Multimedya: Standing Egg - Blue Sky ve Seunghwan
Resim atölyesinin tiner kokan havasını soluyarak, kulağıma çalınan gürültüleri dinleyerek boş boş oturuyordum.
Sınavların bitmesini ve havanın aniden ısınmasını fırsat bilen öğrenciler soluğu bahçede almışlardı. Binanın bu kısmı, futbol sahasına bakıyordu ve o kadar gürültü oluyordu ki küçük radyonun açık olması bile bir şeyi değiştirmiyordu.
Neden burada olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yalnızca Yerim, Taehyung ile beraber Jimin'in maçını izlemeye gittiğinden, burada tek başıma vakit geçirebileceğimi düşünmüştüm.
Ancak pek öyle gözükmüyordu. Koca atölyenin bir diğer ucunda oturan ufak tefek bir kız ve sevgilisi olduğunu düşündüğüm, kızın resmini çizen bir çocuk vardı.
Birkaç saniyede bir kıkırtılarını duyuyordum. Bir kaç cümle konuşuyor, ardından gülüyorlardı.
Sevimli bir çifte benziyorlardı. İkisinin de kimseyi kıskandırmak, en iyi çift olmak gibi bir dilekleri yok gibi görünüyordu.
Önümde sallanan uzun ince parmaklı el ve görüş açıma giren renkli saçlar gülümsememe neden oldu.
"Oturup insanları mı izliyorsun?" dedi bir kolunu masaya koyup hafifçe eğilerek. Ancak o zaman fark etmiştim ki, yaklaşık on beş dakikadır onları seyrediyordum. "Seni sapık sanacaklar."
Gülerek, "Belki de bir sapık vardır karşında." dedim. Onun neden burada olduğunu merak etmiştim. Bunu sormak için ağzımı açtığımda elindeki çantam dikkatimi çekmeyi başarabildi.
"Hava mükemmel," dedi bileğimden tutup beni ayağa kaldırarak. "Ve ben bu güzel günü ders işleyerek mahvetmek istemiyorum."
Atölyeden çıkıp koridorda yürümeye başladığımızda adımlarımı hızlandırıp yanında yürümeye başladım.
"Okulu kırmak için mükemmel bir zaman!" dedi kahkahayla dolu bir çığlık atarak.
Onun ne için bu kadar mutlu ve enerjik olduğunu çözemeyecek gibiydim. Bununla vakit kaybetmemeye ve anın tadını çıkarmaya karar verdim.
Beraber okul binasından çıkıp, kaçmak için en elverişli yere doğru yürürken çantam hâlâ Yoongi'nin elindeydi.
Bahçenin batı duvarının önündeydik. Etrafta kimse yoktu ve anladığım kadarıyla hiçbir güvenlik kamerası burayı görmüyordu.
"Sanırım asıl macera şimdi başlayacak." dedim soru sorar gibi bir halde.
"Hazır mısın?" Etrafa hızlıca göz gezdirip gülümseyerek sorduğunda kafamı salladım.
"Pekâlâ, ayağını ilk önce şuraya koy." Yer yer dökülmüş sıvanın açtığı bir deliği gösterdi. "Sonra şu ağaca tutunarak kendini yukarı çek. Yapabilirsin değil mi?"
"Sanırım." diye mırıldandım.
Aslına bakılırsa, şu yaşıma kadar tek bir ağaca bile çıkmamış biriydim. Üstelik okuldan kaçma olayını ilk defa yaşıyordum.
Yoongi'nin söylediklerini yaptığımda, gerçekten sorunsuz bir şekilde duvarın üstüne çıkabilmiştim. Buradan inmesi kolaydı çünkü duvarla iç içe geçmiş gibi olan bir ağaç vardı. Bir nevi merdiven olarak kullanarak toprağa ulaştığımda, Yoongi'de çantamla birlikte duvardan atladı.
"Çantamı verebilirsin." dedim elimi uzatarak.
O ise bunun yerine farklı bir şey yaparak elimi tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pale hearts
Fanfiction"Öleceğim." diyor genç çocuk, kız onun saçlarıyla oynarken. "Sorun değil," Kız beceriksizce gülümsüyor. "Hepimiz ölüyüz zaten."