Özel Bölüm |Kaisoo

3.4K 355 165
                                    

Jongin, kızının elini tutarak küçük eve ilerlemeye devam ediyorlardı. Soohyun ilk defa babasının doğup, büyüdüğü şehre Kore'ye geliyordu. İlk defa gelmesine rağmen korecesi iyiydi. Jongin onunla küçüklükten beri korece konuşuyordu. Bu yüzden kulağı âşina olmuştu.

"Babacığım nereye gidiyoruz?"

Jongin, kızının tatlı sesini duymasıyla gülümseyerek gözlerini ona çevirdi.

"Hani şirkette bir abiyle konuşmuştun hatırlıyor musun?"

"Kyungsoo hyung mu?" Soohyun heyecanla cıvıldadı.

"Evet aşkım."

Soohyun, babasının elini bırakarak sevinçle ellerini birbirine çırptı. Kyungsoo'yu bir daha göreceği için mutlu olmuştu. Jongin'de yıllar sonra eski eşini göreceği telaşlanıyordu. Uzun bir zaman sonra duygularının değişmesinden korkuyordu. Soohyun, evin sıcak bahçesine koşarak girdiğinde Jongin'de eli cebinde gülümseyerek girdi. Kapıyı tıklattıkalarından sonra Kyungsoo kapıyı yorgunlukla açmıştı.

Kyungsoo, dün şirketten döndüğünde sabaha kadar ağlamıştı. Büyük gözleri kan çanağına dönmüş ve şişmiş bir hâle gelmişti. Kapıyı açtığında Jongin ve Soohyun'u en son bekleyeceği kişiler listesinde bile yoktu. Bariz bir şekilde şaşırmıştı ve Jongin'in onu bu hâlde görmesinden dolayı utanmıştı. Ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Kyungsoo hyung bizi içeriye almayacak mısın?" Soohyun, kibarca Kyungsoo'ya soru yöneltti. Jongin ve Emily kızlarını iyi ve terbiyeli yetiştirmişlerdi.

Kyungsok, Soohyun'a içtenlikle gülümseyerek kenara çekildi. Jongin, eve girerken bir anlığına dağılmış ve çökmüş Kyungsoo'ya baktı. Kyungsoo kapıyı güçlükle kapatarak oturma odasına girdi. Evdeki hirçbir şeyi ne değiştirmiş ne de elini sürmüştü. Hepsi Jongin'in bıraktığı gibi duruyordu. Jongin, gözlerini direk olarak duvarda asılı olan düğün resimlerine çevirdi ve gülümsemesi yüzünde soldu. Çoktan onları kaldırdığını hatta yaktığını bile tahmin etmişti. Ama hâlâ onu orda asılı gördüğünde dizine oturtmuş olduğu Soohyun'a gülümseyen Kyungsoo'ya baktı. Gülüşü bile değişmemiş diye içinden geçirdi. Hâlâ kalp şeklini alıyordu.

"Kyungsoo hyung, vay canına dudakların gülünce kalp şeklini alıyor. Bu dudakları öpecek kişi çok şanslı." Soohyun kalp şeklini almış dudaklara hayranlıkla baktı. Çok tatlı ve etkileyiciydi.

"Teşekkür ederim Soohyun." Kyungsoo, Jongin'in başka birinden olan kızına Soohyun derken bir yerleri acımıştı. O Jongin ve kendi kızına Soohyun demek istiyordu.

"Kyungsoo hyung sen evli değil misin?"

Kyungsoo bir an Jongin'e imâlı bir şekilde baktı.

"Evliydim, beni o zamanlar üzdüğü için bir hata yapıp ondan ayrılmıştım."

Soohyun, dudaklarını büzerek kafasını anladım dercesine salladı. Kyungsoo'nun mutlu olmasını istiyordu.

"Peki onu hâlâ seviyor musun?"

Kyungsoo tam cevap vercekken Jongin o evet sözcüğünü duymamak için "Soohyun kızım, Kyungsoo'yu bunaltma." diyerek ortama sıçtı.

"Sen istediği sora bilirsin Soohyun bunaltmıyorsun beni." Kyungsoo, Soohyun'un yanaklarını öptü.

"Ben lavobaya gidiyorum." Jongin ayaklanarak lavoboya gidiyorum bahanesiyle Kyungsoo'nun odasına girdi. Burda da hiçbir şey değiştirilmemişti. Jongin kendini suçlu hissediyordu ama böyle olmasını Kyungsoo istemişti. Şimdi ise sonuçlarına katlanmak zorundaydı.

"Burda ne yapıyorsun?" Kyungsoo odasının ortasında dikilen bedene sordu.

"Jongin... buraya kızını alıp gelemen yanlış bir şey. Gitseniz iyi olacak. Daha fazla acı çekmek istemiyorum."

Jongin, Kyungsoo'ya yaklaşarak onun elini tuttu. Kyungsoo hâlâ yıllar öncesi gibi kısa boyluydu.

"Bundan sonra sana geri döneceğimi bekleme. Beni unut ve mutlu ol. Emily ve kızımı seviyorum Kyungsoo lütfen daha fazla uzatma."

"Jongin benden bunu isteme. Bizi nasıl unuttun?" Kyungsoo ellerini Jongin'de çekti.

"Emily'le evlenerek unuttum. Soohyun gibi tatlı bir kızım doğdunda unuttum. Bana o kelimeleri söylerken unuttum. Beni yılbaşı gecesi ağlatırken unuttum." Jongin, Kyungsoo'nun alnına öpücük kondurup kapıya ilerledi.

"Bundan sonra arkadaşız Kyungsoo. Eskiyi unut."

"Seni hâlâ severken arkadaş olamam Jongin. Özür dilerim."

Jongin, omuz silkerek odadan çıktı. Kyungsoo dizlerinin üstüne çökerek yüzünü elleriyle kapattı ve omuzları sarsılana kadar ağlamaya başladı. Tamamen umudunu kaybetmiş bir şekildeydi. Pişmandı, Jongin'den ayrıldığı için pişmanlık yaşıyordu.

"JONGİN BEKLE!" Kyungsoo odadan koşarak çıktı ve kızının montunu giydiren Jongin'e bağırdı.

Kyungsoo, Jongin'in dudaklarına Soohyun'un yanında kapanarak gözlerini yumdu. Jongin, soğuk dudaklarını örten sıcaklıkla gözlerini şaşkınlıkla açtı ve oda Kyungsoo gibi gözlerini yumdu. Ağzını aralayarak Kyungsoo'yla hararetli bir şekilde öpüşmeye başladılar. Soohyun, elleriyle ağzını kapatarak yerinde mutlulukla zıplamaya başladı.

"Beni bir kez daha bırakma lütfen." Kyungsoo, Jongin'in boynuna sarılırken konuştu.

Jongin, ince belle kollarını dolayarak kafasını Kyungsoo'nun mis kokulu boynuna gömdü. Ne de çok özlemişti bu kokuyu doya doya solumaya.

"Seni bir kez daha bırakmayacağım."

"Admiration; hunhan"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin