Chapter Thirteen

810 113 17
                                    

Multimedya: Kim Dongwon (Yerim'in babası, gerçek ismi de Kang Dongwonㅋㅋㅋ) ve One Ok Rock - My Sweet Baby

Yoongi

Olacakları önceden tahmin edip önlem almak gerekir değil mi? Evet, kesinlikle önlem almalısınız. Yoksa ileride daha büyük sorunlar ile baş başa kalınabilir.

"Hey, Yoon." diyerek omzuma hafif bir yumruk indirdi Jimin. Ona boş bir ifadeyle baktığımda, koca yemekhanede yankı yapacak kadar güçlü bir kahkaha attı. "Jungkook okul çıkışında seni bekleyecekmiş."

Jimin'in hiçbir söylediği umurumda olmadan yalnızca bizden yana bakan Seunghwan'a odaklandım. Sinirli ya da nefretle bakmıyordu. Daha çok amacımı anlamaya çalışıyormuş gibiydi bakışları. İlgili fakat bir o kadar da umarsız bakışlar yakalayabiliyordunuz.

Garip bir kız, garip fakat güzel.

Küçük çehresini çevreleyen kahverengi saçlarının arasına sakladı yüzünü bıkkınca. Son zamanlarda sürekli somurtkan ve enerjisiz davranıyordu. Onun için bir parça endişeleniyordum.

"Dostum, sana diyorum." dedi Jimin omzumu sarsarak.

Yeni uykudan uyanmış gibi sıçrayıp ona döndüğümde "Ha? Efendim?" dedim.

Gözüne giren saçları eliyle dağıtarak sözlerine devam etti. "Diyorum ki, bize gelecek misin? Namjoon ve kızlar da gelecek."

Omuz silktim. "İçmeyeceksem neden geleyim?"

Yüzünü buruşturdu. "İçmek zorunda değilsin. Emir büyük yerden, asla içmene müsaade edemem."

"Gelmeyeceğim," Omuz silktim sinirle. Gittikçe anneme benziyordu ve fazlasıyla can sıkıcıydı. "Sütümü içip uyumayı planlıyorum."

Jimin göz devirip, "Sen bilirsin..." diye mırıldandıktan sonra masadan kalkıp yemekhaneden çıkmak için hızlıca yürüdü.

Bütün kaprislerimi çekmek onun için de zor olmalıydı. Ancak bu dünyada kapris yapma hakkı olan bir kişiydim, en azından benim düşüncelerim bu yöndeydi.

Pekâlâ, yakın bir sürede ameliyata alınmazsa hayatı büyük bir riske girecek olan bendim, onlar değil. Gerçi ameliyat olmasam da uçurumun kenarında dolanıyordum.

Yerim bir anda oturduğu sandalyeden fırlayıp Seunghwan'ın kolunu tuttuğu gibi yemekhanenin arka kapısına doğru sürüklemeye başladı. Giderken, Hoseok'tan onların tepsilerini yerine bırakmasını da söylemeyi unutmadı.

Hoseok şaşkınlıkla tepsilerini birini götürmüş, diğerini de almak için geri dönerken ayağa kalkıp hızlıca yürüdüm ona doğru.

"Şimdi de ezik takımıyla empati kurmaya çalışıyorsun heralde, dostum." dedim popomu ahşap masaya yaslayarak.

Hoseok bana bir kahkaha ile yanıt vermeden önce ikinci tepsiyi de masadan kaldırdı. "Arkadaşlarım için ufacık bir şey yapmak ne zamandır eziklik olmuş, Yoongi."

Hoseok bu okulun en sessiz ve ezilen öğrencilerine bile sanki kırk yıllık arkadaşı gibiymiş davranırdı. Ondan nefret etmem için yeterli bir nedendi, bence.

Güldüm. Çenemi kıracak kadar güçlü sıkarak, samimi olmayan bir gülücük kondurdum suratıma.

○○○

Yerim

"Hadi ama," Önümdeki taşı tekmeleyerek küçük gölete düşürdüm. "Orkestradan çıkmak için hiçbir nedenin yok. Üstelik istesen başrolü bile kapabilirdin."

pale heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin