Kyungsoo elindeki telefonu hayalkırıklığı dolu kalbi ile kulağından yavaşca çekti. Jongin yılbaşı gecesinden sonra temelli olarak New York'a geri dönmüştü. Kyungsoo'ya haber vermemişti ve hayatında iz bırakarak gitmişti. Kyungsoo onu her defasında aramasına rağmen cevap alamıyordu. Lanet telesekreterin 'bu numara kullanılmamaktadır' cevabını alıyordu. Jongin telefon numarasını değiştirmiş ve Kore'deki şirketinin başına kuzenini dikmişti.
6 aydır Jongin'e ulaşamıyordu. New York'ta olduğuna adı gibi emindi ama oraya gitmeye yüzü yoktu. Jongin, Kyungsoo'nun kalbini kırmıştı, güvenini sarsmıştı. Kyungsoo, Jongin'den aşağıya kalmayarak onun kalbini ilk defa kırmıştı. Bu zamana kadar Jongdae aşkını her defasında Kyungsoo'nun yüzüne vurmaktan çekinmemişti. Beyninde ki ses durmadan 'Jongin yok. Jongin gitti.' diye tekrarlıyordu. Bu kadar kolay mıydı on yılını geçirdiği adamı unutmak. Bir insanı öldürsen o kalbinde aşkına yaşam verirdi.
Kyungsoo orturduğu sandalyeden kalkarak askılıkta olan montunu giydi ve siyah yün atkısını boynuna doladı. Havalar giderek daha da soğumuştu. Kar ilk gün ki gibi lapa lapa yağmaya decam ediyordu. Dışarı çıktığında yüzüne çarpan soğuklukla atkısını ağzına kadar çekti. Hava baya soğuktu. Bir insanı dondurarak öldürmeye niyetli gibiydi.
Arabaya yöneleceği sırada karla kaplı yola bakarak gözlerini devirdi. Bu karda arabanın gitmesi imkânsızdı. Yürümeye razı gelerek Jongin'in şirketinin yolunu tuttu. Şirketin her yerinde seviştikleri anlar geldiğinde dudakları acıyla kıvrıldı. Adımlarını yavaşlatarak şirketin kapısının önünde duran dört korumaya kafa selamı verdi. Şirketti herkes Kyungsoo'nun, Jongin'in eski eşi olduğunu biliyordu. Şirkette sıkı bir güvenlik sistemi vardı. Çalışanların bile üstünü arayan bir güvenlik. Kyungsoo, kollarını iki yana açarak onu bir aletle taramaya başladı güvenlik görevlisi.
Güvenlik görevlisine gülümseyerek ferak girişe sahip şirkete adımını attı. Uzun zaman olmuştu buraya gelmeyeli. Buraya her geldiğinde elinde Jongin için kendi elleriyle yaptığı atıştırmalıklarla geliyordu. Jongin'in odasında Jongin değilde onun kuzeni olduğunu bildiği halde kalbi çok hızlı atıyordu. Kapıyı tıklatarak içerden gel komutunu beklemeye koyuldu. Komutu aldığımda demir kapı kulpu indirip içeriye girdi.
Jongin'in kuzeni, Kyungsoo'yu görmesiyle ceketinin önünü ilikleyerek ayağa kalktı ve ona yaklaştı.
"Merhaba Kyungsoo." Elini Kyungsoo'ya uzatarak gülümsedi.
"Merhaba Jong." Kyungsoo ona uzatılan eli tutarak tokalaştılar.
"Otursana." Jong eliyle koltuğu işaret ederek kendi yerine geçti.
"Niye geldiğini biliyorum. Muhtelemen Jongin'i soracaksın değil mi?"
Kyungsoo ellerini birbirine kenetleyerek "Evet." dedi.
"Sana bir şey söyleyemem Kyungsoo. Jongin'e söz verdim ben."
Kyungsoo omuzlarını düşürerek Jong'a üzgünce baktı. Belki bakışlardan etkilenip bir kaç bir şey söyleyebilirdi.
"Kyungsoo bak... sadece şunu söyleyim sana, sen nasıl Jongin'i unutmaya çalıştıysan oda seni unutmaya çalışıyor. Belkide unuttu bile boşanmanızın üstünden nerden bakarsan yedi ay geçti."
Kyungsoo kalbini yıkan cümlelerle gözlerinin dolmasına mâni olamadı. Belkide Jongin onu çoktan unutmuş olabilir miydi? Beynini hızlı bir şekilde kemirerek yok eden kelimelerin dört dönmesiyle gözlerinden yanağına inci taneleri süzüldü. Ağlıyordu. Yılbaşında bilerek ağlattığı adam için ağlıyordu.
"Lütfen Jong!" Kyungsoo, yanağındaki ıslaklıkları eliyle sildi.
Jong hayır manasında kafasını salladı. Jongin'e tek kelime etmeyeceğine dair söz vermişti.
"Bay Kim aşağıdan sizi çağırıyorlar." Jongin'in eski sekreteri şimdi ise Jong'un sekreteri olan kadın kafasını kapıdan uzatarak konuştu.
Jong, ayaklanarak kapıya ilerledi.
"Kusura bakma Kyungsoo."
Kyungsoo, Jong'un odadan çıkmasıyla hiç bir şeyi değiştirilmiş odada gözlerini gezdirdi. Duvarda asılı olan Jongin'le çektirdikleri resimin kaldırıldığını fark etti. Muhtelemen Jongin kaldırmıştı. Masada duran Jong'un telefonu görmesiyle yüzünde istemsiz olarak bir gülümseme belirdi. Telefonu hızla alarak açma tuşuna baktı. Şifre olmaması işine gelmişti. Rehbere girerek Jongin'in yeni telefonunu eline yazdı ve telefonu nasıl bulduysa öyle bıraktı. Jongin'in aylar sonra sesini duyacağı için, içindeki heyecan zirvedeydi.
Kyungsoo avcuna yazdığı ve terden dolayı silenmemiş telefon numarasına sevindi. Bu son şansı olabilirdi. Avcundaki numarayı tuşlayarak telefonu titrekçe bir nefes alarak kulağına götürdü. Bir süre sonra karşı taraftan cevap geldiğinde gözlerini sıkı sıkı kapattı. İnkâr etneye kalkışmayacaktı. Jongin'i deli gibi özlemişti.
"J-Jongin, benim Kyungsoo."
"Kyungsoo mu? Numaramı nerden buldun?" Jongin'in sert sesi kulaklarını delip geçti.
"Ben özür dilerim."
"Kyungsoo... kapatmalıyım. Bir daha beni arama."
Kyungsoo ağızının açmasına bile fırsat vermeden yüzüne kapanan telefonla gözleri bir kez daha doldu. Avcunda yazılan numarayı kazırcasına silerek, yerine mürükkep izinin kalmasını sağladı. Sanki kalbine benzin boşaltılmışta ateşe verilmiş gibi hissediyordu.
•
"Seksi kar tanem ne yapıyormuş?" Sehun sırıtarak Luhan'a arkadan sarıldı.
Luhan tebessüm ederek pastanın kakaosunu pasta hamurana eklerken "Seksi kar tanen, seksi sevgilisi için pasta yapıyor." dedi.
Sehun, çenesini Luhan'ın omzuna koyup, küçük kalçalarak sürtündü. Ağızını aralayarak burnunu beyaz boyuna sürttü. Luhan huylanarak boynunu geri çekti ve kıkırdadı.
"Ne oldu kar tanesi?" Sehun, boynunu geri çekmiş sevgilisine sordu.
"Huylandım Hunnie."
"Huylandın demek..." Sehun burnunu bir kez daha Luhan'ın boynuna sürttü.
Luhan kıkırdayarak boynu büktü. Sehun inadına burnunu sürtüp duruyordu.
"Huylanıyorum Sehun-ah yapma." Luhan, Sehun'u kendinden uzaklaştırmak amacıyla kalçasıyla Sehun'u ittirmeye çalıştı. Ama sadece çalıştı...
"Kar tanem sevişelim mi?" Sehun, alt tarafını Luhan'a bastırdı.
"Olmaz şuan pasta yapıyorum." Luhan itiraz ederek dudaklarını büzdü.
"Seni çok seviyorum Kar tanem."
"Tamam." Luhan odunlukta bir üst seviye birden atladı.
Sehun, gözlerini devirip Luhan'ın arkasından uzaklaştı. Kapıya ilerlerken Luhan'ın nereye? sorusunun radarına yakalandı. Dilini dudaklarında gezdirdi ve sırıttı.
"Kerhâneye."
Luhan gözlerini irileştirip Sehun'a döndü ve işaret parmağını tehtit edercesine salladı.
"Seni tatmin mi edemiyorum?"
"Aynen öyle. Tam olarak senle sevişirken zevk alamıyorum." Sehun ne yaparsın manasında elini salladı. Luhan iki elini kalçasına koydu ve ağırlığını sağ bacağına yükledi.
"Ben senin erken boşalmanı yüzüne vuruyor muyum Sehun?"
Sehun gözlerini kısarak "Sikerim seni çocuk." diyerek mutfaktan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Admiration; hunhan"
Fanfiction"Ne o yoksa aşık mı oldun?" Sehun boşalttığı kristâl bardağı bırakıp, yüzünde ki sırıtışıyla Luhan'a döndü. "Sanmıyorum." Luhan gülümsemesini yüzünden silip yüksek tabureden zıplayarak indi. "Adeta bir ceylan gibi sektin." "Kapa çeneni!" Luhan, Sehu...