KURŞUN..

179 3 0
                                    

Hayatta farklı acılarımız vardır. Her insan mutlaka sevdikleriyle sınanır bu hayatta. Neyi sevsem alındı benden. Şimdi de kalbimin ritmini değiştiren adamdaydı sıra. Babam haksızdı acı hiçbir zaman hafiflemiyordu. Aksine her seferinde katlanıyordu. Gücün kalmıyordu bir süre sonra ve ben her acımda kime sığınıcağımı bilmiyordum. Ulus düzenimi bozuyordu, yalan söylemiyordum. Ölümü dört gözle bekleyen ben, Ulusun yanındayken ölmekten korkuyordum..

Şu an yıllardır cesaret edip giremediğim odadaydım. Babamla annemin odasında. Karşımdaki duvarda asılı olan fotoğrafa, mutluluğun fotoğrafına bakıyordum. Annemle babamın düğün fotoğrafı.. Onların asla bitip tükenmeyen aşkının fotoğrafı. Annem babamın kollarında o kadar mutlu görünüyordu ki, kıskanmıştım onu. Ben asla bu kadar mutlu olamıyacaktım. Ben babam gibi bir adama aşık olamayacaktım. Annem babamın en kötü haline aşık olmuş, onu kabullenmişti. Babam aşık olduğunu kadına yeşil gözlerindeki eşsiz mutlulukla bakıyordu. O da bilemezdi ki yaptığı işin sevdiği kadının ölümüne sebep olucağını. Çıkıp gelsinler ölmedik desinler istiyordum. Beni bu pisliğin içinden çekip kurtaracak tek adamı yanımda istiyordum. Babamı.. Elimde ki içki şişesine baktım ve fotoğrafa doğru kaldırdım ''Mehmet Aksoy, beni nasıl bir pisliğin içine sürüklediğinden haberin varmı? Ya sen Seval Aksoy bu adamla evlenip 20 yılını bu adama harcadığın için pişman mısın? Olma. Bu adam hiçbir şeyi isteyerek yapmadı ama ben.. ben öylemiyim? Ben isteyerek kötü oldum. O ise mecbur kaldı. Ben geri çekilebilirdim. Canı cehenneme intikamın diyebilirdim ama yapamadım sizi benden alanların canını yakmak istedim. Keşke babamı dinleseydim anne. Keşke bana benim gibi olmaya çalışma dediğinde onu dinleseydim. Hiçbir renk odamdaki beyazları kapatamasaydı. Keşke ben hep masum kalsaydım. Aksoyların küçük masum kızı..'' gözyaşlarımı durduramıyordum. Fotoğrafın önüne gelip diz çöktüm ''Baba affet beni! Ben senin istediğin gibi biri olamadım. Senin gibi olmaya çalıştım, olamadım. Senin kadar güçlü olamadım. Bana Araf ismini vermekte haklıymışsın. Baba ben arafta kaldım. Çıkmaz bir sokaktayım ne ileri gidebiliyorum, nede geri. Gel tut elimden çek beni bu karanlıktan. Kayboluyorum, korkuyorum. Size ihtiyacım var. Ne olur geri dönün, söz veriyorum siz nasıl isterseniz öyle olucak'' Odada yankılanan hıçkırıklarımdan başka ses yoktu. Elimi kalbimin üstüne koydum ''Ben artık buraya bile güvenemiyorum. Burası da yalan söyledi bana. Kandırdı beni. Sevme dedim ben buraya, sevme o adamı dedim. Baba sende dedin mi kalbine annemi ilk gördüğünde?'' Kapının açılma sesini duydum ama umurumda olmadı. Biri kollarımdan tuttuğunda bunun Tilki olduğunu anladım. ''Araf yeter! Yapma böyle'' ona sarılıp ağlamaya devam ettim ''Mecburdum Tilki, onun korkusunu gözlerinde gördüm. Ona bu kötülüğü yapamazdım'' Tilkinin güven veren kolları bile şu an iyi hissetmemi sağlamıyordu. Bildiğim bir şey varsa artık daha kötü olacağımdı. Tilki saclarımın arasına bir öpücük kondurduğunda geri çekildim ''Sevme.. Sevme beni. Hepinizi bu pisliğe ben çektim. Nefret et benden Tilki'' Tilki kafasını olumsuz anlamda salladı '' Bana gücü veren sensin Araf. Sana minnettarım ben'' belimdeki silahı çıkarıp attım ''Bu mu güç? Belimizde taşıdığımız silah mı? Annem ne derdi biliyomusun. Zordur ölümü belinde taşıyan bir adamı sevmek, her kadın cesaret edemez derdi. Peki siz? Sizi sevebilecek kadar cesaretli bir kadın çıkıcak mı? Yada sevildiğimizi görebilecek kadar yaşayabilicek miyiz? Biz ölümü belimizde taşıyoruz. Bu güç değil, bu acizlik'' hıçkırıklarımın arasında konuşmakta zorlanıyordum. Korktuğum gerçeklerle yüzleşmiştim bu gece. Tekrar dizlerimin üstüne çöküp hıçkırıklarımda boğulmayı bekledim. Tilkide benim gibi diz çöküp sarıldı bana. Kollarımı beline yerleştirip ağlamaya devam ettim ''Sevme nolur sevme beni. Acı çektir bana, sana bu acizliği verdiğim için kes cezamı. Haketmiyorum ben sevilmeyi'' Tilki derin bir nefes aldı ''Sen benim kız kardeşimsin. Kafama sıkıcakta olsan. O namluyu kafama da dayasan yine seni severim ben. Belimizdeki silahsa bizi güçsüzleştiren çıkarıp atarız. Belki üstümüzdeki kanı temizleyemeyiz ama, güçsüzlükle boyanmış mühürü çözmeye çalışırız. Normal olmayı deneriz. Basit hayatlar yaşar, basit işlerle uğraşırız''Bir süre öylece kaldık ne o konuştu ne ben. Odada sadece sessiz çığlıklarım vardı. Kimse duyamıyordu benden başka. Sakinleşmiştim. Alkolün ve ağlamanın etkisiyle yorgun düşmüştüm. Kolumu kaldırıcak halim yoktu. Sessizliği Tilki bozdu ''İyi misin'' kafamı olumlu anlamda salladım. Ondan ayrılıp gözlerine baktım ''Seni çok seviyorum'' gülümsedi ''Bende seni seviyorum güzelim. Hadi seni odana götürüyim'' Kolunu belime sarıp beni odadan çıkardı. Odama girdiğimizde beni yatağa yatırıp, kendisi de yanıma uzandı ''Bugün benimle uyuma şansı kazandın Araf'' gülümsedim ''Fırsatçı. Küçükken ağaçların gölgelerinden korkup yanıma geldiğinde de böyle söylerdin. Bu sefer ne korkuttu seni?'' Beni kendine çekip sarıldı ''Kaybetme korkusu'' kaşlarımı anlamamış gibi çattım ''Kimi kaybetmekten korkuyosun'' Gözlerini bir noktaya kilitledi ''Seni. Kardeşimi. Farkındamısın? Yavaş yavaş kaybediyorsun kendini'' haklıydı bu ben değildim ''Korkma. Ben eskisi gibi olacağım. Söz veriyorum'' gözkapaklarımda yorgunluğu hissediyordum. ''Söz veriyorum Araf. Her anında, her kararında yanındayım'' son hatırladığım sözler bunlar oldu..

Telefonun sesiyle güne başlamak. Bende hatırlamak istemediğim anıları canlandırıyordu. Tilki yanımda yoktu. Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım. Şimdi aşağı inicektim mutlu arkadaşlarım ve Ulusu görecektim. Hayır hepsi hayaldi. Ulus gelmeyecekti. Düzenimi bozuyorsun diyen birinin peşinden kim gelebilirdi ki? Telefona bakmamıştım. Kimin aradığı umurumda değildi. Zaten beni kimse halimi hatrımı sormak için aramazdı. Ya işleri düşmüştür yada birileri tehdid edicektir. Düşündüklerime bir kahkaha attım. Gerçekten yalnızdım. Yataktan kalkıp, etrafıma baktım. Üzerimi değiştirip odamdan çıkıcaktım ki aklıma telefon geldi. Ya Ulus sa? Ya bana ihtiyacı varsa? Hızla gidip telefonumu elime aldım. Ulus değildi. Babamın avukatıydı arayan. Aklıma gelirse ararım deyip attım telefonu kenara. Aşağı indiğimde mutfaktaki karmaşaya baktım. Tunay beni görünce sırıttı. Bu gülüşü biliyordum en son doğum günümde parti vermek için izin isterken böyle bakmıştı. Doğum günü? Tabi ya bugün benim doğum günümdü. 25 kasım. 23 yaşındasın Araf. Sesimin neşeli çıkmasına dikkat ederek konuşmaya başladım ''Herkese günaydın. Tunay sende bana öyle bakmayı kes parti veremezsin'' Tunay ın yüzündeki gülüş soldu ''Hadi ama Araf. Lütfen. Eğlenelim biraz'' bana ıslak köpek yavrusu gibi bakan Tunaya karşı koymak imkansızdı ''Pekala ama büyük bir parti istemiyorum'' Tunay gelip bana sarıldı ''Büyük olmucak tabiki de. Sadece Cehennem e sığdırabiliceğimiz kadar davetli listesi hazırlıcam'' Herkes şaşkın bir şekilde Tunaya bakıyordu. Jilet ''Biz bu çocuğa çok vurduk ondan böyle oldu. Koskoca mekan. En az 200 kişilik davetli listemiz var'' kaşlarımı kaldırıp Jilete baktım ''O kadar tanıdığımız yok'' Tunay gülümsedi ''Elbette yok. Ama bizi tanıyan var'' Çakal bıyık altından gülüyordu ''Kendi imkanlarınla mı doğdun Tunay'' Akrep yüzünü buruşturdu ''Zeka seviyeniz ilkokul 3 '' Tilki en son dayanamadı ''Yeter ya! Öğlen oldu Tunay bize karışma diyosun nasıl yetiştiriceksin.'' Tunay koşarak evden çıktı. Hepsi arkama bakıyordu, etrafa yayılan tanıdık koku ve omuzumda ki eller beni ürkütüyordu. Ulus buradaydı. Tepki vermedim boynumda hissettiğim soğuk metal dikkatimi dağıttı. Kulağımda hissettiğim sıcak nefes bana dün geceyi hatırlatıyor ve ağlama isteği uyandırıyordu. ''Mutlu Yıllar Kurşun. Sen benden kaçamazsın. Babanın namlusundan çıkan kurşun bir kere benim kalbime isabet etti. O kurşun sendin. Çıkamazsın. İzin vermem'' Boynumda kurşun figürlü bir kolye vardı ve en altında minicik bir yazı ''Ulus&Araf Yaprak''..




Kural 1: Aşık OlmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin