13.BÖLÜM "Dergi"

2.7K 140 17
                                    

Önceki bölümden...

"Napıyorsun?" hiç düşünmeden dudaklarını bana yaklaştırmıştı. Öpmeye çalışmıştı beni.

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"

"Babanı ara." emrettim.

"Lanet olsun!" bir nefes verdi. "O senin kardeşin... Onu bana getir."

"Benimle yaşamanı istiyorum."

"Çünkü sen benim kızımsın."

Emir'in elleri cebinde kızı dinliyordu. Kız ise elleri havada ona bir şeyler anlatıyordu. Emir tepki vermedi. Kız sağa sola bakındı. Ardından kollarını ona doladı ve üzerine atladı.

İyi okumalar...

Kalbimin kırıkları fazla geliyordu. Daha da küçük parçalara ayrılıyordu. Yavaş yavaş... Ve kırılacak yeri kalmamaya başlıyordu. O küçük parçalar göğüs kafesimi kesiyor, kanatıyordu. Yaralarım sarılmayı bekliyordu. Birinden... Bir daha hiç o yaraları açmayacak birinden.

Yarım saattir hem koşuyor hem de ağlıyordum. Vücudumdaki oksijen tükenmiş olmalıydı. Nefesim sesli inlemelere dönüşmüştü.

Durdum. Dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimi bacaklarıma koyup, bütün göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Ağladım. Boğazım düğümlenene kadar... Ağladım. İç çekişlerim, bıçak yarası gibiydi.

Gözlerimi kaldırıp karşımdaki maviliğe baktım. Sonsuz denize... Baktım. Gözlerimi kapatıp temiz havayı içime çektim. Ve tekrar, çenem titredi. Göz yaşlarım yüzümü kapladı

Omzuma dokundu... Bir el.

Ah!

Emir!

Tuttu kollarımdan. Sarstı beni, sertçe. "Çık hayatımdan!" bağırdı... Tüm gücüyle. Aslanı andıran o sesiyle kükredi. Açmış gözlerini bana bakıyordu. Korkunçtu. "Kandırma kendini. Benden sana ne!" tekrar bağırdı.

Sinir hücrelerim birbirleriyle kavga ediyorlardı. Bütün beynim sinirden yankılanıyordu. Saatlerdir akan gözyaşlarım başımı ağrıtmıştı bile.

"Senden nefret ediyorum!" bağırdım. Bütün gücümle...

Kollarımı sıktı. Hala sarsıyordu beni. Sertçe, sarsıyordu. "Kendine gel!" bağırdı. Ben ise korkan gözlerimle, sağa sola bakınıyordum. Çırpınarak onun kollarından kurtulmaya çalışıyordum.

Sımsıkı kavradığı kollarımı bırakıp, beni arkaya ittirdi. Bıraktığı an kaçmak istedim ondan. Uzaklaşmak istedim. Arkamı döneceğim anda o da hızla davrandı. Bileğimi tuttu...

Tokat attı... Bana... Hiç beklemediğim bir anda, yerde, buldum kendimi. Gözlerim yere bakıyordu. Sert düşmemim etkisine ellerim yere hızla çarpmıştı, ve canım acıyordu. Ama her yerimi kaplayan adrenalin daha alt seviyelere düşmüş, nefesim düzelmişti.

Kollarımdan tutup beni kendine çevirdi. Ve o turkuaz gözler yerini buldu. Denizin yansımasıyla rengini almış gözler bana bakıyordu. "İyi misin?" elini alnıma götürdü. Yavaşça yanaklarıma indi. Ve çeneme dokunup elini çekti. "Çok kötüydün." ağzımdan nefes verip kafamı iki yana salladım. Kendimi toparlamaya çalıştım. "Ağlama. Ağlayan insanları sevmiyorum." dedi Doğu.

Elimin tersiyle gözlerimi sildim. "Ne? Sen... n'apıyorsun... burada?" Dedim. Yaşadığım halüsinasyonu ona açıklamam gerekirdi. Ama anlatamazdım.

Siyah Kuğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin