Ne kadardır burada işkencelere maruz kaldıklarını bilmiyorlardı. Sanki zaman durmuş gibiydi ve Luhan güçsüz durmamak için kendini içten içe yiyordu. Tek düşündüğü Sehun'un para için ne bok yediğini bilmemesiydi. Ne Jongin, ne de Sehun umrunda değildi. Tamamen kendini düşünüyordu, ölümden korkmuyordu. Çünkü bir gün evrende ki canlılar teker teker ölecekti. Ölümden kaçınılmazdı, ölüm zamanın geldiyse öleceksin demektir.
Açlıktan ağzı kurumuş ve iğrenç bir tat vardı. Aynı bir torba bok yemiş gibi hissediyordu. Şuna şükrediyordu, ilk gün ki gibi duvara asılı durmuyordu. Çünkü onu bir zindana kapatmışlardı. Zindanı nerden bulduklarını bilmiyordu. Bilmekte istemiyordu, bu karanlık yerden ve bok kokulu yerden bir an önce kurtulmak istiyordu. Jongin'le onu ayırmışlardı ve şu an Jongin sağ mı onu bilmiyordu.
Zindan soğuk ve karanlıktı bu onu yeterince ürkütüyordu. Hangi insan, insana bunu yapabilirdi ki? Zihninde cirit atan tilkileri bile onu terk etmişti. Yapayalnızdı. Her zaman olduğu gibi... Ağrıyan karnına kollarını sararak sıcak tutmasını sağladı. Annesi olsaydı ağrıyan karnına sıcak havlu koyardı. Ama annesi gitmiş ve karnını kendisi sıcak tutmalıydı.
Bu zaman içerisinde Kyungsoo'dan ne kadar dayak yediğini saymayı unutmuş. Belki de şu an bu karanlık zindan da tutulması Kyungsoo'ya güzel yumruk geçirmesiydi. Güzel yüzünün dağıtılmasından pek memmun değildi ama acı çektiğinde mutlu oluyordu. Kyungsoo, ona her vurduğunda ya da canını acıtacak işkence yaptığında yüzünde ki sırıtmasıyla, duvara dayanmış ve sigara içerek kendisini izleyen Sehun'a bakıyordu.
Jongin'in fazla hasar almadığını umuyordu sonuçtu onu doğru yoldan saptıran kendisiydi. Uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerini, kulaklarına dolan demirin yere sürtünme sesiyle oraya çevirdi. Gözlerini hareket ettirirken bile acıyordu. Gözünde ki ince damarların bir zaman sonra patlayacağından emin gibiydi.
Sehun herkesi ve Luhan'ı şaşırtarak ağzında sigara olmadan duvar köşesinde iyice küçülmüş, ona bakmayan bedene yaklaştı ve tek dizinin üstüne çökerek bakışlarının devamını getirdi. Luhan'ı ilk defa ruhen ve fiziksel olarak çökmüş olduğunu görüyordu. Zayıf olan yüzü iyice çökmüş ve elmacık kemiklerini belirginleştirmişti. Yüzünde ki Kyungsoo'nun eserleri bir güzel göze hitap ediyordu(!) Sehun çenesini sıvazlayarak "Kötü durumdasın, bu hoşuma gitti." dedi.Luhan gözlerini Sehun'a çevirmeden "Hoşuna gittiğine sevindim." dedi ruhsuzca.
"Bana bak Luhan." Sehun hâlâ yere bakan çocuğa emir verdi."Siktir git piç." Luhan sinirle konuştu.
Sehun dilini dişlerinin üzerinde gezdir ve "Kyungsoo'yu çağırmamı ve o güzel yüzünün bir kez daha hasar almasını istemiyorsan bana bak." diyerek Luhan'ın morluk dolu çenesini kavradı.
Luhan çenesini sıkan eli sertçe iterek Sehun'a baktı. Uğraşmak istemiyordu.
"Waow! Bu kadar kötü olacağını tahmin etmiyordum." Sehun, Luhan'ın dudağında kurumuş kana bakarak mırıldandı. Kyungsoo fena benzetmişe benziyordu Luhan'ı.
"Para için beni bu duruma sokan sensin."
"No no no!" Sehun 'No' kelimesini şarkı söyler gibi söyledi."Bu durumda olman Jongin'le bir ilişkin olması."
"O kazulet suratlıdan daha iyi olduğum için, Jongin beni seçti."
"Kazulet suratlı Kyungsoo mu oluyor?" Sehun dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı.
"Ne anladıysan." Luhan sıkılmış olmalı ki Sehun'u başından bir an önce atmak için geçiştirici cevap veriyordu.
"Dua et Luhan, Kyungsoo iki gün yok. İki gün bana kaldın. Benimle cehennemi yaşayacaksın"
"Beni becerirsen bu bana cehennem olmaz."
"Bu haldeyken bile becerilmeyi mi düşünüyorsun sen? Fahişeliğinden hiçbir şey eksilmemiş."
"Biri gibi para için saçma salak şeyler yapmak yerine, paramı kendimi becerterek kazanıyorum."
"O biri ben mi oluyorum,?"
"Bildiğin şeyleri neden soruyorsun?"
"Soruma soruyla karşılık verme, küçük sıçan." Sehun kaşlarını çatarak Luhan'ın alnına sert bir fiske attı.
"Bir gün bu sıçan ağzına sıçacak biliyorsun değil mi?"
"Hani beni sikecektin Luhan oppa?" Sehun ellerini çenesinde birleştirip, sesini incelterek konuştu.
"Merak etme oppan seni sikecek." Luhan sırıtarak Sehun'a baktı.
"Sikik sikik konuşuyorsun yine. Rüyanda bile göremeyeceğin şeyler söyleme."
"Buraya benle dedikodu arayan koca karılar gibi çene çalmaya geldiysen buradan sana laf çıkmaz."
"Yani?" Sehun iki kaşını yay gibi kaldırıp sordu.
"Yani... bir an önce siktir git." Luhan zar zor ayaklanarak Sehun'dan uzaklaşıp diğer duvar köşesine oturdu.
Sehun ayağa kalktı ve demir kapıyı sürüklemek üzereyken Sehun'un "Umarım geberirsin." dediğini duyup, keyifle sırıttı. Herkes gebermesini çok istiyorsa bunu memmuniyetle yapardı.
•
"Luhan nerede? İyi mi? Ona bir şey yapmadın değil mi?" Jongin karşısında bacak bacak üstüne atmış Sehun'a ardı ardına sorularını sıraladı.
"Bir sus be! İki haftadan beri seni sikmediğime dua et, hâlâ Luhan derdinde. Sanane lan Luhan'dan. Göbek bağınız birlikte mi kesildi?" Sehun sesini yükselterek konuştuğunda Jongin olduğu yere korkuyla sinmesini sağladı.
"Kyungsoo nerede?"
"İki gün yok yani seni iki gün boyunca sikebilmem için zaman var."
"Çok sikilmek sözcüğünü kullanıyorsun."
"Dedi Luhan'ı her gün her dakika beceren kibar adam." Sehun'un sesinde ki yüklü alayı anlamamak için Jongin gibi aptal olmak lazımdı.
"Kyungsoo bana elini sürmedi ama Luhan'ın hâlâ yaşadığından emin değilim." Jongin çaresizce konuştu.
"Jongin seni şurda gırtlaklarım, sonra ölü bedenini ölü seviciye becertiririm bir sus."
Jongin açılan çenesini toplayarak yatağa girdi ve yorganı üstüne çekti. Luhan'ı merak ediyordu.
Merak etmeliydi de. Sehun bıkkınca çenesini ovaladı. Luhan'ın korumalığını yaparken ona sert bakışlar atan adamdan eser yoktu. Şimdi süt dökmüş kediye dönüşmüştü. Ve bu pek eğlenceli sayılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Admiration; hunhan"
Fanfiction"Ne o yoksa aşık mı oldun?" Sehun boşalttığı kristâl bardağı bırakıp, yüzünde ki sırıtışıyla Luhan'a döndü. "Sanmıyorum." Luhan gülümsemesini yüzünden silip yüksek tabureden zıplayarak indi. "Adeta bir ceylan gibi sektin." "Kapa çeneni!" Luhan, Sehu...