5.BÖLÜM "Turkuaz"

3.8K 275 14
                                    

Duyduğum her duygu kalbimin en derinliklerinden geliyordu. Daha önce hiç böyle endişelenmemiştim belki de. İçimi kemiren soru işareti sanki endişemle, korkumla besleniyordu. Hayal gücüm olabilecek en kötü şeyleri bana sunarak bağışıklık kazanmamı mı sağlıyordu, yoksa beni yıkmaya mı çalışıyordu? emin değildim. Hayatımda hiç tamamen yalnız kalmamıştım. Belki bütün hislerim bu yüzdendi. Bir yanım 'ne olacak, alışırız yalnızlığa.' diyor, Bir yanım da 'yalnız başıma yapamam.' diyordu. Ama bütün vücudum yalnızlığa alışmamdan yana gibiydi.

Geldiğim bu şehirde hiç kıpırdamadan boş boş etrafa bakınıyordum. Sağımdan, solumdan omuzlarıma çarparak yanımdan geçen insanlar, bana tuhaf bakıyorlardı. Sanki ruh muşum gibi. Kendimi kenarda duran bir bankın üzerine attım. Saat akşam 5'e yaklaşıyordu. Yavaş yavaş kararmaya başlayan hava beni harekete geçmeye itiyordu.

Çantamdan annemin bana verdiği kağıda uzandım. Adresi bilmiyordum tabiki. Şirket olmalıydı. Nasıl gidebilirdim buraya? Belki birine sorarsam götürürdü. Hayır! Kim götürsün ki. Bir taksi bulmalıydım. Yola çıkıp, sağa sola bakındım. Görünürde yok gibiydi. Belki de beklemeliydim. Ya da belki çağırmam gerekiyordu. Ama burada bir şey bilmiyordum. Kendi şehrimde olsa sürekli yollarda boş taksiler görürdüm. Mutlaka burada da olmalıydı. Sol taraftan gelen taksi içime su serpmişti. Öne doğru yürüyüp elimi kaldırdım ve taksi önümde durdu. "Nereye sürelim?" Bilmiyordum ki. Elimdeki kağıdı ona uzattım. "Buraya." adam kağıdı elimden alıp okudu. Ve arkasını dönüp beni inceledi. "Emin misin?" dedi. "Evet. Lütfen beni oraya götürür müsün?" önüne dönüp başını salladı. Sürmeye başladı. Sanıyorum ki orada ne yapacağımı merak etmişti. Küçücük bir kızdım sonuçta. Böyle bir şirkette ne yapabilirdim.

Bir süre sonra durdu. Kafamı arkaya dayayıp gözlerimi dinlendirdiğim pozisyondan kalkıp camdan dışarıya baktım. Uzun bir binanın önündeydik. Üzerinde koskocaman 'BAŞARAN' yazıyordu. Doğru yerdeydim. Taksiciye para ödeyip, indim. Önünde durduğum binayı baştan aşağı süzüp, derin bir nefes aldım. İçeriye girdiğimde. Fazlasıyla kalabalık, gürültülü ve lüks bir yerdi. Ortam siyah ve gri ağırlıklıydı. Bolca merdivenler ve hemen yanında asansör vardı. Çoğu yerde de sanıyorum ki önemli kişilerin isimleri vardı. Panolar ve boş duvarların üzerlerine kampanyalar, tanıtım afişleri ve ünlü isimler örtüyordu. Daha önce hayatımda hiç böyle bir yer görmemiştim.

Yardım alacağımı düşündüğüm, girişin karşısındaki yerin önüne gittim. Bir bayan oturuyordu. "Buyurun, ne için gelmiştiniz?" dedi. Ethem Başaran burasının sahibiydi. Benim onunla görüşmeme hemen izin vermezlerdi. Ama bulunduğum görünüm bir yalan uyduracak durumda değildi.

"Ethem Başaran, bu şirketin sahibi değil mi?" hafif alaylı şekilde gülümsedi.

"Evet, bu holdingin sahibi." ah! Haklısın. Onu ben nasıl göreceğim peki? Gözlerimi devirdim.

"Imm... Onunla görüşmem lazım."

"Randevunuz var mı?" yok. Nerden olacak. Tabiki böyle bir adamla randevusuz nasıl görüşeceğim.

"Hayır yok. Ama görüşmem gerekiyor, gerçekten çok önemli."

"Yapacak bir şeyim yok. Randevu almanız gerekiyor." önemli diyordum. Sağır mı?

"Sana görüşmem gerekiyor dedim!" sesim olduğundan daha yüksek çıkmıştı. Ve daha sinirli. Bunu söylememin üzerine bir kaç insan bana dönüp bakmıştı.

Siyah Kuğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin