"Beni dinle!" Jongin bağırmamaya özen gösterirken konuştu. Kyungsoo bir türlü çenesini bir kez olsun kapatıp, Jongin'i dinlememeye direniyordu. Biliyordu ki Jongin, mantıklı açıklama yapsa onu affedeceğini.
"Seni dinlemek istemiyorum." Kyungsoo omuz silkerek oturduğu koltuktan kalktı.
Jongin, öfkeyle dişlerini birbirine bastırıp Kyungsoo'nun kolundan tutarak onu duvarla kendi arasına sıkıştırdı.
"Lafımı ikiletmeyi sevmem, beni dinlemek zorundasın."
Jongin ve Kyungsoo'nun yüzleri arasında birbirlerinin ılık nefeslerini yüzlerinde hissedecekleri kadar yakınlardı. Uzun zaman aradan sonra bu denli yakınlaşmaları... Kyungsoo'yu nedensizce utandırmıştı.
"Uzaklaş." Kyungsoo, elleriyle Jongin'i göğüsünden ittirdi ama Jongin etkilenmeden Kyungsoo'ya biraz daha yaklaştı.
"Çaresizim görmüyor musun?" Jongin, göğüsünde duran iki eli, avuçları arasına aldı ve sessizce mırıldandı.
"Kapa çeneni kendini acındırma bana." Kyungsoo kaşlarını çattı. Hissettiği duygudan nefret ediyordu. Jongin'le evlendiği zaman ilk defa sevildiğini, sevdiğini hissetmişti. Bu dünyada ki bütün insanlar sevmek ve sevilmek için yaşıyordu ona göre.
"Pişmanım Kyungsoo, seni deli gibi seviyorum."
"Sana kapa çeneni dedim lanet olası adam. Sevme beni çünkü ben seni sevmeyi bıraktım."
"Yalan söylüyorsun hâlâ beni ilk gün ki gibi seviyorsun." Jongin, Kyungsoo'nun gözlerine bakarken konuştu. Hissediyordu. Kyungsoo onu hâlâ seviyordu.
"Götünden uydurma. Sana olan sevgimi beni o oruspuyla aldattığında kaybettin."
"Şunu yüzüme vurmaktan vazgeç."
"Ne o yoksa utanıyor musun yediğin halttan?" Kyungsoo alaycı bir şekilde gülemeden duramadı.
"Utanıyorum, onu sevdiğimi hissediyordum ama hoşlantıdan başka bir şey değilmiş. Ben seni seviyorum, sana aşığım, kokuna aşığım, bedenine aşığım, sevgine aşığım." Jongin, alnını Kyungsoo'nun alnına dayamış bir şekilde demişti bu aşk sözcüklerini.
"Beni bunlarla kandıramazsın, muhtelemen Luhan'ı becerirken bunları onada söylemişsindir." Kyungsoo ağlamaya yakındı.
"SÖYLEMEDİM!" Jongin, Kyungsoo'nun yüzüne doğru öfkeyle bağırarak ellerini saçlarına daldırdı. Pişmanlığı o kadar belli oluyordu ki dışarıdan biri görse 'Bu adam çok pişman' derdi.
Kyungsoo, Jongin'in ona bağırmasıyla olduğu yerde sinerek küçüldü. Bir adet sinirli Jongin'den çok korkuyordu. Ne yapacağı belli olmuyordu.
"J-Jongin sakinleş." Kyungsoo, saçlarını kopartarcasına çekiştiren Jongin'in ellerini tutarak konuştu.
"Kyungsoo ne hale geldim görmüyor musun?" Jongin'in sesi o kadar çaresiz çıkmıştı ki Kyungsoo bir an karşısında ki adamı kolları arasına alıp sımsıkı sarılmak istiyordu. Ama bu kadar kolay değildi hayatta hiçbir şey. Kyungsoo çok gözyaşı döktü, her gece Jongin'i sayıkladı. Bu sefer gözyaşı döken ve Kyungsoo'yu sayıklayan Jongin olacaktı.
"Seni affetmeyeceğimi söyledim adi herif. Kendini öldürsen hatta diri diri mezara gömsen seni affetmeyeceğim." Kyungsoo ağlayarak odadan kaçar bir vaziyette çıktı.
Jongin, dizleri üstüne çökerek kafasını dizleri arasına aldı. Acıyı Jongin çekiyordu. Vefasını Luhan sürüyordu.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Admiration; hunhan"
Fanfiction"Ne o yoksa aşık mı oldun?" Sehun boşalttığı kristâl bardağı bırakıp, yüzünde ki sırıtışıyla Luhan'a döndü. "Sanmıyorum." Luhan gülümsemesini yüzünden silip yüksek tabureden zıplayarak indi. "Adeta bir ceylan gibi sektin." "Kapa çeneni!" Luhan, Sehu...