1. BÖLÜM "Baba"

17.7K 394 71
                                    

"Bebeğim, uyan artık."

"Alımlı bir prenses var sanki, yatak odamda."

Perdemin arasından güneş, odamın içine parıldıyordu. Bir pazartesi sabahı. Ah! Ne hoş.

"Bir taneciğimizin kahvaltısı hazır. Zahmet edipte masaya gelirlerse..." O içime huzur, sevgi veren sesiyle söylendi. Hayatımda kimseye vermediğim kadar verdiğim değeri hak eden kişi. Herşeyim.

Israrlarının üzerine yatağımdan kalkmaya karar verdim. Üzerime bir hırka alıp mutfağa doğru yöneldim. Aldığım kokular pazartesi sendromunu bile unutturacak kadar güzeldi. Bir kadın nasıl bu kadar becerikli olabilir?

Masaya göz gezdirdim ve henüz yeni oturmuş olan, o güzel kadının yanağına bir öpücük kondurup uykulu sesimle, "Günaydın, anneciğim." dedim. O da bana sımsıcak gülümsedi. Hayatta en değerli varlığımdı o.

Ayıyı andıran esneme sesi duyuyordum. "Sabah sabah bu gürültü ne?" diyerek, yanımıza geldi. Mert tabiki. Canım kardeşim!

"Önce bir günaydın deseydin Mertciğim." dedim. Sitemle dolu bakışlarını bana çevirdi. "Ben senin abinim." Klasik Mert. Hı hı der gibi attığım bakışlarımın karşılığını birebir ondan geri aldım.

Kahvaltımı ettikten sonra odama gidip okul için hazırlandım. Ceketimi üzerime giyip başıma siyah bir bere geçirdim. Çantamı da aldıktan sonra annemin yanağına bir öpücük kondurup ayakkabılarımı aldım. "Mert, hadi çıkıyorum." Mert'in bir gün bile beni kapıda bekletmeden hazır olduğunu daha görmedim. "Bu gün ilk derslerim boş benim, sen git." Güzel. Beklemekten kurtuldum.

Okulumun evimize uzaklığı, yürüyerek 15 dakika kadardı. Arada minibüse binsemde genel olarak yürürüm. Sabahın o serinliğinde kulaklığını takarak, en sevdiğin müziği açıp rüzgarın yüzüne çarpmasına izin vermekten daha güzel bir şey var mı ki.

Adım Miraç. 17 Yaşında, sarışın ela gözlü, kısa -ki bence kesinlikle orta- boylu, çok konuşmayan, kitaplarda moral bulan, müzik ile rahatlayan, bir annesi bir kardeşiyle yaşayan sıradan, balerin bir kız. Ha! Bir de babasıyla tabiki. Gereksiz bir baba.

Annemin bir kuaför salonu var. Çok büyük bir iş değil ama annemin geniş çevresi olduğu için oradan fazlasıyla gelir elde edebiliyor. Mert benden 1 yaş büyük, 18 yaşında. Ama annem ikimizinde birlikte gitmesi için onu bir yıl geç yazdırmış. Babam. Dilime baba demeye yakıştıramadığım adam. Doğduğumdan beri bana bir kez bile kızım diyip, sevdiğini görmedim. Tek işi aylaklık. Pardon, kumar ve içki içmek var. Unutmuşum. Annemin neden hala ondan ayrılmadığını korkusuna veriyorum.

Ben ise fazlasıyla sakin, saf, utangaç, sulu göz, duygusal, çabuk güvenen... Daha sayabilirim. Evet hepsi doğru. Tek sevdiğim huyum inatçı olmam sanırım. Arada işe yarıyor.

Ve balerin. Yedi yaşında başladım baleye. Annem küçükken, beni bale gösterisine götürmüştü. Hayran kalmıştım. O an koydum kafama. Bende böyle olacağım diye. Hala hafta sonları devam ediyorum. Geliştirmeye çalışıyorum. Yapabildiğimin en iyisini yapmaya.

15 dakikalık okul yolunun sonunda kulaklığımı çıkarıp okuldan içeriye girdim. Girdiğim gibi Gülce boynuma atladı. "Herkesin önünde düşüp rezil olmamdan keyif alıyorsun sanırım." dedim. Gülümseyerek. "Hayır sadece günaydın demek istiyorum." dedi. Sanki beni sinir etmek ister gibi.

Gülce. En yakın arkadaşım. Aynı sınıftayız sarışın, mavi gözlü, benden uzun bir kız. Benim aksime, çabuk arkadaşlık kurabilen, çevresi geniş biri. Belki de o yanımda olmasa tamamen yalnız olacağım.

Siyah Kuğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin