Chapter Eight

860 133 29
                                        

Multimedya: EXO - Sing For You ve Kim Taehyung

Gözlerimi açar açmaz, hatta açmadan evvel, burnuma dolan taze pişmiş kahve ve krep kokusu kendimi rüyada hissetmeme neden olsa da alt bedenimde hissettiğim iğrenç yapışkanlık hissi bunun bir rüya olmadığını açıkça dile getiriyordu.

Kasıklarıma saplanan sancılar ile sıcak yatağımdan kalkıp tuvalete girdiğimde tahminlerim doğru çıkmış, ayın muhteşem haftasına girişimi yapmıştım.

"Bravo size, saygıdeğer iğrenç yumurtalıklarım." diye mırıldandım çamaşırımı değiştirirken. Bu günün jimnastik dersinden uygulamalı sınav olacağımız güne denk gelmesi kaderimin benden nefret ettiğini kanıtlar nitelikteydi. Belki de Tanrı benden nefret ediyordu. Kim bilir?

Söylenerek çıktığım banyodan, mutfağa geçtim ayaklarımı sürüyerek.

"Anne saat kaç?" diye seslendim pijama altımın aşağı salınan iplerine parmaklarımı dolayıp sökerken.

"Saat henüz altı buçuk hayatım." Annem üzerindeki sabahlık ve bigudiye sarılmış saçları ile beni yanıtladığında masadaki sandalyelerin birini çekip oturdum.

Masada üçer tabak ve üç boş fincan vardı.

"Misafirimiz mi var?" Şaşkınlıkla zihnimi yokladım, annem dün gece eve kimle birlikte geldiğini hatırlayabilmek amacıyla.

"Beş dakikaya burada olur."

Önüme hızlıca konan kahvaltılık kaselerinin plastik kapaklarını açmaya koyulurken misafirimizin kim olduğu hakkında fikir yürütmeye çalışıyordum.

"Sen üstünü giyinene dek eve ulaşır, az önce aradığında taksiye yeni binmişti."

Annem zihin karıştırıcı yanıtlarıyla beraber mutfaktan ayrılıp odama girdim ve okul üniformamı giydim. Açık mavi okul ceketimin kollarını katlayarak odamdan çıktığım sırada koridorun sonundaki kapının önünde annemle sarılan kısa saçlı kadını gördüm.

"Seunggie!" Küçük bir çığlık eşliğinde adımı söyledikten milisaniye sonra ince kolları büyük bir güç ile bedenime sarılmış bir vaziyette buldum kendimi. "Benim küçük yeğenim! Ne kadar büyümüşsün böyle!"

Benden birkaç santimetre uzun olan kadının teyzem olduğunu kavradığımda havada asılı kalan kollarım yavaşça onun sırtına indi.

"Büyüdükçe daha fazla bana benzemeye başlıyorsun!" Kahkaha atarak konuşuyordu, fazlasıyla mutlu görünüyordu bizi gördüğü için.

Teyzem ile küçükken çok yakındım. Bana piyano çalmayı, origamiden kurbağa yapmayı ve birkaç küçük çizim tekniğini öğretmişti. Eskiden, Amerika'da yaşarken sık sık bizi ziyarete gelirdi. Ancak şimdi biz buradaydık ve o Amerika'da Dream Works Studios ile çalışıyordu.

Kahvaltı sırasında teyzemin nişanlısından, işinden ve küçük köpeğinden bahsettiler annemle ikisi. Annem burada heyecan verici hiçbir olayın olmadığını söyledi ve teyzem kahkahayla annemin çalkantılı aşk hayatına atıfta bulundu.

Hayatımın eski düzenine girmesini dört gözle beklerken, bir de 30'lu yaşlarının başındaki hiperaktif bir teyze ile karşılaşmıştım. Üstelik teyzem Kore'de kalacağı üç haftayı bizim evde geçirmeye karar vermişti.

○○○

"Hey, Son Seunghwan!" Arkamdan nefes nefese koşan oğlanı ne yazık ki sonradan fark etmiştim.

"Okulun kapısından beri arkandan koşuyorum," Ellerini dizlerine koyup nefes almaya çalışırken konuşmaya devam ediyordu. "Biliyorsun, okulumuzda tiyatro ve müzikal gösterileri çok büyük bir öneme sahip. Ancak geçen yıl mezun olan piyanistimizin yerini dolduramadık."

pale heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin