11.BÖLÜM "Asilsin!"

2.7K 160 14
                                    

Göz kapaklarımdan içeriye sızan yabancı görüntüye uyandım. Alnımın üzerinde ıslak bir bez... Terden sırılsıklam olmuş üstüm, başım...

Doğruldum. Avuçlarımın içleri kırmızı ve sıcaktı. Elimi alnıma götürdüm. Ateşim vardı. Hala nefes almakta zorlanıyordum. Göğüs kafesimde bir acı vardı.

Sağımda tahta çerçeveli bir cam vardı. Solumda yere kadar inen beyaz bir perde... Tam ayaklarımın ucunda ise kapı vardı. Kapıda ise biri... Bir erkek. Bana arkası dönüktü. Siyah dar pantolonu, asker yeşili montu ve siyah botları... Siyah botlar! Bayılmadan önce gördüğüm adamdı o.

"Kimsin sen?" grip olduğumda kısılan sesime benzeyen tonda, sordum.

Cevap vermedi. Kafasını hafifçe sağa döndürdü. Güneş yansıyordu. Kim olduğunu göremiyordum. Daha sonra yavaşça yürüdü, kapıdan dışarıya çıktı. Gözlerimi kırpıştırıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Hızla yataktan kalkıp kapıya koştum. Kapıyı açtığımda yoktu, gitmişti. Tekrar odaya koştum. Çantama, cüzdanıma baktım. Hiçbir şeyin yeri değişmemişti. Telefonuma baktım, ama çekmiyordu. Çekmiyordu. Kalmıştım burada. Yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Telefonu yatağın üzerine atıp odada dolanmaya başladım. Gözüm soldaki perdeye kaydı. Perdeyi sola kaydırdım.

Dilan!

Dilan yatıyordu. Başı sargılıydı. Uyuyordu. "Dilan!" cevabı yoktu. Duymuyordu bile. Ellerimle omzundan tutup dürttüm. "Dilan, uyan!" hızla devam ettim. Dilan kaşlarını çattı. Gözlerini açıp anlamsız bakışlarını etrafta gezdirdi.

"N'oluyor, be?" rahatlama duygusu ile bir nefes verdim.

"İyi misin?"

"Neredeyim?" cevabını bilmediğim soruyu, bana sordu. Bilmiyordum. Neredeyiz? kim bizi buraya getirdi? Eve nasıl gideceğiz? Hiçbirini bilmiyordum.

"Bilmiyorum." Dilan elini başına götürdü. Kaşlarını çattı ve alnını ovaladı.

"Başım ağrıyor." eline başındaki sargı geldi. Dokununca acımış olacak ki yüzünü buruşturdu. "N'oldu bana?"

"Neden kaçtın Dilan?" dediğime anlam verememişti.

"Ne kaçması?" sarhoş olduğu için hatırlamıyor olmalıydı. Kafamı iki yana sallayıp, kendi yattığım yatağa döndüm. Dizlerimi kendime çekip oturdum. Dilan telefonuna bakıp birilerini aramaya uğraştı. Kapıdan dışarıya bakıp nerede olduğumuzu anlamaya çalıştı. Ama sonunda benim gibi yatağa oturup dizlerini kendine çekti.

"Hadi çıkalım. Bir şekilde ana yola ulaşırız." hevesle bunu söyledikten sonra elini başına götürdü. Gözlerini yumdu ve dengesini kaybetti. Dizlerinin üzerine çöküp öylece kaldı. Hızla koşup yanına gittim. Ona destek olup yatağa geri yatırdım.

"Şu an olmaz." o yattıktan sonra aynı yerime geri döndüm. O ellerini karnına koyup, gözlerini tavana dikti. Bir süre hiçbir şey yapmadan öylece sustuk.

Benim amacım Dilan'la konuşmaktı. Kim olduğunu öğrenmekti. Dün akşam da onu bu yüzden getirmiştim. Ve şimdi konuşmak için elimizde güzel bir fırsat vardı.

"Dilan bana kim olduğunu anlatmak ister misin?" gözlerini devirip bana baktı. İçimden sürekli kendimle konuşuyor, Dilan'a nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda, kendime tavsiye veriyordum.

"Neden Miraç? Kanka mı olacağız!" alaylı bir şekilde söyledi. Ardından bir kahkaha attı ve bakışlarını başka bir yöne çevirdi.

Siyah Kuğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin