Bir yerde okumuştum , tepenize çığ düştüğünde , bütün o karın altında yatarken neresi aşağısı neresi yukarı anlayamaz oluyormuşsunuz . Karı iteleyip kurtulmak istiyor ama yanlış yönü seçip kendinizi daha da derine , kendi mezarınıza gömüyormuşsunuz . İşte kendimi aynen böyle hissediyordum. Yönünü şaşırmış, Arafta kalmış, Pusulasından olmuş...
Bodrumun güzelliği ve sevdiğim adamın varlığı hayatta olduğumu hissettiriyordu. Aşık olduğum gözler, mutlulukla bakıyor bana beni sevdiğini söylüyordu. İçimde bir sıkıntı vardı ve mutlu olmamı engelliyordu.Bahçede Ulus' un dizlerine yatmış huzur dolu gözlere bakıyordum. İçimdeki sıkıntıyı biraz da olsa alıp götürüyordu. Çakal ve Aslı'nın telaşlı şekilde bahçeye girmesiyle doğruldum. Çakal ''Ulus gitmemiz lazım. Adamın biri peşimizde'' Ulus ayağa kalktı. ''Bende geliyorum Çakal'' gitmeliydim. İçimde ki sıkıntı tekrar kendini gösteriyordu. Ulus kafamı ellerinin arasına alıp gözlerine bakmamı sağladı ''Güzelim burada kalıp Aslıyı koruman gerek'' Aslıya baktım. Korkuyordu. Kararsız bir şekilde kafamı salladım ''Dikkatli olun. Seni seviyorum'' gülümseyip alnımdan öptü ''Seni Seviyorum'' Elim elinden, gözlerim gözlerinden ayrılmakta zorlanıyordu. Kapıdan çıktıklarında bir süre arkalarından öylece baktım. Aslı kolumdan tutup içeri çekti. Silahı belimden çıkarıp sehpahanın üzerine koydum ve düşünmeye başladım. Ona birşey olursa ne yapardım? Çakala yada Ulusa birşey olsa çıldırırdım ikiside canımdı. Kapının zorlanma sesiyle düşüncelerden sıyrıldım. Aslının korku dolu gözlerine denk geldi gözlerim. Elimdeki silahı Aslıya verdim ''Yukarı çık saklan. Ne olursa olsun çıkma. Karşına çıkan kim olursa olsun elindeki silahı kullanmaktan çekinme'' Aslı gözleri dolu dolu şekilde kafasını iki yana salladı ''Sende gel'' '' Olmaz Aslı birinin onları oyalaması gerekiyor. Hadi git'' Aslı hızla merdivenleri çıkmaya başladı. Çekmeceyi açıp Çakalın evde sakladığı silahı aldım. Kapıya yaklaşırken ensemde hissetiğim acıyla kendimi yerde buldum. Gözlerimin kapanmadan önce gördüğü tek şey kırmızı sıvıydı..
Gözlerimi ensemdeki acıyla açtım. Bir sandalyede bağlıydım. Etrafıma bakındığında nerede olduğumu çözemedim. Ellerimi sandalyenin arkasından kurtarmak istedim fakat çok sıkı bağlıydı. Beni kaçırmaya cesaret edebilecek kim vardı? Son zamanlarda etrafımda öyle birini bırakmamıştım. Karanlık oda kapının açılmasıyla aydınlandı. Uzun süre karanlıkta kaldıktan sonra gözlerimi alan ışık yüzümü buruşturmama sebep oldu. Işığın arasında beliren siluetin kim olduğunu çözmeye çalıştım fakat göremiyordum. İçeri bir kaç adım attığında 40 larında bir adamdı karşımdaki. Tüm düşmanlarımı tanıyordum. Bu adamı daha önce görmemiştim. ''Uyuyan güzel uyanmış'' ses tonuna yüzümü buruşturdum ''Lütfen sen konuşma, o nasıl sestir ya'' ağzıma gelen kan tadı ve kafamın yana düşmesiyle sinirlenmiştim. Ağzımda ki kanı yere tükürüp yamuk bir gülüşle adama baktım ''Gerçekler acıdır dostum'' kafam tekrar yana düştüğünde aynı şekilde kafamı tekrar adama çevirdim ''Hadi bi erkeklik yapta bana kim olduğunu söyle'' ağzımda ki kan tadıyla yüzümdeki gülüş genişledi. Özlemiştim. ''Ben Ali Yaprak. Ulus'un amcasıyım'' duyduklarımla adamın gözlerine diktim gözlerimi. Yeşil gözlere anlamsız bir şekilde baktım. ''Tanışmak için bu kadar zahmete gerek yoktu'' iğrenç kahkahası yankılandığında kaşlarımı çattım '' İntikam için vardı ama'' kahkahasını bastırmak için güldüm ''Ne intikamı moruk'' gülüşünün yerini hırslı yüz ifadesi aldı ''Yıllar önce baban benden kızımı almıştı. Şimdi sıra bende'' duyduklarımla gözlerimi yere çevirdim fakat üzüntümü hissetmemesi için büyük bir hızla, yüzüme gülümsememi yerleştirip adama döndüm. ''Babam öldü intikam falan kalmadı'' Adamı oyalarken bileğimdeki ipleri çözmeye çalışıyordum ''Sıra sende. Sende ölüceksin'' gülümsedim ''Beni öldürdüğün an başın büyük belaya girer dostum. Türkiyenin tüm mafyalarını başına toplarsın. Babam saygı gören bir adamdı'' saçlarımdan tutup kafamı arkaya çektiğinde, ani acıdan inlememek için kendimi tuttum. ''İntikam hırsı dinmiyor içimde. Onun kanından olan herkes ölmeli ve sen Mehmet'in tek çocuğusun'' derin bir nefes aldım rahatlamıştım. Hayatımda biri öğrenir diye korktuğum tek bir gerçek vardı. Kardeşim.. Onu bilmiyordu bu adam. Kaçmıştı kardeşim bu işlere bulaşmamak için. ''Şimdi söyle bakalım ufaklık. Ulus neden babana yardım ediyordu?'' neşeli kahkaham boş depoda yankılandı '' Bu seni ilgilendirmez. Sen intikamına bak ve Ulus' u karıştırma'' bileğimdeki ipler çözülmek üzereydi. Yüzüme sinsi bir sırıtışla bakan adama aynı şekilde karşılık veriyordum. Ellerim bileklerimdeki ipin çözülmesiyle serbest kalmış ve ani bir hareketle adamın çenesine yumruk atıp belindeki silahı almıştım. Yerde çenesinin acısıyla kıvranan adama doğrulttum silahı. Arkamda hissettiğim silüetle geri geri gidip diresiğimi arkamdaki adamın suratına geçirdim. Yerde kıvranan adamı yerden kaldırıp kolumu boynuna doladım ve silahı kafasına dayadım. Adamın kendi namlusundan çıkan kurşun beynini parçalıcak ve acısız bir ölümle sonlanıcaktı hayatı. Pişman olmazdım tekrar. Çünkü karşımda ki adam kaybedecek birşeyi olmayan bir adamdı. İntikamı için yaşayan bir adam. Bunu beni öldürmeyi göze alabilecek kadar yürekli oluşundan anlamıştım. Karşımda genç bir adam belirdiğinde kaşlarımı çattım. Genç adam '' Kurşunla tanışmakta öldürmekte bu güne nasipmiş'' gülümsedim. ''Tanışmış sayılmayız gerizekalı ayrıca öldürüceğinden emin olma. Kedi gibiyimdir hep 4 ayağımın üzerine düşerim ve kolay kolay hedefim şaşmaz bana bu yüzden Kurşun diyorlar'' kahkahası kollarımın arasındaki adam kadar kulaklarımı tırmalamamıştı fakat miğdemi bulandırmıştı ''Neydi senin eski lakabın? Hahh buldum Semum'' bu lakabı duymamla kollarımdaki adamın boynunu daha fazla sıkıp nefes almasını engelledim. ''Sana neden semum dediklerini hatırlıyor musun Kurşun? Çünkü sen iyi kötü, masum ayırmadan gördüğün adamı öldürmeden bırakmıyordun. Ulus'un tek bir bakışıyla birini öldürmekten vazgeçen Kurşun kim, Semum kim? Peki ya Araf.. O da Ulus'un yatağını ısıtan küçük bir sürtük mü?'' kahkaha attım ''Semumun vicdanı yoktur, ama babamın vardı. Kim bilir bu pezevengin kızı nasıl bir hata yaptı da babam onu öldürdü. Yoksa o babamın yatağını süsleyen bir fahişemiydi?'' son kelimelerimi üzerine basa basa söylemiştim. Kollarımda ki adamın cırtlak sesi kulaklarımı doldurdu '' Kızıma fahişe diyemezsin'' sinirle elimdeki silahı adamın kafasına biraz daha bastırdım. ''Tekrar düşün istersen'' sesi kesildiğinde, genç adama tekrar döndüm ''Şimdi çekilin bizde Ali Beyle küçük bir gezintiye çıkalım. Merak etmeyin bu köpek sizi kokunuzdan bulur'' Gözlerimin içine yapabilir miyim diye bakıyordu genç adam. Tetiği çekmemle adamlara çekilmesini işaret etti. Adamlar geri çekilirken kapıya doğru yönleniyordum ki Genç adam tekrar konuştu ''Tamam, git Kurşun ama Ulus'un cesedini dahi alamazsın bizden'' kahkaha attım. Beni oyuna getirmeye çalışıyordu ''Bırak bu ayakları, basit tehtidlerinin bende etkisi yok'' ceketinin cebinden telefonunu çıkarttı ve bana uzattı. Ulus'un evin önündeki telaşlı halini gördüğümde gerildim. Adamın gözleri yaparım mesajı veriyordu. Kollarımı adamın boynundan çekip adamı ittim. Elimdeki silahı attığımda kafamda yankılanan kelimeler gülümsetti beni 'Aşk sol tarafındaki yarayı ellerinle kanatıp ruhunu ölüme sürüklemektir' gülümsemem yediğim yumrukla silindi. Ani olan yumruk yere düşmemi sağlamıştı. ''Kız gibi vuruyosunuz'' dediğim anda karnımın boşluğunda hissettiğim tekmelerle dişlerimi inlememek için birbirine kenetledim. Ellerim iki yana düşürüp nefesimi tuttum. Tekmeleri canımı yakarken, yüz ifademi bile değiştirmeyip gücümden ödün vermiyordum. Bana tekme atan adamı tek hareketle indirebilirdim fakat ipin ucunda Ulus vardı. Ulus için susuyor, tüm bunlara katlanıyordum. Adam durup geri çekildiğinde öksürdüm ve ağzımdan gelen kanı tekrar tükürüp kapanmak için beni zorlayan gözlerimi kapatmadan önce fısıldadım ''Teke tek görüşelim genç adam. Teke tek..''
-Yazardan-
Ritimleri değişince kalbin, ya ölümün başlangıcıdır yada aşkın. Kalp bir defa severmiş. Külliyen yalan! Bunun tek kanıtı Araf'tı. Önce babasına olan aşkı, sonra Demir'e olan aşkı ve son olarak Ulus'a olan ebedi aşkı. Ulus için ölümü göze almıştı Araf, tıpkı Demir gibi..
Yorgunluktan çökmüş bedenini umursamadan aşkını arıyordu Ulus. Habersizdi sevdiği kadının onun için ölüme gittiğinden ve sevdiği kadının ölümünü kendi elleriyle hazırlamış, can dostundan yardım istemişti. Araf olmadan aldığı nefes bile tatsızdı. Gözlerinden akan yaşlar, sevgilisine birşey olmasının korkusundandı. Bilemezdi candostum deyip yardım istediği adamın, aşık olduğu kadının mezarını kazdığını. Son bir umutla girdiği harabeden eli boş çıktığında gözyaşlarıyla yumruklarını savurdu duvara. Dostum dediği Yiğit, sahte bir hüzünle yaklaştı Ulus'a. ''Bulucaz dostum. Sakin ol'' Sakin olması mümkün değildi adamın. Kokusunu özlüyordu kadının. Gözlerini, nefesini gülüşünü özlüyordu. Ya bulamazsam dedi kendine. Bulmalıydı. Nefesiydi o kadın.. Sırtını yasladığı harabeden farkı yoktu adamın. Bedenine değen sert rüzgara yalvardı getirsin diye aşık olduğu kadının kokusunu...
-Araf'tan devam-
Tanıdık kokuyla aralamaya çalıştım gözlerimi fakat başaramadım. Yıllardır değişmeyen bir kokuydu. Bu o olamazdı. Belimin ve bacaklarımın altında olan kollar güçlüydü. Oysa tanıdık gelen bu kokunun sahibi bu kadar güçlü olamazdı. Gözlerimi araladığımda, kokunun sahibi gülümsedi. Oydu.. ''Benim Araf, korkma. Geldim abla, kurtardım seni'' kaburgalarım da hissettiğim acı bile gördüğüm yüzün mutluluğunu yok edemiyordu. ''E-ezel'' sıcak dudakları alnıma değdi ''Benim ablacım, benim Kardeşin''..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kural 1: Aşık Olma
Fiksi RemajaBazen aşkı sevdiğin bir şarkının nakaratında, bir şiirin dizelerinde yada bir çiçeğin kokusunda bulabilirsin. En zoru bir kadının bir adamda aşkı bulmasıdır. Bu adam doğru adam değilse seni kırabilir, yaralayabilir ve öldürebilir. Fakat doğru adam i...