16. BÖLÜM "Götür Beni Gittiğin Yere"

2.4K 131 4
                                    

Önceki bölümden...

"İyiyim Gülce. Başım dönüyor sadece."

Önümüze gelen Emir'in arabasının kapısını Gülce önüme geçip açtı. Cenker beni koltuğa oturttu.

Hep birlikte önümüzdeki büyük demir kapıdan girdik. Karşımda kocaman bir villa duruyordu.

Arka cebimdeki telefona uzandım. Ekranı açtığım anda anneciğim'den 27 cevapsız arama yazıyordu. Bir anlık aklıma gelen bir sürü kötü düşünce ile doğruldum.

"Miraç baban... Üvey baban oraya geliyor. Seni alacakmış. Çok sinirli... Silahı var!"

"Götür onu!" Emir bağırdı. Doğu durgundu. Şaşkın değildi. Hiçbir şey demeden beni kucaklayıp arabaya attı.

"Babamı yeni bulmuşken kaybedeceğim. Hayatım yine bombok olacak!"

"Miraç sus dedim sana!"

"Neden ya? Neden susayım? Yalan mı, hepsi doğru. Hepsi doğru. lanet olsun!" kontrolü elinde tutmaya çalışırken aynı zamanda gözlerini bana çevirdi. O an her şey yavaşladı ve zaman durdu. Araba... O adam... Doğu... Her şey durdu. Turkuaz gözleri bana bakar halde...

Bir anda ise o sahneden pürüzlü bir ses yükseldi. "Seni kimse... Benden alamaz." ardından bütün alkışlar kesildi ve ışıklar bana çevrildi. Takılı kaldığım turkuazlar, ayrı bir evrende bana bakıyordu.

İyi okumalar...

"Doğu dikkat et!" direksiyonu aniden sağa kırdı ve o taşlı yola saptık.

Sol taraftaki yoldan önümüze büyük bir tır ilerliyordu. Arkamızda ise peşimizde olan adamlar vardı. Attığım çığlıktan sonra hem tırın altında kalmaktan hem de o adamlardan kurtulmuştuk.

Ellerimi yüzüme kapattım ve derin bir nefes aldım. Bazen kötü bir kabus görürüm. Bu bütün gece boyunca korku içinde uyumama yeter. Bütün gece boyunca o kabusun gerçek olduğunu düşünürsün. Vücudunun her noktası korkuyla kaplanır. Sabah uyandığında ise, içinde bir rahatlama olur. Gerçek olmadığını öğrendiğin anda "oh! Rüyaymış." dersin ya hani... İşte aynen öyle hissediyordum. Heyecanlı bir huzur vardı içimde.

Kafamı soluma çevirip Doğu'ya baktım. Normalden daha hızlı inip kalkan göğsünü görüyordum, ama ciddiyetini bozmamıştı. Korkusunu saklayan küçük bir çocuk gibiydi.

"Teşekkür ederim." kafamı usulca ona yaklaştırıp, fısıltı şeklinde söyledim. Ben de çikolata için teşekkür eden masum kız çocuğu gibiydim.

Gözlerini devirdi. Yüzü dalga geçen ifadesini aldı. "Ne demek... başka arzun var mı?"

Gözlerimi kısıp, kollarım bağladım. "Çok komik!"

Az önce bana dediği güzel şeyler tekrar aklımda belirdi. Tam olarak güzel şey mi bilmiyorum. Aslında 'güzel şey' in ne olduğunu bilmiyordum. Ama dediği şey aklıma takıldığına göre güzel olmalıydı. Ona karşılık vermem gerekiyordu belki.

Otuz iki dişimi birden gösterecek şekilde, bir anda kısa bir kahkaha attım. Doğu dudaklarında, Mona Lisa'nın dudaklarındaki gülümseme kadar bir gülümsemeyle bana baktı. Şaşkınca... "Kahramanım benim." çocukca söyledim. Hala saçma sapan gülüyor, onun yüzüne bakıyordum.
Doğu'nun yüzündeki şaşkınlık daha da arttı. Belki bana öyle geliyor olabilir, ama yinede dudağındaki gülümsemenin arttığınıda da görmüş olabilirim. "Kötü adamların elinden beni kurtardı." ayağımdaki babetleri çıkarıp, koltuğa diz çöktüm. Parmaklarımı onun sağ omzuna vuruyordum.

Siyah Kuğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin