Rüya

119 3 0
                                    

Gözlerimi güneşin rahatsız edici ışığıyla açtım. Etrafıma baktığımda bağ evinde değildim. Belimde hissettiğim kollar, boynumda hissettiğim o nefes... Yavaşça arkamı döndüğümde uyuyuyan bir Ulusla karşılaştım. Rüya mı bu? Yada bu zamana kadar gerçek olduğunu sandığım herşey rüya mıydı?Ulusu uyandırmadan telefonuma uzandım tarihe baktığımda derin bir nefes aldım. Ulusun kollarını arasından kurtulup aynanın karşısına geçtim ve kurşun yarama baktım. Dikişlerim yeni alınmıştı fakat hala ağrım vardı. Evet, kötü bir kabus görmüştüm. Oysa gerçek gibiydi. Bu anın gerçek olduğuna inanmak istercesine yarama bastırdım. Canım yanmıştı yani gerçekti. Ulusun yanına uzandım ve aşık olduğum adamı izlemeye başladım. Dağınık siyah saçları yüzüne düşmüştü, masum görünmüyordu aksine sert görünüyordu. Aşık olduğum gözler, aşık olduğum gülüş yoktu fakat ona aşkla bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Ben bu adama aşıktım...

Gözlerini yavaş yavaş açtığında, gözleriyle gözlerim buluştu. Gülümsediğinde, onu izlerken gülümsediğimi farkettim ''Günaydın güzelim'' dudağının kenarına küçük bir öpücük bıraktım ve ''Günaydın sevgilim'' gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı.''Güzel bi sabah, öpücükler falan'' rüyam aklıma geldi birden. Tam bu yatakta bir kadın vardı. Gülüşüm yüzümde çoktan solmuştu. Ulus kaşlarını çatıp yüzümü avuçlarının arasına aldı ''Ne oldu Araf'' düşünceleri dağıtmak istercesine kafamı iki yana salladım ''Sadece çok gerçekçi bi kabus gördüm. Hatta uyandığımda gerçek olup olmadığını ayırt edemedim'' beni kendine çektiğinde ona karşı koymadan yüzümü boynunun girintisine sakladım ''Saçma sapan bir rüya için kendini üzme güzelim. Anlatmak ister misin?'' kafamı olumsuz anlamda salladım ''Hatırlamak istemiyorum. Hatta bana o rüyayı unuttur'' beni kendinden ayırıp ''Hazırlan güzelim. Yanına kalın kıyafetler al. Herşeyi unutmaya gidiyoruz'' kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı ''Nereye'' alnıma bir öpücük kondurdu ''Fotoğrafını ilk gördüğüm yere'' deyip odadan çıktı. Yataktan kalkıp banyoda rutin işlerimi hallettim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı düzenledim. Üzerimi giyinmek için dolabın karşısına geçtim. Siyah bir pantolon, gri boğazlı kazak ve üzerine deri ceketimi giydim. Bi çantanın içine bikaç parça kıyafet alıp odadan çıktım. Aşağıdan gelen seslere göre Ulus kahvaltı hazırlıyordu. Aşağı harika bir kahvaltı masası beni bekliyordu. Ta ki mutfağı görene kadar. Mutfaktaki durum tam bir faciaydı. Fakat bu durum hiç umrumda olmadı. Mutfakta savaşan sevgilime sarıldım. Dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum ve kulağına fısıldadım ''Ömrümün sonuna dek sadece sen, sadece seni seveceğime yemin ederim Ulus Yaprak. Unutma, Seni çok seviyorum'' şaşkınlığını hissediyordum. Belimdeki elleri sıkılaştı ve beni iyice kendine çekip sıkı sıkı sarıldı ''Bu kalp durana kadar sadece senin adını sayıklayacak Araf Aksoy. Seni seviyorum'' Bedenim kollarının arasından çıkmak istemiyordu. Şuan hiçbir halt umurumda değildi. Kokusu ciğerlerimi dolduruyordu. Parmaklarım ensesinden yukarı çıkıp keşfetmek istercesine saçlarında dolaşıyordu. Ulusun kendine has kokusunu hiçbir parfümde bulamayacağımı biliyordum. Artık emindim. Bu adam farklıydı. Ben bu adama kendimden çok güveniyordum. Kollarını belimden çektiğinde istemesem de boynundaki kollarımı kendime çektim. Boşlukta hissediyordum ondan ayrıldığımda, Ulus benim nefesim olmuştu. Kalp atışlarım olmuştu ve ben bu durumdan hiç şikayetçi değildim.''Hadi kahvaltıya. Uzun bir yolculuk olacak '' aklıma gelen şeyle mutfaktan koşarak çıktım. Ulusta arkamdan ''Araf noldu iyi  misin'' Ulus'un gözlerinin içine baktım ''Çete nerde'' kaşlarını çattı ''Araf,  sabah not bırakıp erkenden çıkmışlar, beni korkutmaktan zevk mi alıyosun sen'' derin bir nefes aldım. Korkmuştum. Evde olmamaları beni korkutmuştu. Onlarla ve işlerle uzun zamandır ilgilenemiyordum. Hayatımdaki zorluklarla uğraşmakla o kadar meşguldum ki, ne şirket nede çetenin işleriyle ilgilenemiyordum. Ulus korkmuştu, bişey olduğunu sanmıştı. ''Özür dilerim.Seni korkutmak istememiştim'' gülümsedi ''Hadi kahvaltıya'' 

Neşeyle yaptığımız kahvaltının ardından yola çıkmıştık. O arabayı büyük bir dikkatle kullanırken ben onu izliyordum. Her ne kadar gülümsese de yorgun görünüyordu, çökmüştü sanki. Bu hayata henüz alışamamıştı. Her an aksiyona alışamamıştı Ulus. Bu beni de fazlasıyla yoruyordu fakat, eskiden alışık olduğum için Ulus kadar etkilenmiyordum. Uzun ve biçimli parmakları direksiyonda ritim tutuyordu. Onu huzursuz eden bir durum vardı. Bu durumun ne olduğunu öğrenmek istiyordum fakat sormaya korkuyordum. Şu anın büyüsü bozulsun istemiyordum. Ulusun direksiyondaki elini ellerimin arasına alıp öptüm. Bakışlarını bana çevirmişti ''Birşey var, ne var bilmiyorum ama unut herşeyi. Gittiğimiz yerde kaldığımız sürece unutalım herşeyi, normal bir hayatımız varmış gibi davranalım. İkimizinde buna ihtiyacı var.'' Elini ellerimin arasından çekip benim yaptığımı yaparak oda elimi tuttu ve gözünü yoldan ayırmadan öptü ''Sen yanımda ol, ben herşeye razıyım''gülümsemeden edemedim. Radyoda çalan şarkıyla gülümsemem yüzüme yayıldı. Teoman- Serserim Benim çalıyordu. En sevdiğim şarkı olması yanı sıra, ben bu şarkının nakaratında bizi görüyordum. Ulusun şarkıyı mırıldanmasıyla ona döndüm. İkimiz aynı anda aynı cümleyi söyledik ''En sevdiğim şarkı'' ikimizde gülmeye başladık. ''Ben bu şarkıda bizi görüyorum Ulus. Uzun zaman aşktan kaçtım. Sana tutuldum'' bana her zaman ki gibi aşkla baktı ''Ben önce senin fotoğraflarına hayran kaldım sonra yaptıklarını dinledim babandan, sana aşık oldum.Sen farklıydın. Ben sana hayran kaldım.'' Arabayla bir patika yola girdiğimizde ''Burası neresi'' diye sordum. ''Aşkımızın başladığı yer'' Ulusu anlamakta güçlük çekiyordum. Şirin bir evin önünde durduğumda geldiğimizi anladım. Arabadan indiğimde etrafa baktım. Ev ağaçların arasındaydı. Burnuma gelen çam ağacı kokusu, huzur veriyordu. Etrafa bakınırken bir ağaç dikkatimi çekti. Aslında ilk bakıldığında diğer ağaçlardan farkı yok gibiydi, fakat dikkatli bakıldığında diğer ağaçlardan daha yeşil yaprakları vardı. Yaklaştıkça kokusunun da farklı olduğunu farkettim. Ağacın dalları pürüssüz görünüyordu. Yaprakları güneşin ışıklarından parlıyordu. Arkamdan belime dolanan kollar huzuruma huzur katıyordu.''Buraya iyi bak. Bu ağacın adı Araf, çünkü o da senin gibi dikkat çekici fakat diğer ağaçlar onun güzelliğini kapatıyor. Burası senin fotoğraflarını görmeden öncede vardı fakat ben bu ağacı senin fotoğraflarını gördükten sonra farkettim ve senin adını verdim. Şu eve bak Araf, bu evi seninle olan hayallerimle doldurdum. Burayı ben yarattım fakat burası senin dünyan'' şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum ''Burası benim değil senin dünyan Ulus'' kafasını olumsuz anlamda salladı ''Ben dünyamda seni yarattım Araf.Burası artık senin, sende benim'' ellerimi tutup gözlerimin içine baktı ''Dünyana hoşgeldin Aksoy.'' 



Kural 1: Aşık OlmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin