4

476 28 0
                                    

Karşısında yatan, hayatı kendi hayatından çok farklı bu kadın, onun hayatını değiştirmek amacıyla onunla aynı yastığa baş koymuş, soğuk yüzüne ve buğulu gözlerine bakıyordu. Genç adamın kalbinden geçen ama dilinde takılı kalan onlarca cümle vardı. Açıklayamıyordu, konuşamıyordu ama kadın anlıyordu. Bunu hissedebiliyordu. Sadece  bakışlarından, kendisini anlayabildiğini sezebiliyordu. Kadın, narin elini Arel'in yanağına koydu. Ardında binlerce duygu barındıran gözleri dolmaya başlarken, mühürlü dudakları titriyordu.

"Tanrı'nın bana verdiği bir hediyesin sen." diyebildi sonunda genç adam. Aslı gülümsedi, bununla birlikte gözleri de kısıldı, o büyük gözleri ince bir çizgi halini aldı ve biriken gözyaşları soğuk yanaklarından süzülmeye başladı. Gözyaşlarının dökülmesi sebepsizdi. Aslı'nın ağlamaya başlamasıyla, Arel'in cümlesi de havada kaldı. Karşısındaki kadının ağlayışını seyrederken huzuru kaçtı. Yattığı yerden doğruldu ve kızın yüzüne baktı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama yine konuşamıyordu. Daha kötüsü, bu sefer ne diyeceğini bilmiyordu. Sadece onunla konuşma ihtiyacı duyuyordu. Yastığın üstünde duran narin, soğuk eli elleri arasına aldı Arel. Genç kızın elleri üşümüştü. Ellerinin arasına nefesini bıraktı Arel, ısıtmaya çalıştı bu küçük eli. Ardından tekrar elleriyle sarmaladı ve dudaklarına götürüp şefkatle öptü. Başkasının tenine ilk kez dokunuyordu dudakları. Aşırı duygusal oluşu, onda ağlama isteği uyandırdı. Aslı uzandığı yerden kalktı ve gencin bileğini kavrayıp kolunu sıvadı. Koluna yayılmış acımasız kesiklere baktı. Arel şaşırıp kızın elini bırakınca, kız Arel'in yaralarını okşamaya başladı. Bir süre inceledikten sonra gencin yüzüne baktı. Arel'in gözleri dolmuştu. Şuan ne kadar aciz durumda olduğunu düşünüyordu, bir yandan da utanıyordu. Genç kız adamın yaralarını okşarken, aynı Arel'in elini öptüğü şefkatle yaralarını öptü. Ardından genç adamın dağınık saçlarının arasına ellerini daldırdı ve koyu mavi gözlerinin içine baktı.

"Yaralarına merhem olacağım." O an adam düşündü, ya bu karşısındaki genç kız yarasına merhem olayım derken, yaralarının sebebi olursa? Daha önce kimseyi hayatına almamış olmasına rağmen kimseye güveni yoktu. Annesi ve amcasıyla olan o olaydan sonra ne rehabilitasyona, ne de psikiyatra gitmişti. Bu yüzden aynı dikiş atılmayan yara gibi, yarası git gide büyüyordu. 

Kız birden üşümeye başladı. Camdan dışarı baktığında kar yağdığını gördü. İzmir'e kar yağıyordu. Henüz daha gecenin yarısıydı. Aslı heyecanla ayağa kalktı ve yatağında kös kös oturmaya devam eden, olan bitene, karşısındaki genç kızın heyecanına anlam vermeye çalışırken kız elini ona uzattı.

"Hadi Arel! Kar yağıyor. Bunu ilk gören biz olmalıyız!" Arel son zamanlarda dışarı çok fazla çıktığını düşünüyordu. Oysa ki en son birlikte parka gitmelerinin üstünden iki hafta geçmişti, onun haricinde evden dışarı adımını atmamıştı. Şehir merkezinin nasıl olduğunu unutmuştu çoktan, alışveriş merkezleri ise eski hafızanın sayesinde, silik silik zihninin bir köşesinde hatırlanmayı bekliyordu. Dışarı çıkmak istediğinden emin değildi. Açık alana çıkınca güvende olmadığını düşünüyordu. Her an kötü bir şey olacakmış gibi. Ölmek istemiyordu ama yaşamdan da zevk alamıyordu, arafta gibiydi adeta. Kızın eli hala bekliyordu tutulmayı. Masumca kızın yüzüne baktı.

"B-ben... Yapamam."

"Benimle beraber karlara dokunmak istemiyor musun? Hem de İzmir'i on-yirmi yılda bir ziyaret eden kara?" Arel tekrar düşünmeye, fikri tartmaya başladı. Haklıydı. İzmir'e kar çok nadiren yağardı, o yağan kar da yağmur gibi yağar ama birkaç saate izini siler, bir on yıl sonra dönmek üzere şehri terk ederdi. Aslı genç adamın yanına oturdu ve onun odanın herhangi bir köşesine takılmış kararsız bakışlarını izlemeye başladı. Beklemediği, hiç aklına gelmediği bir anda Aslı başını Arel'in omzu ile boynu arasındaki o sıcak yere gömdü. Nefesiyle genç adamın vücudunu ısıtmaya başladı.

"Gitmiyor muyuz?" Arel buruk bir gülümsemeyle yanıtladı bu masum, olumlu cevap bekleyen soruyu.

"Gidiyoruz."

Dışarı çıktıklarında aniden karşılaştıkları soğuk hava kemiklerine kadar işledi. Arel yukarı baktı, yağan kar tanelerine elini uzattı. Ardından gökyüzüne uzandı. Gökyüzüne dokunabileceğini umut eden küçük bir çocuğun hevesiyle gerdi kolunu. Sert rüzgar yüzüne çarptı ve siyah saçları rüzgara eşlik ederek savrulmaya başladı. Aslı Arel'i mutlu etmeyi seviyordu. Tamam, karı yağdıran belki o değildi ama kar ile tanıştıran kendisiydi. Arel ağlamaya başladı ve ardından haykırdı. Dizlerinin üstüne, yere çöktü ve hıçkıra hıçkıra ağladı. Aslı şaşırmıştı. Daha az önce gülen, mutluluk saçan bu adam şimdi neden ağlıyordu? İçini kapkaranlık bir duygu sardı genç kızın. Arel'in yanına gitti ve elini ensesine koydu.

"Bana bak." Genç adam içindeki çığlıklardan, Aslı'nın sesini duyamıyordu. Duygulanmıştı. İlk kez kar görmüştü. Geçtiğimiz günlerde odasına ilk kez ışık girmişti, ondan önce ilk kez biriyle diyaloğa girmiş, onun öncesinde de ilk kez dışarı adımını atmıştı ve hepsi de Aslı ile olmuştu. Arel genç kızın yüzüne baktı.

"Gözyaşların ben olsam, yine ağlar mıydın?" dedi genç kız, bunu söylerken yüreğinde amansız bir sızı hissetti. Adam gülümsedi ama bir şey diyemedi. Boynuna atladı ve sımsıkı sarıldı yine kıza. 

"Teşekkür ederim." dedi fısıldayarak. Soğuktan kurumuş, çatlamış dudağını ısırdı ve tekrar teşekkür edip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Geri çekilip kızın gözlerinin içine baktı.

"Teşekkür ederim, karanlık dünyama gökkuşağım olduğun için." Kız bu sözün üzerine tekrar sarıldı.

"Sana hayatı sevdireceğim. Benimle daha çok ilkleri yaşayacaksın küçük adam."

Arel eve gidince hemen defterinin başına oturdu ve yazmaya başladı.

"Aldığım nefes artık ciğerlerimi yakmıyor Tanrım. Bana onu gönderdiğin için sana ne kadar minnettar olduğumu bilemezsin. Hayatıma aldığım tek bir kadın vardı, annem. O da terk etti, benden gitti. Hiçbir şeyi hak etmiyorum diye düşünüyordum Tanrım ama sen O'nu karşıma çıkardın ve düşünce yapım, hayatım baştan aşağı değişti. Oysa ki henüz bir aydır tanışıyor olmamıza rağmen bu kız dünyamın merkezi haline geldi. Yarama merhem, derdime derman, gökyüzüme yıldız oldu. Bağlanmak istemiyorum. Henüz birini hayatımda kalıcı tutmak için yaşım küçük, önümde uzun bir yolculuk var ve onu kaybedeceğimi biliyorum. Bağlanmak istemiyorum evet ama sanırım ipi elimden kaçırdım. Eskiden kimseyi istemezdim ben. İnsanlar benimle göz teması kurunca bile rahatsız olurdum. Şimdi o olmadan bir saniye bin saniye gibi geliyor. Onsuz zaman geçmiyor. Sürekli yanımda olsun istiyorum. Şuan arkamda, yatağımda yatıyor ve ben sana hiç ulaşamayacağın bir yerden, hiç okuyamayacağın mektuplar yazıyorum. Teşekkür ederim Tanrım. Lütfen bana verdiğin bu hediyeyi geri alma. Ben zavallının tekiyim. Sevgiye, insanlara muhtaç zavallının tekiyim. Bilirsin, sana ihanet etmek istemediğim için intihar etmiyorum. Evet,kendime zarar veriyorum ama çizgileri dik değil yatay kesiyorum, böylece yarım saat kanayıp geçiyor. Belki sonra biraz başım dönüyor ama hala yaşıyorum Tanrım, hala nefes alabiliyorum ve aldığım bu nefes ciğerlerimi umutsuzlukla değil, mutlulukla dolduruyor. Ona karşı ne hissettiğimi bilmiyorum. Aşık mıyım, seviyor muyum, kardeşim gibi mi görüyorum bilmiyorum. Tek bildiğim ona sürekli ihtiyaç duyduğum. O gidince eski Arel de geri dönüyor ve onu görünce içimdeki fırtına, yerini gökkuşağına bırakıyor. Tekrar teşekkürler Tanrım, seni seviyorum."

Genç adam yatağına, Aslı'nın yanına uzandı ve kızın çoktan uyuduğunu fark edince hiç rahatsız etmeden uyuyuşunu izlemeye başladı. Başını kızın boynuna yaklaştırdı ve o hafif, tatlı kokuyu ciğerlerine doldurdu. Elinin tersiyle kızın yanaklarını okşadı ve "İyi ki varsın" diye fısıldadı, duymayacağını bile bile. "İyi ki benim yanımdasın. İyi ki seni tanıdım ve iyi ki buradasın güzel kadın." Ve bedenini uykuya teslim etti.


KİMSELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin