olmak istiyorum." Saçlarımı karıştırdı. Aramızda sadece 7 yaş olmasına rağmen böyle davranması komikti. "Hikayeyi bilmek istiyor musun yoksa istemiyor musun?"

"Pekala," Bir adım geri çekilip saçlarımı düzelttim. "Bay Park'ın ricasını geri çevirmeyeceğim."

"O halde, görüşürüz." Boşta olan elini hafifçe kaldırıp salladı. Geniş verandadan içeri girdi ve kalabalık arasında kayboldu.

Yazar Notu:

Selamlar, ballarım. Araya giren sınavlarım, kişisel sorunlarım ve birazcık da isteksizlik nedeniyle 12 gündür yeni bölüm yazamıyordum. Dün gece yaklaşık 1:30'da kadar oturup yazdığım bu bölümü, bir kez daha düzenleyip şimdi yayınlıyorum ancak pek içime sindiği söylenemez.

Son olarak, multimedyaya koyduğum müzikleri dinleyiniz, ben onlara bayılıyorum ve yazarken onları dinliyorum.

Lütfen oy ve yorum bırakmayı unutmayın, iyi hafta sonları. °3°

pale heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin