8.BÖLÜM "Dilan"

3.5K 211 25
                                    

Hani hepimiz küçükken, evlatlığın anlamını öğrendiğimizde, merak ederiz. 'acaba ben evlatlık mıyım?' Bence mutlaka her çocuk bunu düşünür. Ben de düşünmüştüm. 5 yaşlarındayken. Babama "Ben evlatlık mıyım?" demiştim. O da bana kızmıştı. Şu an düşünüyorum da fazla kızmıştı. "Ne evlatlığı... Sen evlatlık olsan bu zaman kadar senin yükünü çeker miydim?" demişti. Bu zamana kadar dediği, 5 yıl. Hatta beni biyolojik babamdan 1, 2 yaşlarımda aldığını varsayarsak. 3 yıl. Sonrasında zaten annem bakmış bana. Onun hakkı bile yok belki. Her neyse... Babam hiçbir zaman, gerçekten babam olmadı zaten. Babama sorduktan sonra, aynı soruyu anneme de sormuştum. "Evlatlık bile olsan sen benim herşeyimsin." demişti. O an bütün şifreyi vermiş annem bana. Üvey annem bile olsan sen benim herşeyimsin.

"Bu kot üzerinde harika duracak. Eğer beğenmezsen bordo da var. Ama bence sana yırtık bir Jean de yakışabilir." mağazadaki puf koltuklardan birine oturmuş, Emir'in bana olan ilgisine bakıyordum. Eline bir kaç tane pantolon almış, bana yakıştırıyordu. "Etek yok mu?" pantolon sevmem. Etek her zaman kurtarıcı. "Pantolon giymez misin sen?"

"Bir tane pantolonum vardı. O da kot. Bütün eteklerim kirli olduğunda falan giyerdim."

"Ciddi misin?"

"Hı hı!"

"Olsun. Bu gün pantolon bakacağız." cevap vermedim. O da kararlıydı zaten.

Saatler sonra, çeşit çeşit pantolon, tişört ve çanta bakmıştık. Tek tek hepsi denenmiş, test edilmişti. Ama sonuç olarak siyah dar bir pantolon, sade siyah bir kazak ve beyaz bir çanta seçmiştik. Kabinde üzerime giymiş ve çıkarmamıştım. Ödeme sırası geldiğinde ise, ısrar etsemde ödemeyi o yapmıştı.

Uyandığımdan beri hiçbir şey yememiştim. Karnımın açlığını şimdi fark etmeye başlamıştım. "Karnım acıktı." dedim. Hiç çekinmeden. Yüzüme bakmadan sırıttı. Sonrasın da yüzüne, sanki düşünür gibi bir ifade yerleşti. "Pizza?" dedi. Pizza sevmezdim. Sucuklu lahmacun gibiydi. "Pizza sevmem."

"Ciddi misin?"

"Evet. Balık ekmek olurdu."

"Kız dediğin soslu makarna falan ister." başıma öne eğip sırıttım. O da gülümsedi. Kaba mı demek istemişti bana. Ne yani bi kız balık ekmek, iskender yiyemez mi? Ben yerim. "Balık ekmek yapan bir yer yok mu buralarda?" sırıtışını küçük bir kahkaha kapladı. "Tamam tamam." dedi. Sonra beni arabasına bindirdi. Yarım saat kadar durdu. Deniz kenarıydı, ve etrafta yemek yiyilecek bir yer yok gibiydi. Elini belime koydu. Bu sefer önce ki gibi tepki vermedim. Vücudum heyecandan titrese de ona belli etmedim.

Beni tam denizin yanına getirdi. Sağ tarafımızda küçük bir karavan gibi araç vardı. Üzerinde 'Sardalya' yazıyordu. Arabanın tam önünde açılı duran küçük tahta masalar vardı. Çoğu restoranttan çok daha hoş bir yerdi. Masalardan birine oturduk. Oturur oturmaz karavanın içindeki amca yanımıza geldi. "Sen buraya böyle güzel kızlarla gelmezdin." dedi Emir'e. Sıcacık gülümsüyordu. Yanaklarıma yönelen kanı fark ederek, bende gülümsedim. "Öyle." dedi. Bakışlarını benden ayırmadan. Derin bakışlarını toparlayıp, amcaya döndü. "Bize iki yarım ekmek, yanına da ayran." bana bakıp başını sallayarak onaylamamı istedi. Ben de başımı salladım.

"Daha önce buraya getirdiğin kızlar çirkinmiş sanırım." siparişlerimiz yeni gelmişti. Ekmeğimi elime alırken söyledim. "Efendim?" ekmeğimden bir ısırık aldım. "Hiç." o da bir ısırık aldı ve güldü. Benim onda sezdiğim gibi o da bende kıskançlık sezmiş olmalıydı. "Buraya daha önce başka bir kızla gelmedim." dedi. Hı hı der gibi başımı salladım, ve ekmeğime yöneldim.

Siyah Kuğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin